Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsana daha dönerken “Bir daha ne zaman geri gelebilirim?” sorusunu sorduran nadir yerlerden Kars. Ya yılın bu zamanlarında donan gölün üzerinde atları seyretmeye gideceksiniz ya da baharda çiçek toplamaya. Çünkü bazen en uzak nokta sizi kendinize yaklaştırır

        Adeta Hindistan’da yol alan bir otobüs gibi İstanbulKars uçağı. Uçağın kabininde dolaplardan montlar, kaşkollar ve torbalar sarkıyor. Adım atacak yer yok. Dönüş yolunda da yine aynı bavul kabinlerinden büyük ihtimalle bulgur ve peynir torbaları ile kazların ayakları sallanacak. Kars’ın kaz eti meşhur. Yemeklerinin her biri ayrı garip isimleriyle bir masal kahramanı için pişirilmiş sanki... Bir de enfes iri iri bulgur ve otlarıyla kaynattıkları çorbaları var. Peynirini zaten dünya biliyor. Türkiye’nin en doğusunda bir elini uzatsan Gürcistan sınırı, kafanı çevirince Ermenistan’ı gördüğünüz bu şehrin havaalanına inenleri önce keskin bir güneş karşılasa da dışarda beş dakika durunca ‘hissedilen hava sıcaklığı’ yerini bir süre sonra hissedilmeyen ayaklara ve kollara bırakıyor. Minibüsümüzün şoförü şehir merkezinin alandan 10 dakika sürdüğünü anlatıyor. Bu şu demek: On dakika içinde Rusların yapıp bıraktığı binaların güzelliğine rağmen sağlı sollu dikilen kaba saba yeni binalara üzülecek, eski bir binanın balkonunun kırılıp balkon kapısının manasızca açıkta durduğunu görecek, eski bir Ermeni kilisesinin camiye çevrildikten sonra o koyu koyu taşların arasında gördüğünüz pimapenlere hayret edeceksiniz! Meğer imam içeriye az ışık geliyor diye açtırmış o pencereleri. Dur diyeni de olmamış ne yazık ki.

        GÖLÜN ACAYİP GÜZELLiĞi

        Bu sene çok kar yağmış Kars’a. Yağan kar da nisan başına kadar duracak gibi. Her yer buz. Öyle tuzlama faaliyeti yok hiçbir yerde. Kaldırımlar güneşi görünce hemen çamurlanmaya başlasa da beş dakikada yere uçan iki kişi, bir araba kazası görmeniz mümkün. Gerçi şehirde kimse şehrin bu halini kötülemiyor. Soranlara hemen “Siz bir de baharda gelin” diyorlar. Her yerde çiçekler açar, Çıldır Gölü çevresinde 512 bitki görürmüş gelenler. Şimdi o uçsuz bucaksız Çıldır Gölü buz tutmuş, sonsuz bir beyazlık içinde. Kenardan kendini gösteren sazlıklar baharda yaşanacakların habercisi. Kars insanı şahane. Çalışkan, güleryüzlü, kibar... Şehrin en güzel peynircileri, lokantaları hep kadınların yönetiminde. Gençlere iş imkânı sağlasalar da gençler liseyi bitirir bitirmez göçüp göçüp gidermiş buralardan. 80 bin nüfuslu Kars’ın birkaç seneye kaç kişi kalacağı meçhul. Öyle hızlı göç veriyorlar ki 5 bin lira maaşla çalıştıracak çoban bile bulamadıklarını anlatıyor yerel halk.

        KARS’IN DUVARLARI NOT DEFTERi GiBi

        Lakin şehirde birbirini seven gençlerin de kalemi kâğıdı yok gibi ya da bir çekingenlik hali midir acaba? Hani açılamıyorlar da birbirlerine duvarlara mı yazıyorlar acaba? Şehrin eski yeni tüm binaları, eski binaların hepsinin ama hepsinin duvarları küçük ilanlar panosu gibi. Ali “Ayşey’i” seviyormuş (yazım hatası Ali’nin boynunun günahı), Doğukan JR da gönlünü Hale’ye kaptırmış. Ya da sanki sosyal medya kullanmıyorlarmış gibi, çünkü hayata dair vermek istedikleri genelde aşırı milliyetçi mesajlar da Kars Kalesi’nin her köşesinde ve hatta Ani Harabeleri’nde karşımıza çıkıyor.

        ŞENLİK PROTOKOL İÇİN Mİ?

