Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "YILDIZLARI o kadar parlak görmek için gerçek karanlık lazım..." Bu replik, Craft Tiyatro'nun, Türk tiyatrosunun üzerinde dolaşan kapkara bulutların etkisiyle karanlığa düştüğüm bir akşam vakti, benim yıldızım olan 'Uğrak Yeri' adlı oyunundan... Tiyatroya gönülden bağlı olanlar bilir; nitelikli bir oyun, zifiri karanlığın ortasında beliren bir yıldız gibidir. Sahneye ihtiyacınız olanı alma dileğiyle bakarsanız; mutlaka size iyi gelecek olanı verir. Anlatır, gösterir, düşündürür, iyileştirir...

        Philip Ridley'in yazdığı, Seda Yılmaz'ın Türkçeleştirdiği, Sami Berat Marçalı'nın yönetmenliğini, Gözde Kocaoğlu'nunsa yönetmen yardımcılığını üstlendiği 'Uğrak Yeri' tam da böyle bir oyun! Benden tavsiye; hemen mutlaka izlenmesi gereken oyunlar listenizin baş köşesine koyun!

        EVİNİZDESİNİZ...

        Orijinal adı 'Vincent River' olan oyun, mahalle baskısının etkilerini son derece etkili bir üslupla gözler önüne seriyor. Eşcinsel oğlunu korkunç bir cinayet sonucunda kaybeden Anita adlı bir anne, oğlunun ölümünden sonra kendisini sürekli takip eden Davey adlı eşcinsel olduğunu gizleyen genç bir çocuğun bir akşam aniden evine gelmesiyle, bu cinayetin içinde gizli olan yüzlerce cinayetin sessiz şahidi hatta zaman zaman yüzsüz işleyeni olduğunu fark ediyor.

        Bir elin et ve tırnağının "El âlem ne der?" korkusuyla birbirlerine nasıl el olduklarını gözler önüne seriyor oyun. Hayatın içinde herkesin biraz katil, biraz kurban olduğunu gösteriyor. Faşizmin temellerinin ailede atıldığını... Oyuna adını veren 'Uğrak Yeri', aslında hepimizin evi...

        Anne Anita'da İpek Bilgin, Davey'deyse Barış Gönenen harikalar yaratıyor. Öyle kanlı canlı performanslar sergiliyor ki ikisi de; 'canlandırmak' böyle bir şey işte! Karakterlerini canlandırmakla kalmıyor, seyircinin içindeki gizli saklı her şeyin de canlanmasını sağlıyorlar. Tiyatromuzun şahane kadınlarından İpek Bilgin'in duygusu eyleme geçmeden önce gözünde! Genç oyuncu Barış Gönenen de en az onun kadar şahane! Bilgin'le çok iyi paslaşıyor, ikisi de duygu geçişlerini abartıya kaçmadan seyirciye aktarıyor. Ağlarken bile gülen gözleri var Barış'ın... Karanlığın içindeki yıldızlar gibi... Not edin ismini! Çok parlak bir gelecek bekliyor kendisini!

        KAÇIRMAYIN!

        Bir tebrik de oyunun yönetmeni Sami Berat Marçalı'ya! Kendisi, canlandırmak konusundaki rüştünü oyunun dekorundaki kahve fincanlarını dile getirerek kanıtlıyor. Hem de ne dile getiriş... Davey sahnede "Elini kalbime koy, kalbimi hissedebiliyor musun?" diye sorarken, o fincanlar gelip kalbinizin merkezine oturuyor. "Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı" vardır diyen insan; kendine ve en sevdiklerine hiç hatır etmemesine şaşıp kalıyor. Fincandan fal niyetine, toplum baskısı nedeniyle kendini gerçekleştirememe çıkıyor. 'Uğrak Yeri' sezonun kaçırılmaması gereken oyunlarından biri! Craft Tiyatro, aramıza hoşgeldi! Hemen 0 212 249 49 66'yı arayıp ayırın yerinizi!

        Tebrikler Esra Bezen Bilgin!

        16. AFİFE Tiyatro Ödülleri, önceki akşam sahiplerini buldu. Yatak döşek hasta olduğum için törene katılamadım amaTwitter'dan olup biteni an be an takip ettim. Birkaç hafta önce yazmıştım, jürinin değişmesi ve 75 kişinin altındaki salonlara oynayan ekiplerin de değerlendirilmesi için harekete geçilmesi şart diye. Düşüncemi yinelerken, 'Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu' dalında ödül alan Esra Bezen Bilgin'i ayakta alkışlıyorum. Kendisinin, İstanbul'da fuhuş tacirlerinin eline düşen Dijana adlı bir kadını canlandırdığı, 'Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi' adlı oyun, 9 ve 16 Mayıs'ta saat 20.30'da Şişli Black Out Sahnesi'nde! "Gerçek bazı insanlar için hiç kolay değil" diyen oyunun biletleri biletix'te! Bu oyunculuk şölenini kaçırmamanızı öneririm!

        Seni çok özleyeceğiz Cüneyt Türel...

        BU yıl 10 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek olan 18. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin benim için en heyecan verici yanlarından biri, iki çok sevdiğim ismin; Tilbe Saran ve Cüneyt Türel’in ‘Elin Elimde’ adlı bir oyunla seyirci karşısına çıkacak olmalarıydı. Bu büyük buluşmaya sayılı günler kala, Cüneyt Türel’in elleri ellerimizin arasından kaydı gitti. O güzel mavi gözleri gökyüzündeki mavi bulutlara karışmış durumda şu anda. Böyle zamanlarda hep Cahit Sıtkı Tarancı’nın, “Kapımı çalıp durma ölüm; açmam, ben ölecek adam değilim!” diye akıp giden dizeleri geliyor aklıma! Ölüm gerçekten yaşayan ve yaşatan güzel insanlara hiç yakışmıyor! Kendi ışığınla özdeşleşen nurlar içinde yat Cüneyt Türel! O insan sesin, yüreğin, gözlerin, ellerin iyi ki değdi bu topraklara... Seni çok özleyeceğiz...

        Diğer Yazılar