Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Lauren Hill, 19 yaşında, basketçi. Hikâyenin sonunu başından söyleyelim: Birkaç haftaya ölecek. Ölmeden önce neler yaptığının hikâyesi ise aşağıda

        Bir değişik hikâye. Sonu kötü bitecek bir masal gibi biraz, biraz sert biraz değil, epey üzücü. Hikâyenin sonunda masalın kahramanı kızın da bilgisi dahilinde, kahramanımız ölecek. 19 yaşında öleceği günü bekleyen bir kızdan bahsedeceğim. Lauren Hill. Kendini kötü hissettiği, başının döndüğü, biraz halsiz olduğu günler var. Doktora gidilmesi gerekiyor. Kontrollere giderken ömrünün son virajına girdiğini bilmiyor. Kasım 2013; doktorlar Lauren Hill’e ne söylemesi ne de işitmesi kolay olan haberi veriyorlar: “Kurtulman imkânsız, günlerin sayılı!” Zira Lauren, ameliyatı imkânsız bir beyin tümöründen muzdarip. Doktorlara tek bir sorusu oluyor: “Basketbol oynamaya devam edebilecek miyim?”

        Ne yazık ki yanıt olumsuz.

        RÜYASI GERÇEK OLDU

        6. sınıfa başladığında tek bir rüyası olduğundan bahsediyor ailesine, basketbolcu olmak istediğini söylüyor. Lisenin, maçlarını en fazla 50 kişinin seyrettiği bir takımda oynamaya başlıyor. Ohio, Cincinnati’de herkes onu forma numarasından tanıyor: 22. Mount Saint Joseph Üniversitesi hazırlık öğrencisi Lauren Hill, 22 numaralı formasıyla bir daha maça çıkamayacağını öğrendiğinde tanrıyla konuştuğunu anlatıyor: “Yapabileceğim bir şey var mı diye sordum. Tanrım bunu bana bir sebepten verdin!” Sorusuyla beraber yanıtını da kendi veriyor: “Lauren Hill ömrünün geride kalan günlerinde pes etmeyecek, elinden geleni yapacak ve kanser hastaları için çalışacak!”

        Her güne farklı ruh hallerinde başlasa da, bazı günler hep mağlup, bazı günler ise her maçın galibi gibi uyansa da pes etmiyor. Hatta sağlığı izin vermediği halde sabahları 05.30’da uyanıp basket antrenmanı yapmaya çalışan yine Lauren Hill. Halbuki artık ne eskisi kadar koşabiliyor, ne depar atabiliyor, ne rahat görüyor, ne kulaklıkları olmadan insan içine çıkabiliyor. Hiçbiri. Sağ eliyle basket atan Lauren Hill artık sağ elini de kullanamıyor.

        Hayatında hiç kolej maçına çıkmadığı için şunu biliyor, ölecek ve bu rüyası hiçbir zaman gerçek olmayacak. Ama masal bu ya, sonu kötü bitecek olsa da, masalın bir yerinde kahramanın çok mutlu olması lazım, bütün masallar böyle yazılır, formülü böyledir. Hill, takım yöneticileriyle görüşüyor ve isteğini iletiyor: “Ölmeden önce son bir kez maça çıkmak istiyorum.” Amerika’da işler böyle, kimse kimseyi kırmıyor, lügatlarında ayıplar, arabeske kaçabilecek hüzünler, manasız isteklerin karşılığı çok farklı. Yetkililer lig yönetimiyle görüşünce NCAA, Lauren Hill’in kaderiyle yarışırcasına ligleri iki hafta öne çekiyor. 2 Kasım’daki maça 22 numaralı formasıyla çıkarken Hill’i seyretmeye gelen 10 bin seyircinin üzerinde “Play for 22”, yani “22 için oyna” yazıyor.

