Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazar akşamı bir görüntü izledim sosyal medyada... Bir delikanlı yere oturmuş, başında onun gururunu kırdığını zanneden insan diye adlandırmak zorunda olduğumuz, değişik silüetler... Kalbini kırıyorlar, tuttuğu başka takım için kalbini kırıyorlar, sevdiği renkler için... Biz böyle miydik be kardeşim, böyle miydik? Renkleri, yarı yarıya desteklerdik statlarda... Mahallede tuttuğumuz takım için bağırıp çağırırdık ama tek bir şey yapmazdık; kalpleri kırmazdık, çok üzüldüm o görüntüye... Bu iş, futbol taraftarlığı değil, başka bir şey... Yazıklar olsun!

        **************

        PAZAR AKŞAMLARI TELEVİZYON SEYRETME TAKTİĞİM

        İşim erken bittiyse, mesleğim gereği programlara bakmak zorundayım. Bizim, ‘Yüzde Yüz Futbol’ tamamdır... Neden, hala futbolun taktiği net konuşuluyor, program kısa, polemik yok, atom parçalanmıyor. Güntekin Onay’ın programına da tabii ki bakmalıyım, bakalım arkadaşım neler yapıyor diye... Diğer programlara maalesef yetişemiyorum... Ali Ece, yakalarsam hemen seyrediyorum, tabii kısa, net, tempolu... Benim ve dünya televizyonculuğunun gittiği yol artık burası, araştırmalar var... İnsanoğlu, 18 dakika sonra sıkılıyor artık aynı yere bakmaktan... Sonra ne yapıyorum, akşamı film izleyerek kapatıyorum... Tavsiye ederim, futbol hayata benzer, hayatınızı yaşayın, sinirleniyorsunuz sonra...

        **************

        LUCE İLE OLMAZ!

        Avrupa Uluslar Ligi başlıyor, B Grubu’ndayız, sonra elemeler filan derken, yoğun bir tempo... Valla ben, Lucescu’nun mesleki kariyerine saygı duyuyorum inanın, ama o bu işi yapamaz... Hep hayal ettiğim, Türk futbol ekolünü inşa edemez... Piontek veya Derwall değil Lucescu... Umarım ben yanılıyorumdur... Sonra yine bir beyaz sayfa, süslü cümleler ile kaybolup giden yıllara artık öfke ile bakarım, yemin ederim... Yazık bu halka artık...

        **************

        TELEVİZYON RADYOLARI

        19 yaşından beri televizyon spor programcılığı yapıyorum. Şimdiden yazayım, spor yayıncılığını bekleyen büyük bir tehlike var. Artık radyo günleri gibi, 5 kişi oturup bir konuyu 2 saat tartışıyorlar. Ne eksik biliyor musun, prodüksiyon ve kurgu gerektiren özel işler kayboluyor artık... Bu yüzden reytingler yerlerde sürünüyor... Konuşma programlarının bütçesi düşük olur, kurgucu, prodüktörler kaybolurlar bu alemden, sanat ölür yakında... Ulusal kanallar, spor programlarını çoktan bıraktılar... Yakında seyirci de kopar gider. İş, Açıköğretim Fakültesi ders yayınlarına döndü bile... Zaten olay tekel oldu, o da paralı, geçmiş olsun diyeceğimiz yıllar çok yakın... Hoş geldiniz “Televizyon Radyoları!”...

        **************

        SPOR AKADEMİLERİ

        Bu konuyu daha uzun yazmam lazım, bu konu esasında kitap konusu... Akademide okuyan gençlerden, şimdiden özür dilerim ama sizin için bir merakım var... Bir sürü takım var... Futbol, basketbol, voleybol, cimnastik bireysel sporlar... Biz, bu okulların mezunlarından ne kadar yararlanıyoruz? Yüzde bir mi? Yüzde iki mi? O zaman, niye spor akademisyeni mezun ediyoruz? Nerede bu çocuklar? Geçenlerde rastladım, biri benzin istasyonunda şefti... Güzel, değil mi? Spor akademisinden mezun oluyorsanız, petrol ve market işinden iyi anlıyorsunuz demek ki, ya sonra? Üzülmeyin çocuklar, olsa dükkan sizin, idare edeceksiniz, hayat mücadelesi için... Ama ben üzülüyorum...

        Diğer Yazılar