        Göl donduğundan birkaç yıldır buralarda Çıldır Kristal Göl Şenliği yapılıyor. Geçen yıl iptal edilmiş, yapılmamış, göl yeterince donmadı denmiş ama şehir halkı terör yüzünden güvenlik münasebetiyle yapılmadığını biliyor, bunu da böyle dillendiriyorlar. Bu seneki için hazırlıklar tamam gibi. Jandarma gölün kenarında tek tek bütün arabaları durdurup kimlik kontrolü yapıyor. Festival bu sene o kadar kalabalık ki her yere bir karmaşa hâkim. İnsanlar ördükleri çetikleri, yün yelekleri satmaya getirmiş. Umutları, gelen turist olursa onlara satmak! Ortalıkta pek turist yok gibi. Alandaki kalabalık, Çıldır ve çevre illerden gelen insanlar ve protokolden ibaret. Burada protokol sanki her şeyin kendisi için yapıldığını düşünüyor. Yoksa, kendi çadırlarının etrafını sarı şeritlerle, “Olay yeridir geçilmez” bantlarıyla sarmalarının, halkı o bantların etrafından yürütmemenin, kapalı ve sobalı iki mekânda sıra sıra sandalyelerde kendilerinden başka kimseyi görmeye tahammüllerinin olmaması herhalde bundan. Şehrin önde gelenlerinin festival açılışında yaptıkları konuşmaların en az 45 dakika sürmesi, halkı bir anda siyasetin göbeğine atması gelenlerin canını epey sıksa da az sonra Kafkas oyunları oynayacak gencecik güzel kızlar, oğlanlar etrafı neşelendirecek. Sanki oraların fon müziği Melahat Gülses veya hafif hafif çalan bir Kars türküsü olacakken fonda hep dombra çalıyor.

        5 BİN KİŞİ SEYRETTİ

        Festival alanında bir kişinin herkese çay ikram etmesinden ve bir de iki kestaneciden başka bir şey yok. Ateşte pişmiş, kilolarca minicik kestaneleri yemenin bedeli taş çatlasın 10 lira. En azından karnımızı doyuracak bir şey var. Alana kamyonetleriyle atlarını taşıyanlar en kıymetli iki varlıklarını bir arada tutuyor: Atları ve üzerlerine serdikleri rengârenk halıları. Başka da bir şeyleri yoktur, belki bir iki inek, beş on tavuk. Festivalin yapıldığı alan o kadar soğuk ve o kadar durup festivali seyredecek bir yer yok ki, insanlar ufak ufak arabalarına doğru kaçarken kızak yarışları başlıyor. O bitince bembeyaz atların üzerinde hızla yol alıp hedefi bulmaya çalışan okçuların mücadelesi! Atlarının üzerinden indikten sonra fotoğraflarını ailelerine yollayan aslan gibi çocuklar. Ne fena ki hiçbiri Kars’ta veya çevresinde yaşlanmayı düşünmüyor.

        Gideceklermiş. Festivale bu sene 1000 araba geldiği için 5 bin kişinin katılım sağladığı hesaplansa da gelenler “Böyle olacaksa seneye gelmeyiz” diyor. Haksız değiller.

        TJK'NIN DESTEĞİ KIYMETLİ

        Festivale her anlamda destek veren, bu tarz festivallerin nasıl yapılması gerektiğine dair bilgi ve birikimini aktaran TJK Başkanı Yasin Ekinci de burada. Ekinci, deniz seviyesinden 2 bin metre yükseklikte, 50 santim buzun üzerinde gerçekleştirilen Çıldır Kristal Göl Şenliği’nin, at yarışları geleneğinin anlatılması açısından çok önemli bir adım olduğunu ısrarla vurguluyor. Ekinci, böyle bir festivalin bir de 110 yıldan bu yana İsviçre St. Moritz’de donmuş bir gölün üzerinde “White Turf” adıyla gerçekleştirildiğini anlatıyor. Zira bu yarışmalar kışın en sert yüzünü gösterdiği memleketlerde kış turizmi için şahane bir fırsat. “Oralarda bu yarışlara 50 bine yakın ziyaretçi geliyorsa Kars’a niye gelmesin?” diye soruyor Ekinci. Yasin Bey, “İsviçrelilere mutlaka Çıldır’ı göstereceğiz” azmine sahip bir insan, yapar da! Muhtemelen bunun gerçekleştiği gün, protokolde sobalı yere sadece kendisi kurulmak yerine dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerini de alacak. Çünkü Kars, Çıldır, Ardahan, Iğdır şahane yerler. Buralar insanda daha dönüş yolundayken “Bir daha ne zaman gelebilirim?” sorusunu sorduran yerler. Az şey mi? Baharda yine geleceğiz, çiçek toplamaya. Festivalde tanıştığım Bergüzar ve Zennure annelere verdiğim sözü tutarım, tek geldim, çift döneceğim. Kısmetse.

        Diğer Yazılar