Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Glass Room, camdan oda demek. Eğer odanın içinde biz duruyorsak bu şu demek: Dışarıdan bize bakan herkes her şeyimizi görüyor. New York’ta açılan Glass Room, cep telefonunu ve bilgisayarından tüm verilerini paylaşan insanlara 8 günlük bir detoksla nasıl izini kaybettireceğini, bu illetten yavaş yavaş kurtulabileceğimizi gösteriyor.

        Siz de sadece telefon açmaya ve tuşlarına ağır ağır basarak, hani o space tuşunun hep tutukluk yaptığı, ancak kısa mesajlar yazabildiğiniz eski telefonunuzu özlüyor musunuz? Ya da o beş dakikada açılan eski bilgisayarınızı? Facebook’suz, Twitter’sız, İnstagram’sız, ‘like’ beklemediğiniz, gelen herhangi bir yoruma birden çıldırıp, sağa sola aldığınız screenshot’ları göndermediğiniz günleri? Misal Google’a “İçi daralan insan ne yapmalı?” yazdığınızda 206 bin sonuç çıkması normal mi? Değil elbette. İçi daralan insan ne bileyim uyur, kalkar, kek yapar, oralet içer, gider yastıkları patpatlar, çaydanlığı sirkeyle karbonatla ovalar, ama bunu Google’a sormaz. Soruyorsa da geçmiş olsun!

        BEDAVA OLAN HER ŞEY TUZAKTIR

        New York’ta sadece 15 günlüğüne açılan ve sonra elindeki bütün datayla birden bire kaybolacak Glass Room, Mozilla ve Tactical Tech adlı kâr amacı gütmeyen, aktivist bir grubun işi. Glass Room’un içinde bir yere ufacık, “Sizi filme çekiyoruz, bu görüntüler kullanılacaktır bilginize” yazsa da bunu pek gören yok, görenlerin de umurunda değil! Mekânın ve serginin kreatif küratörlerinden Marek Tuszynski anlatıyor: “6 gün içinde 6 bin 500 kişi geldi. Buraya her gelen ‘Black Mirror gibi’ diyor. Halbuki o diziydi, bu gerçek. Mekânda düzenlenen workshop’lar dolup taşıyor. Daha yaşlı olanlar her dakika telefonlara gelen bildirimlerden bıkkın, gençlerin derdiyse dünyanın aldığı siyasi pozisyonlar. Aslında herkesin derdi aynı: “Kimse izni olmadan takip edilmek istemiyor!” Kendimiz ettik kendimiz bulduk nihayetinde, o “Şartnameyi okudum ve kabul ediyorum” diye bastığımız her tuş bizi data satıcılarının eline düşürmüş, bir nevi birilerinin bizi bu kötü hayattan kurtarmasını bekliyoruz. Glass Room bu yolda yardım elini uzatıyor.

        YEDİ CİLT LINKEDIN ŞİFRESİ

        Küratörler Glass Room’u ikiye bölmüş. Girişteki sergi alanındaki ilk iş LinkedIn’in 2012’de ‘yanlışlıkla’ yayınladığı 164 milyon 611 bin 595 kişinin şifresi aslında nasıl bir açık denizde korunmasız olduğumuzun kanıtı gibi orada duruyor. Yedi cilt kitabın arasında şifresini bulmayan yok. İkinci bölmede bazı uygulamaların hayatımızı nasıl kolaylaştıracağı, yaşlı ve tek başına yaşamak isteyen insanlar için geliştirilen silvermother. com, evini barkını parasız pulsuz terk eden mülteciler için geliştirilen retina okumalı ATM makineleri ve hatta kaçırılan Suriyeli çocukların da retina dataları üzerine geliştirilen Iris Scanning uygulamaları üzücü de olsa insanlığa bir gram faydası dokunacak şeyler gibi duruyor. Boydan boya kurulan Data Detox Bar’da ise gelenlere içki yerine bilgi, çıkarken de bu illetten 8 günde nasıl kurtulacağımızın en azından başlangıç paketi veriliyor: 8 günde data temizliği.

        1. GÜN

        GOOGLE EN YAKIN ARKADAŞINIZ MI?

