Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Morgan Library mayısın sonlarına kadar Andy Warhol’u misafir ediyor. Warhol’un başucunda tuttuğu kitaplar, takıntıları, ucuz otel kâğıtlarına aldığı notlar hayatına dair bazı ufak şifreleri açık ediyor

        Hiç kendinizi bir müze görevlisi yerine koydunuz mu? Saatlerce bir odanın içinde bir baştan bir başa gidip geleceksiniz, elleriniz ya arkanızda kavuşacak birbirine ya tam göbeğinizin biraz üstünde? Eserlerin burnunun dibine dibine girenlere yaklaşıp “Lütfen” diyeceksiniz, “Şu çizginin gerisinde durur musunuz?” Halbuki o eserin burnunun dibine yaklaşan bal gibi de biliyor kuralları çiğnediğini ama merak işte, eser sahibi fırça darbesini sağdan sola mı vurmuş, kaç kat boya var, sanki anlayacağız bir bakışta. New York’taki Morgan Library’nin görevlileri ziyaretçileri sık sık “Fotoğraf çekmek yasak” diye uyarıyor. Ziyaretçiler mutsuz. Halbuki herkes gidince müze görevlisi girecek eserin burnunun dibine, fırça darbesi için değil, eserin bir yerine bir şey olmuş mu diye, zira bir sergiyi gezenin aklı ancak 5 dakika o sergideyse görevlinin aklı 24 saat orada.

        HİÇ BİTMEYEN 15 DAKİKA

        “Warhol by the book” sergisi; Andy Warhol’un kitaplarının, iki-üç dolara satın aldığı ucuz fotoğraf albümlerine yerleştirdiği polaroid fotoğrafların, meşhur birkaç işinin, oraya buraya yazdığı ve hatta ona ithafen yazılan mektupların birarada durduğu ufak bir sergi aslında. Onunki hiç bitmeyen bir 15 dakika! Serginin girişinde duvara “O da bir göçmendi” yazmışlar. Slovak göçmeni bir ailenin oğlu olduğunu daha sergiye girer girmez belirtmeleri kimbilir hangi politikanın, hangi pili biten dünyanın sonucu? Andy Warhol’un esinlendiği, başucundan ayırmadığı kitaplarla başlıyor sergi: Andre Lejard’ın Matisse’I, Victor Perard’ın Anatomi ve Resim adlı kitabı, Gertrude Stein’ın Dünya Yuvarlaktır kitabı, Truman Capote’nin Gece Ağacı ve Diğer Öyküler’i. Capote hayranlığı ise bir duvarda Truman Capote ve Capote’nin annesi Nina’ya kendi elleriyle yazıp yolladığı bir posta kartından anlaşılıyor.

        REDDEDİLEN WARHOL

        Tipografi yerine kaligrafiyi tercih ettiği yıllar 1953-1960 arası, bu yıllarda sekiz resimli kitap hazırlamış Warhol, her birinden yüzer adet bastırıyor, arada yayıncılara da yolluyor, belki basarlar umuduyla. Duvarlarda yayıncılara gönderdiği kopyalar üzerine editörlerden birinin mektubu var: “Sevgili Bayan Andie” diye başlayan mektup, Warhol’un teklifini reddediyor, her kibar veda gibi, “Hayırlı vazifeler ve iyi günler” dileyerek bitiyor! Her şeyi ama her şeyi saklamış, kayıt altına almış Warhol. Sebebi ise 1972’de uğradığı bir vergi soruşturması. İnterview dergisinin ofisine, Warhol’un stüdyosuna uğrayan herkesi isim isim ve kendisine açılan her telefonu not etmenin yanı sıra her sesi, duyduğu her kelimeyi kaydedecek. Bazen bir otelin mektup kâğıdı, bazense çizgili bir defter. 1976’da ise artık şu halde: Her sabah düzenli olarak sekreteri Pat Hackett’ı arayıp bazen iki saati bulan telefon görüşmelerinde günlüğünü not ettiriyor (20 bin sayfa not). Öyle detaylı yazdırıyor ki o gün nereye davet edilmiş, hangi sanat komisyonuna katılması istenmiş, yapılan iş görüşmeleri. Ve her yere davet edildiğinden defterine şu notu yazdırıyor: “New York’taki her açılışa gideceğim, bu herhangi bir tuvaletteki bir klozet kapağının açılışı bile olabilir!” Meğer hayatta en sevdiği şey telefonda konuşmakmış, öyle yazıyor duvarlarda!

        WARHOL EŞİTTİR GUTENBERG

        Kitap önerilerinin, yazdığı çizdiği resimlediği kitapların, reddedildiği mektupların tam çaprazında ise Campbell çorbalarının yönetim kurulundan gelen bir mektup duruyor: “Sayın Baylar, Andy Warhol’un kitap projesi ve içinde yer alacak Campbell çorbaları eserleri bizi haliyle epey heyecanlandırıyor. Ancak sizlerden ricamız, elbette sanatçımıza bu konuda bir yaptırımımız olamaz da, bizim Sayın bay Warhol’dan bu konuda bir eser talebinde bulunmadığımızı, bu eserlerin kendi inisiyatifi olduğunu –eğer sorarlarsa- hatırlatmanızdır. Sanatçının yeni çıkacak kitabını merakla bekliyor, başarılarının devamını diliyoruz.” Random House’un editörlerinden Bennett Cerf de bir mektubunda, “Warhol’un Indexi Gutenberg’in icadı gibi bir şeydir” yazıyor. Neyse ki, “Lütfen abartmama izin verin” diye başladığı cümlesini “Warhol’un halihazırda sanat dünyasında başardığı durum zaten abartmanın da tam karşılığıdır” diye bitiriyor.

        MÜLTECİLER BAŞ TACIMIZDIR

        Bugünlerde New York’ta marketlerin, restoranların, kafelerin girişinde bir kâğıt parçası duruyor: “Mültecilerin başımızın üzerinde yeri vardır” diye çevireyim ben Türkçe’ye. Brooklyn’de başlayan bir barış hareketi. Dükkânların girişine asılan bu ilanın üzerinde çocuğunu kucaklamış çaresiz bakan adamın tam yanında yazan bu cümle dönüyor dolaşıyor, serginin girişindeki cümleyle buluşuyor. “Yok artık” ifadesinin tedavülden kalktığı bir dünyada, birbirine bakıp da “Burada bile mültecilere kötü mü davranılıyor?” diye soranlar, hâlâ şaşıran insanlar var. Halbuki şaşırmak da tedavülden kalkmalı, nihayetinde kimse çıkıp da dünyanın fişini çekmediği sürece şaşırmaya devam edeceğiz gibi duruyor. Dünya kurtarma sınavını bekliyor ve hiç çalışmıyor.

        Diğer Yazılar