        SON MAÇI DEĞİL İLK MAÇI

        Parkeye çıkarken bütün arkadaşları, takım koçu Lauren’a sarılıyor. Ve basket! Lauren her zaman kullandığı sağ eliyle değil de sol eliyle sayı yaptığında herkes ayağa kalkıyor. Hali yok, maçı bırakması, kenara çıkması lazım. Elinde mikrofonuyla şunları söylüyor: “Bu benim hayatımın en önemli günü. Hiçbir zaman kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim. Bu benim son değil, ilk maçım. Kanser için bir çare bulunacağını düşünüyorum.”

        Hikâyenin burasında biraz renk katmak için... Maça giren biletsiz seyircilerden, maçın ardından güvenlikle seyirciler arasında çıkan arbededen ya da Lauren Hill’e sosyal medyadan gönderilen nefret mesajlarından bahsetmek isterdim. Üzgünüm. Böyle bir şey yok. Ben de atıyorum zaten. Çünkü bir saatten az sürede maçın biletleri tükenirken, 3600 kişi bağışta bulunarak Lauren Hill sayesinde kanser araştırmaları için ayırılacak fona 1.1 milyar dolar bağışta bulunuyor.

        Lauren Hill, inançlı bir kız. “Son kararı Allah verecek” dedikten sonra ölmekten korkmadığını ancak geride kalanları üzmekten korktuğunu anlatıyor. Öyle. Annesi ve babası kızlarını bir daha göremeyeceklerini bildikleri için her gün son günü bekliyorlar. Lauren Hill’in beynindeki tümör her gün biraz daha büyüyor. Doktorlar “Günleri sayılı” diyor, babası bu hastalıktan bazen iki yıl yaşayan insanlar olduğunu anlatıyor. Lauren Hill’se, “2 yıl, 2 yılbaşı daha demek. En fenası benim yapabileceğim hiçbir şey yok. Sadece bana daha fazla ağrı kesici vermelerini, ağrımı dindirmelerini isteyebilirim, ölüm sürecimi kolaylaştırmalarını rica edebilirim, ancak bu!” diyor.

        TÜM UMUTLAR TÜKENDİ

        Streoidlerin yüzünü gözünü şiş bıraktığı Lauren Hill, hâlâ sadece en iyi bildiği şeyi yapıyor: Gülümsüyor. Şiddetli migren ataklarına, her yerinin ağrımasına rağmen tek bir şey için çalışmaya devam ediyor. O da, kendisi gibi gençler ve çocuklarda görülen bu tümör tipinin (DIPG) tedavisi için para toplamak. Her yere röportajlar veriyor, fon toplanmasına çabalıyor ve bu arada kendisine gelen mektupları yanıtlıyor. Lauren Hill’in son MR’ının ardından doktorların tek bir iyi kelimesi dahi yok. Siz bu satırları okurken kimbilir belki de çoktan buralardan gitmiş olacak. Bir yandan Katy Perry’i dinleyip, bir yandan da “Umarım uykumda, en fazla herkes kadar acı çekerek giderim” diyen Lauren Hill’in arkasında, onun adına kurulan çocuklar için kanser araştırma fonu ve yüzbinlerce insana bıraktığı umut kalacak! Ve bizde de haberi kullanan gazetelerin internet sitelerinde, haberin altında yazan yorumlar silinmeden duracak. Şöyle yazmış bir okuyucu: “Duygulandık da ama o aydın ülkelerin (AB’si, ABD’si, Rus’u) yaptıkları sömürücü insanlık dışı politika ve çıkar savaşlarından dolayı duygusal cevap yazamıyoruz, acıyamıyoruz...’’ Son kez olmayacak bu elmalarla armutların bizim oralarda karıştırılması ne acı. Serde Soma’ya yardım maçına kaçak girmiş binlerce insan varken okurun elini, dilini tutabilene aşk olsun. Son bir mesaj yine bize Lauren Hill ve takım arkadaşlarından geliyor: “Asla pes etme!”w Etmeyelim.

        Diğer Yazılar