Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tabloları 300 bin Euro’lardan, 500 bin dolarlardan satılan Chris Ofili’nin Azeri bir sanatseverin Facebook’ta arkadaşlarıyla yaptığı sanat tartışmasındaki yorumundan haberi olmayacak. Google’ın marifeti, yazdıkların kendine kalır sanmayacaksın, şöyle yazmış Azeri hanım: “Məsələn Chris Ofili fil nəcisindən istifadə edib. yenə də həmin rəssam barədə məlumat verilsə yaxşı olar, ən azından adın eşidəndə tanıyarıq ki, bu filankəs p*xuynan oynuyan rəssamlardandır.” Azericem yok lakin anlıyoruz ki sanatsever Ofili’nin fil dışkısından istifade etmesinden pek memnun değil. Chris Ofili ‘boktan’ resimler yapıyor (Türkçe’nin esnekliği işte). Yani sanatçı; sanatını sıklıkla dışkıyla, gübreyle konuşturan; zaman zaman direkt, zaman zaman da diğer boya malzemeleriyle karıştırarak tuvaline fil gübresi süren bir ressam! Ve işleri çok ses getiriyor ve New York’a gelmesi çok büyük bir olay. Çünkü, çünküsü var.

        1999 YILINDA İSTENMEYEN ADAM

        1999 yılında New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani’nin Ofili’yi istenmeyen adam ilan ettiği günlere dönelim... Chris Ofili, Brooklyn Müzesi’nde bir karma sergiye “Kutsal Bakire Meryem” isimli resmiyle katılacak. Ofili’nin eseri bir Meryem portresi, lakin Meryem’in etrafında porno dergilerinden kesilmiş vajina resimleri var ve Meryem de fil dışkısı ile, dolayısıyla koyu tenli resmedilmiş. Giuliani küplere biniyor: “Eğer sergi iptal edilmezse New York Belediyesi’nin her yıl Brooklyn Museum of Art’a verdiği 7.2 milyon dolar hibe iptal edilecek, müzenin iyileştirilmesine yönelik 20 milyon dolarlık yardıma dair görüşmeler de kesilecektir.” Manifestosu bu! Elbette karakolluk oluyorlar. Davalar başlıyor. Mahkeme belediyeyi kabahatli buluyor, serde ifade özgürlüğü var. Müzeyi de “Meryem’i kutsayan birçok eser bulunduruyor, bir tane eserden bir şey olmaz” diyerek kabahatinden azad ediyor. Ofili’nin savunması basit, “Ben de kiliseye gidiyorum ve iyi bir Katoliğim”, suçlamaları reddediyor ve 90’ların başından beri malzeme olarak fil dışkısı kullandığını anlatıyor. Sergi tüm bu tehditlere rağmen açılıyor, o gün müzeye giden istikametteki metrolar tamirat bahanesiyle durdurulsa da sergiyi ilk gün 9 bin 200 kişi ziyaret ediyor. Sonra Ofili basıp ülkesine dönüyor! Aradan yıllar geçti, Guiliani gideli çok oldu, köprülerin altından sular aktı ve Ofili New York’ta. Tüm bu yaşananlardan sonra ilk kez Amerikan toprağına ayağını 39 eseriyle beraber bastı! New Museum’cular durumu şöyle özetliyor: “Ofili’yle tanışmamızın bu kadar geç olması üzücü bir hikâyedir. Geç oldu ama nihayet Chris Ofili şehrimizde!’

        OFİLİ’NİN GECESİ VE GÜNDÜZÜ

        Serginin adını “Chris Ofili: Gece ve Gündüz” koymuşlar. Sanatçının 20 yıldır üzerinde çalıştığı işler New Museum’un katlarına yayılıyor. Öyle ki bazı katlar gerçekten gündüz kadar aydınlık, “Blue Rider” serisinin yer aldığı kat ise kapkaranlık. Ofili’nin mavili siyahlı eserleri her türlü karanlığı anlatıyor olabilir. Sergiyi beraber gezdiğimiz New York Times muhabiri Roberta Smith güzel özetliyor: “Siyah; gecenin, insan derisinin, tarihin, kültürün, paranoyanın rengi!” Odalarda, eserlerin önünde duran insanlar Ofili’nin tabloyu yaparken ettiği kadar hareket ediyor. Tablolara doğru eğilen, kalkan, yaklaşan, uzaklaşan, müze görevlisi uyarana kadar dibine giren sanatseverler Ofili’nin verdiği mesajları kaçırmamaya çalışıyor. Nijerya asıllı bir İngiliz olan Ofili atalarını, Afro kadınları asla unutmuyor. Atalarına atıfta bulunduğu resimlerinde, fil dışkısı kullanıyor. Diyeceksiniz ki odalar kokmuyor mu? Pek değil, zira sanatçı dışkılar çürüyüp kokmasın ve sinekleri çekmesin diye kimyasal işlemden geçmiş dışkılar kullanıyor. Ofili dünyanın tersine hareket etmeyi seviyor. Ya sahip olduğu klasik Ford arabayı “Benden sonra kimse binmesin” diye parçalayıp kullanılmaz hale getiriyor ya da Londra’da yaşarken kalkıp Trinidad’a taşınıyor. Umarız, bir gün bu eserlerine bakmaya doyum olmayan bu ressamla İstanbul da tanışır. Resim sevmeyen, eserlerden gerginlik yaratıp müzeleri tehdit edip “Bütçeyi keserim” diyecek siyasi kadro nasılsa elimizde mevcut, bir tek Ofili’nin gelmesi kaldı!

        Diğer Yazılar