Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen şubat ayının 20’sinde ajanslara bir haber düştü. Mardin’in Derik İlçesi’nde halkın maskotu haline gelen ve belediye tarafından 2003’te ağabeyiyle heykeli dikilen, dün evinde çıkan yangında ölen zihinsel engelli 81 yaşındaki Hatip Önen, yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı törenle toprağa verildi... Yine zihinsel engelli olan ağabeyi Ramazan da 15 yıl önce bu dünyadan ayrılmıştı. Haber birkaç gazetede yer aldı, ardındaki hikâye de tıpkı cenazeye katılan kalabalık gibi büyüktü...

        Üç kardeşlerdi. Ramazan, Hatip, Abdulvahap. Şimdi bir başına Abdulvahap kaldı. O gün emniyette işi olmasa, ağabeyi Hatip’le yaşadıkları eve iki gün evvel hırsız girmese belki de ağabeyi hayatta olacaktı. Hatip Önen yani Heto bir sigaranın ucunda gitti. Elbiseleri tutuştu, evde yangın çıktı. Kardeşi Abdulvahap’a “Sizin ev yanıyor” diye haber verildiğinde artık çok geçti. Peki ardından bu kadar gözyaşı dökülen, cenazesinin olduğu gün kepenklerin kapandığı, cenazesine yüzlerce değil 10 bin kişinin katıldığı Heto kimdi? Aslında hikâye ailelerini 30 yıl önce kaybetmiş üç kardeşin hikâyesi.

        Kimleri kimseleri yok, ikisi zihinsel engelli. Derik’in yaşlılarının anlattığına göre, Remo’yla Heto bir gecede delirmiş. Efsane bir gecede diğer köylere de yayılmış, “Cinler geziyor çocukların aklını alıyor” diye. Halbuki Remo ve Heto’nun hastalıklarının bir adı var. Mikrosefali hastalığı, kafatasının normalden çok küçük olması nedeniyle beyin gelişimini engelliyor. Heto ve Remo konuşma güçlüğü çeken, esprileriyle halkın canı ciğeri iki kardeş. Ama küfretmedikleri kimse yok ya da ellerinde çomakla kovalamadıkları bir kişi kalmamış! “Olsun, Heto küfretsin, onun canı sağolsun’’ diyorlar hep. Remo ve Heto’yu tanımayan yok. İkisi de dünya tatlısıymış, tek vazgeçemedikleri sigara. On paket içerlermiş günde, zaten hikâyenin sonunda kardeşlerden birini yaşlılık, hastalıklar; diğerini sigara götürüyor...

        KİM DİKTİ MEZARIMI?

        2003’te halk Derik Belediyesi’nden iki kardeşin heykelinin dikilmesini rica etmiş. Belediye başkanı kabul edince, heykeltıraş Şehabettin Nebioğlu 6 ay çalışmış. Cumhuriyet Meydanı’na dikilen heykelin önünde bir kişi söylenmiş durmuş. Heto! “Yahu buraya benim mezarımı kim dikti” diye soruyormuş. Nebioğlu, “Onlar Derik halkının göz bebekleriydi. Aslında onların akli dengesi bozuk değildi, Allah’ın takdiri, kafaları anormal derecede küçük, insanların gönlünde taht kuran büyük şahsiyetlerdir.

        Onların heykelini yapmaktan onur duydum. Emeğim onlara helal olsun’’ diye anlatıyor. Hep Derikliler yardım etmiş hayatta kalmalarına. İnsanların yardımıyla geçinip gidiyorlarmış. Kıyafetlerini hep vatandaşlar almış, evin yemeğini de hep kardeşleri Abdulvahap yapmış. Halbuki “Rahmetli saldırgandı” diye de anlatıyor ilçedekiler. “Ama” diyorlar, “Deliydi ama çok hoş bir deliydi. Ceplerinde küçük taşlar taşırdı. Ona saldıranlara, onu kızdıranlara hemen atabilmek için taşırdı bu taşları. Sonra da oturup herkesi neşelendirmek için saz çalardı.” Halbuki saz çalmasını da bilmiyor, maksat gönül almak, hep beraber eğlenmek!

        TOPRAK KUMA DÖNDÜ

        Şimdi Derik halkı çok üzgün. 10 bin kişinin cenazesine katıldığı Hatip Önen’le büyük medyanın ilgilenmemesine de darılmışlar. “Bizde ünlü gazeteci yok da ondandır’’ diyorlar. Ama asıl üzüntüleri başka. Kaymakamlık çalışanlarından Tahsin Erdaş hâlâ yas tuttuklarını anlatıyor. Erdaş, önce topraklarının ne kadar kurak olduğundan başlıyor. Hikâyeyi bağlayacağı yer yine Heto. “Heto memleketimizin bereketiydi, bu tür insanlar öldü mü, kentte kıtlık olma ihtimali tarihi rivayetlerde vardır.

        Şimdi bizim topraklarımızın bereketi gitti. Bak gör, nasıl bir kuraklık yaşayacak buralar!’’ Erdaş “Girin bakın, Google’da, Youtube’da videoları var, biraz olsun tanırsınız’’ diyor. Youtube’da binlerce kez seyredilmiş videoları var Heto’nun; saz çalarken, belediyenin önde gelenleriyle oturup şakalar yapıp sigarasını tüttürürken. Lakin, bizim insanımıza kavga edecek yer lazım. Youtube’da da videoların altında mesele Kürt sorununa gelmiş, iş bu memlekette yaşayan, sahip çıkılmayan delilere hakarete varmış...

        Çözüm süreci internetin çukurlarında kavgayla devam ederken, cenazeye katılanlar hâlâ tek bir gerçeği anlatıp duruyor: “Bizim toprak taş gibidir, kazma girmez, öyle kurudur, çatlaktır. Heto’nun cenazesinin olduğu gün, onu toprağın altına verecekken, mezarını açtık, kum gibi oldu birden, tuz gibi toprak çıktı alttan, toprak yumuşadı...’’ İşte mesele tam da şu değil mi? Bir köyün gözbebeği bir deli yanarak hayatını kaybediyor, cenazesine 10 bin kişi katılıyor ve kimse bunu konuşmaya layık bulmuyor. Türkiye’nin terazisi uzun bir süredir pek tartamıyor.

        Diğer Yazılar