Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        New York’ta 42’nci Cadde’deki metro durağından çıkar çıkmaz, 300 numaralı bina. Üçüncü katında ünlülerin oyuncu koçu Bayan Batson ufacık bir kadın, simsiyah kahküllü saçları, özenle sürdüğü kırmızı ruju, ayağındaki topuklu ayakkabıların içine siyah yün tombik çoraplardan giymiş beni bekliyor. Bu şehirde, 50 yıldır oyuncu koçluğu yapan, bu tanrıça gibi görülen kadının çok acayip bir ofisi yok. Yüksek tavanlı ofisinde beyaz cam kaselerde bazıları bitmiş tükenmez kalemler, önünde de okuması gereken senaryolar, onunla çalışmak isteyen aktörlerden gelen teklif mektupları ve üzerinde İstanbul yazan bir dosya. Daha evvel hiç İstanbul’a gelmemiş. Oğlu, “Anne nereye gittiğinin, olayların farkındasın değil mi?” diye sormuş. Bana soruyor, “Endişelenmeli miyim?” utanarak da olsa gerçek bu. Bizde kimileri ağlar, kimileri o sırada maç seyreder, endişe etmenize gerek yok. Meğer Naomi Campbell’a da sormuş, “Hiç endişelenme rahat ol” demiş. Naomi de bizi biliyor!

        NİCOLE’ÜN TANRIÇASI

        Onun hikâyesi çok ufakken başlıyor. O kadar hiperaktif bir çocuk ki, bir gün annesi karşısına alıyor ve şunu diyor: “Seni herkesin çok iyi anlayacağı bir yere götürüyorum.” Trende annesiyle giderlerken, “Tamam” diyor, “Buraya kadarmış, beni yetimhaneye bırakacak ve benden kurtulacak.” Gittikleri okul Boston Tiyatro Okulu. Okulun müdürü Batson’ı alıp bir odaya giderken, “Aa parmakların kanıyor” diye bağırıyor. Hayalgücünü test edecek ufak bir oyun bu! Susan Batson’ın kıyameti koparmasıyla, okulun müdürü annesine dönüp, “Tamam bunu alıyoruz” deyiveriyor. Çünkü kanayan bir parmak yok! Sonrası hep eğitim, setler ve oyunculuk. Ta ki Arthur Miller’ın bir oyunu için haldır haldır çalışmasına rağmen rolü kaptırmasına kadar... Epey üzülüyor. O sıralar yeni evli, bir oğlu var. Eve 10 dakika geç geldiği gün, oğlunu merdivenlerde etrafında bir sürü insana “Annem ve babam beni terk etti, çok yalnızım” diye anlatırken bulması da hikâyenin hem sonu hem başlangıcı. İyi bir anne olmak aktrisliğin önüne geçiyor lakin bu işi başka bir şekilde devam ettirmeye karar veriyor. “Mucize gibiydi bir anda zirveye çıktım” diyerek anlatıyor o günleri.

        ‘STAR OLMAK ÇOK KOLAY AKTÖR OLMAK ZOR’

        Madem konu iyi ebeveyn olmaya geldi, o vakit yeni neslin bir an evvel şöhrete kavuşma hırsından konuşalım. Zira ya futbolcu ya da dizi oyuncusu olmak sadece Türkiye’ye has bir durum değil. Batson, gerçek aktörlüğün çok ağır çalışma gerektirdiğini anlatarak başlıyor: “Eğer ki oyuncu sadece yıldız olmak istiyorsa bu kolay. Ama iş hem yıldız hem aktör olmaya gelince değişiyor. Kendini adamadan olmaz!” Ya çocuk aktörler ve birer enkaza dönen Macaulay Culkin adayları? “Ana babaların kendilerinden daha çok kazanan çocuklar yarattığı bir dünyadayız. Ha şu var, bu çocukların bazıları gerçekten çok sevimli ve yetenekli, onlar hayatta kalmayı başarıyor. Ancak, öyle ebeveynler var ki çocuklarının hayatını yanlış yönettikleri için, çocuk izole bir hayatın içinde hiçbir şeyden haberi olmadan yaşayıp gidiyor. Bunların sonu hazin!”

        ‘TOM CRUISE’DAN DAHA ÇOK ÇALIŞAN YOK’

        Susan Batson’ın sözünden ve stüdyosundan çıkmayan isimler: Nicole Kidman, Juliette Binoche, Oprah Winfrey, Tom Cruise, Zac Efron, Chris Rock, Jamie Foxx, Liv Tyler, Kirsten Dunst, Rihanna! Biraz da bu isimlerden konuşalım. The Hours’la gelen Oscar’ı elinde tutarken “İlham veren eşşiz bir oyuncu koçu” ve “Büyük bir yetenek abidesi” diye öven Nicole Kidman’ın yeri Batson’ın gönlünde ayrı: “Ben ömrümde Tom kadar çalışan, prodüksiyonun en küçük detayına kadar araştıran başka birini tanımadım. Ama Nicole’de durum biraz farklı. O çok yetenekli ve başına ne gelirse gelsin pes etmez!” Juliette Binoche için “Pırlanta ve mucize”, Rihanna içinse “O kız acayip akıllı ve aşırı yetenekli” diyor. “Aptallardan aktör olmaz” diye de sözlerine ekliyor. Susan Batson, stüdyosunun kapısını sonuna kadar açık tutan, herkesi kabul eden bir hoca. Kaldı ki bugüne kadar sadece iki kişiyi kovmuş ve “Burası size uygun değil” demiş. İçeri girmek kolay da içeride durmak zor, “Kendileri kendilerini elerler, benim bir şey yapmama gerek kalmaz”; amatörlerle mi profesyonellerle mi çalışmayı tercih ediyor? “Amatörlerle, yeni insanlarla, yeni yeteneklerle tanışmak beni her zaman dürüst tutuyor. Profesyonellerle çalışırken sadece bir karakter için çalışıyoruz, amatörlerleyse sıfırdan bir aktör yaratıyorum” diyor. Susan Batson okulunun en büyük sırrı şu; çalışmaya başlarken çocukluktan giriyor. Niçin? “Hafıza elimizdeki en güçlü yakıt! Bakma çocukluğa girince hıçkırarak ağlayanlar oluyor, bu çoğu zaman acı veriyor, görmezden gelmek istiyorlar ama buna mecburlar, bu insanın kendine yaptığı en önemli seyahat. Sadece sanıldığı kadar kolay değil!” Juliette Binoche’un Susan Batson için dediği şey doğru mu bir bakın: “Sizi ağaç gibi sallar ve meyvelerin yere düşmesini sağlar...” Tanışmaya değer!

        BUSH'TAN NASIL KURTULDU?

        Susan Batson baba değil de oğul Bush’a karşı nefretini engelleyemediği bir dönemden bahsediyor: “Yatağıma uzanıp onu nasıl öldüreceğimin planlarını yapıyordum. Öyle nefret ediyordum ondan. Bir gün aktörlere yaptığım taktiği kendime uygulayarak Bush’un çocukluğuna inmeye karar verdim. İçimdeki karanlığı çözmem gerekiyordu. Hakkındaki her şeyi okudum. Berbat bir çocukluk, sinir krizleri geçiren bir anne ve onun kendini ispat etme merakı, her şeye garip bir öfkeyle yaklaşması ve alkolik olması. Derdini anladım. Çocukluk her şeyin sebebini çok net açıklıyor.”

        Diğer Yazılar