        Data detoksunun ilk günü biraz oruç tutmak gibi, ani bir uyku ve baş ağrısı yapabilir. Öncelikle soracağımız sorular şunlar. Kullandığım tüm ürünler, Google’la yaşadığım şeyin adı ne? Google benim en yakın arkadaşım mı? Hakkımda neler biliyor? Soracağımız 10 soru var: Google benim nerede yaşadığımı, neleri sevdiğimi, neleri sevmediğimi biliyor mu? Notlarımı, fotoğraflarımı görüyor mu? Bilgisayarımın ve telefonumun markasını, en son hangi filme, hangi konsere gittiğimi, arkadaşlarımla paylaştığım dosyaları, doktorumla, bankamla yaptığım son görüşmeyi, bilmediğim ve sözlüğe başvurduğum kelimeleri bile biliyor mu? Biliyor değil mi? Demek ki en yakın arkadaşımız ta kendisi. En iyisi önce www.google.com/takeout’a bir gidin ve tüm datanızı dosyalar halinde size indirmesini talep edin. Karşınıza çıkacaklara, 2010’da neleri arattığınıza, kafanızı o gün nelere bugün nelere taktığınıza, değişiminize inanamayacaksınız.

        2. GÜN

        FACEBOOK BİZİ DİNLİYOR MU?

        Bugünün ilk kurbanı Facebook. Telefonunuzdan komple silerek güne başlayabilirsiniz. Çünkü Facebook yüklediğimiz anda mikrofonumuza kadar izin veriyoruz, yani ne konuştuğumuzu çok merak ediyorlarsa bizi dinleme izni Facebook’ta var. Yapacaklarımız belli: Facebook’ta ayarlardan önce yer bildirimini kapatıyoruz, Facebook haricinde profilimizi başka arama motorlarının görmesine verdiğimiz izni “Hayır” diyerek kapatıyoruz. Twitter’da ise ayarlar, güvenlik ve şahsi bildirimlere gelip, fotoğraflarda etiketlenmeyi engelliyoruz. Sonra Twitter hesabımızı da kilitliyoruz. Yer bildirimini burada da kapatıp, e-mail’imizi de görünmez hale getiriyoruz. Data Detoks Bar’da çalışanların ısrarla tavsiyesi ise şu: Telefonunuzdan mümkünse Twitter’ı ve Facebook’u derhal silin!

        3. GÜN

        ARAMA, İNTERNETTE SÖRF, ALIŞVERİŞ

        Şeytan ayrıntıda değil, sabit ayarlarınızda saklı. Google’da yaptığınız her arama Google Analytics’e, Facebook’ta verdiğiniz her like yine analizcilerine yönleniyor. Safari, Chrome, Firefox ne kullanırsanız kullanın, yeni sayfa aç yerine, ‘yeni özel sayfa aç’ seçeneğinden yürüyün. Ayrıca “ucuz tencere seti” ya da “Kastamonu’da kalınacak yerler”, “Alpler’de kayak” gibi spesifik talepler aratmak yerine birkaç gün abuk subuk şeyler yazarsak reklam şirketleri ve arama motorları en azından bir süreliğine peşimizi bırakıyor.

        4. GÜN

        "DİKKAT VİRÜSLÜDÜR"

        Fark etmediyseniz de telefonunuzun bir ismi var. Ve bu çoğu zaman kendi isminiz. Bu şu demek: Yolda yürürken etrafınızda bir Wİ-Fİ bağlantısı arayan herkesin ağ listesinde sizin de adınız geçiyor. Fatma’nın telefonu, Cihan’ın telefonu diye görünmenin âlemi var mı? Ayarlardan önce gidip telefonunuzun ismini değiştiriyorsunuz. Herhangi bir şey uydurun, misal “Dikkat virüslüdür” yazan bir telefon ağına kimse girmek istemez. Bugün yapacağınız ikinci şey kullanmıyorken, Wİ-Fİ ve Bluetooth’u kapatmanız. Piliniz de daha uzun süre dayanacak. Üçüncü adımınız ise telefonunuzdan internette arattığınız, girdiğiniz sayfaları temizlemek. Geçmiş aramalarınızı silin, ‘cookie’lere verdiğiniz izinleri kısıtlayın, ve ‘takip et’ kısmını kapalı hale getirin.

