Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstedim ki senenin ilk yazısını beraber yazalım. Sizden gelen yorumlarla, eleştirilerle, fikirlerle yoğrulsun bu makale. “Yeni yılda ben...” cümlesine ben başladım, Twitter ve Facebook üzerinden okurlar diledikleri gibi tamamladı. Kiminde hüzün, kiminde sevinç, kiminde özeleştiri, kiminde kalenderlik, çoğunda umut vardı. Sadece iki gün içinde yüzlerce mesaj yağdı. Tek tek okudum her birini, çoğu zaman tebessümle. Lakin klavyenin başına oturduğum şu anda ellerimde bir isteksizlik, boğazımda bir düğüm var. Uludere’de yapılan bombardımanda 35 sivil, 35 köylü hayatını kaybetti. Birdenbire yeni yıl dilekleri yazmak, 2012’ye dair önerilerde bulunmak, dilek ve temenni paylaşmak manasını yitiriverdi. 2011 ne yazık ki bu canım memlekette yasla, acıyla kapandı. Aynı aileden gencecik insanlar bombalarla aramızdan ayrıldı. Geriye şaşkınlık, öfke, kızgınlık mesajları kaldı. Birdenbire sosyal medyada bulutlar kapandı, hava karardı. Yağmurun altında, sertleşen rüzgârda birbirimize uzaktan bakmakla yetiniyoruz çoğu zaman. Acılar paylaşarak azalır, bizse daha acılarımızı paylaşmakta bile zorlanıyor, “Ama onlar...” diye başlayan cümleler kurmakta ısrar ediyoruz. Oysa bir duygusal dönemeçteyiz. 2012 ya yepyeni bir bahar getirecek, gönüllerimiz değişecek, üsluplarımız yumuşayacak, bir arada yaşama sanatının güzelliğine ve önemine vâkıf olacağız... Ya da daha öfkeli, daha bedbin, daha kötümser insanlar olup çıkacak, birbirimize diş bileyecek, şiddeti tırmandıracağız. Bir yol ayrımındayız.

        İki kelime asılı duruyor havada, iki kelime öylesine: “BARIŞ İSTİYORUZ!” Dilerseniz romantik bulun bu çağrıyı, dilerseniz “Gerçeklerden uzaksınız” deyin. İster nahif bulun, ister kızıp “Bu dönemde ne barışı, ne demokrasisi, ne huzurundan söz ediyorsunuz” diye paylayın. Bunların her birini ne çok duyduk. Yeterince duymadığımız şey ise BARIŞ çağrısı. Gene de, her şeye rağmen, her şey tam da böyle olduğu için, bu iki kelimeyi kondurabilmeliyiz dudaklarımıza. Islak bir öpücük gibi, sevgilinin yüreğinden kopan. Rengârenk bir kelebek gibi, öylesine titrek ve nazenin. Baharda meltem gibi, buram buram ıtır kokan. Biz şimdi, şu an, burada, hemen barış istemezsek, ya ne zaman isteyeceğiz? Barıştan bahsedemezsek, bir kör kavgaya tutuşursak ya sonra birbirimizin yüzüne ve dahi çocuklarımızın yüzüne nasıl bakacağız? “Yeni yılda ben her şeyi Allah’a bıraktım” diyor Gülşen: “O bir kapı mutlaka açar.” Yazar olmak istediğini söylüyor Ece. “Kelimeleri daha çok seveceğini” söylüyor. Bir söz verircesine kendine. Keskin yeminler de var mesajlar arasında. “Hayallerim gerçek olmazsa, bir daha yeni yıl hakkında konuşmadan hayatım sonlansın istiyorum” diyor gencecik bir kadın okur. “Çok daha acımasız olup her şeye karşı daha dik durmaya” söz veriyor Selin. “Aynı şarkıyı en baştan söyleyeceğim, daha cesaretli daha emin” diyor Selda. “Tiyatrocuların insan olduğunu unutup 5 günde 11 oyun oynatan, GOP’tan Ümraniye’ye servis koymayan düzenin değişeceğini umut ediyorum” diye kızıyor Yağmur. “Kitap günleri, edebiyat okumaları düzenlensin” diyor Tuncay. “Daha ‘iyi’ bir insan olmaya çalışacağım” diyor Gülden. “Kalbimi daha çok dinlemeliyim” diyor Canan. “Sağlık ve mutluluk dileyeceğim” diyor Begüm. Engelleri aşmak, yıldızlara ulaşmak istiyor Tacim. Bundan böyle miskin olmamaya yemin ediyor Özge. “Her şeyi yeni yıldan beklemeyeceğim” diye ekliyor Rabia. “Hiçbir şeyi ertelemeyeceğim” diyor Sedef. Beşeri hırslardan arınıp örselenmeyi diliyor Emine.

        Zaferler kazanmak istiyor bir başka genç kadın. “Kul olmadan tekrar alev alamazsın” diye ekliyor. Dikkatimi çekiyor, güçlü görünmek istiyor kadın okurlar. Ezilmemek, incinmemek, yıpratılmamak istiyorlar. “Gönlümü değiştirmeliyim ki dünya değişsin” diyor Jacob. “Torpil, adam kayırma bitsin artık. Her mevkiye hak eden insan gelsin” diye belirtiyor Hasan. Kadınların daha az roman yazdığı, erkeklerin daha çok roman okuduğu bir sene diliyor Barış. Arada bana taş atıyor bir başka okur. “Valla şimdiden çok merak ediyorum, acaba nasıl birleştireceksiniz bu kadar yorumu ve ordan nasıl seçecez gönderilerimizi” diyor Kadir şüpheyle, muzipçe. Yeni yıl fikrini toptan reddediyor bir başkası. Mesajlar arasında felsefi göndermeleri olanlar da var, hem de gani gani. “İnsanoğlu bir su tanesi kadar narin ve berrak doğar. Her damlası haktan gelir yol alır. Bense ab-ı hayatın değerini daha iyi anlamaktan yanayım bu yeni yılda, hoşgörüyle, tevazuyla ve sevgiyle” diyor Levent. Kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, çocukların ölmediği, savaşların olmadığı bir 2012 diliyor Ali. Kıyamet senaryoları yerine barış senaryoları yapmayı, barış için uğraş vermeyi diliyor Orhan. “Yeni yıl paylaşım yılı olsun” istiyor Bülent. “Siyah-beyaz diye ayrılmayalım artık ne olur” diye ekliyor. Yeni yılda ben değil BİZ olmaktan söz ediyor genç ve güçlü bir kadın. Bu yazıyı yazarken ismini bulamadığım için beni bağışlar umarım. Mesajların çoğunu bugünün ışığında yeniden yorumlayınca iki cümle düşüyor masama.

        Yeni yılda ben BARIŞ İSTİYORUM. Yeni yılda biz BARIŞ İSTİYORUZ. Daha fazla demokrasi, daha fazla empati, daha az kavga, daha az kutuplaşma. Savaş çığırtkanlıklarının dindiği, birbirimize kılıçtan keskin yargılarla saldırmadığımız, bu kadar kolay ve hoyratça uzaklaşmadığımız, eninde sonunda her birimizin göğüs kafesimizde aynı kalbi ve aynı kültürü taşıdığımızı unutmadığımız bir Türkiye... 2011’den daha güzel olsun 2012. Muhabbetle...

        Diğer Yazılar