        5. GÜN

        YOLLARIMIZ BURADA AYRILIYOR

        Telefonunuzun içi nasılsa bedava diye yüklediğiniz ve kullanmadığınız aplikasyonlarla dolu olabilir mi? Eğer telefonunuzdaki uygulama sayısı 0-19 arasındaysa düşük, 20-39 arasındaysa ortalama, 40-59 arasındaysa yüksek, 60’dan fazlaysa aşırı görünür haldesiniz! Kimlere mi? Data hırsızlarına. Bugunkü adımınız aplikasyon silmek. Soracağınız sorular şunlar: Gerçekten ihtiyacım var mı? Benden topladığı datalar neler? Bu aplikasyonun arkasında hangi şirket var? Sizin bilgilerinizi satmayacaklarından emin misiniz? Bilgilerimi verdiğim bu aplikasyon karşılığında bana ne veriyor? Onsuz yapamam dediklerinizi bırakın ve gerisini silin!

        6. GÜN

        SİZİN KİM OLDUĞUNUZU SANIYORLAR?

        Facebook, Google ve siz arkadaştan fazla bir şey oldunuz artık değil mi? Sabah açar açmaz “Merhaba, bugün hava yağmurlu olacak, ıslanma, dikkat et” yazan bir Facebook var ve hepimizin annesi gibi takılıyor! Eğer hamileyseniz karşınıza bebek bezlerinin çıkmasının sebebi de, eğer araba almak istiyorsanız sürekli sigorta şirketlerinin tekliflerini görmenizin sebebi de sizsiniz. İnternetteki profilinizi gezmek istediğiniz yerlerle, yemek istediğiniz şeylerle, dinlediğiniz müziklerle siz doldurdunuz. Yapacağınız hareket basit, size reklam gönderen uygulamaları, siteleri engelleyeceksiniz.

        7. GÜN

        YENİ BİR KİMLİK YARATMAK

        Birinci adım: Temizlik. Üç adet hiç kullanmadığınız aplikasyonu silin, sonra web geçmişinizi temizleyin, yer bildirimlerinizi kapatın, Facebook’tan yaşadığınız yeri ve okuduğunuz okulları silin, Twitter’da yer bildirimini kapatın, yine Twitter’da başkalarının sizi e-mail’inizden bulma seçeneğini kaldırın. İkinci adım: Kaybolmak. Kalabalıkların içine karışıp, görünmez olacaksınız. Önce Twitter’da zaman diliminizi değiştirin, TrackMeNot’ı yükleyin, rutininizi değiştirin, kahve almaya giderken telefonunuzu masada, çantanızda bırakın. Facebook’ta saçmasapan alakasız şeyleri beğenin. Eğer hesaplarınıza telefonunuzdan giriyorsanız VPN kullanın. Bir günlük de olsa arkadaşınızla ulaşım kartlarınızı veya dükkânlarda indirim için kullandığınız kartları değiştirin. Üçüncü adım: Organize olun. Hep aynı bir internet arama motorunu kullanmayın. Google yerine Chrome’u, Firefox’u kullanabilirsiniz. Her sohbetiniz için aynı sohbet aplikasyonunu kullanmayın. Google Haritalar’ı yerine Open Street Maps’i kullanın. Dördüncü adım: Güçlü şifre bulun Telefonunuza veya diğer tüm hesaplarınıza sağlam şifreler seçin. Harici bir diske tüm fotoğraflarınızı, dosyalarınızı yedekleyin.

        8. GÜN

        VE SON

        Bugüne kadar elleriniz titremeden, sildiğiniz aplikasyonları özlemeden geldiyseniz bravo. Son yedi gününüze bakıp rahatlayıp rahatlamadığınızı düşünün. Bugüne kadar söylenen adımları haftada bir veya ayda bir yapmaya özen gösterin. Bu arada aile bireylerine ve arkadaşlarınıza da iş düşüyor, sizi uluorta her fırsatta etiketlememelerini rica edin. Telefonunuzdan lokasyon bildirimlerini komple kapatın. Eve kaçta girdiğiniz, evde kaç dakika geçirdiğiniz, günler içinde nereden nereye kadar yürüdüğünüzün hepsi telefonunuzun içinde kayıtlı. Ayrıca kedinize ait her paylaştığınız fotoğraf da sadece kedinizin değil sizin yaşadığınız yeri de ele veriyor. Ya kedinizi saklayın ya da lokasyonunuzu! Bu arada ayak izi bırakmamak için önerilen bir başka şey kredi kartı yerine mümkünse nakit para kullanmamız! Bunu şimdilik pas geçiyoruz. Kısmet.

        Diğer Yazılar