Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Galatasaray’da vazgeçilmez bir gelenek vardır...

        Başarı asla cezasız kalmaz!

        Başkanından yöneticisine, teknik direktöründen futbolcusuna kadar, yıllardır böyle gelmiş böyle gider...

        Kim birazcık öne çıksa, hemen el birliğiyle alaşağı edilir.

        Faruk Süren’den Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak’a, Fatih Terim’den Hamza Hamzaoğlu’na, Hakan Şükür’den, Hasan Şaş’a kadar, son 20 yıl içerisinde Galatasaray tarihine damga vurarak adını altın harflerle yazdıran bir çok önemli isim, birer birer böyle gönderilmiştir...

        İşte son kurban, Burak Yılmaz...

        Galatasaray forması altında attığı goller ortada. Kazandığı kupalar ise müzede duruyor.

        Hakan Şükür’den sonra o formayı dolduran en iyi golcü olduğunu sadece ben değil, istatistikler de söylüyor...

        Ama futbol bu, nankör olacak ya işte... Galatasaray taraftarı nedense artık Burak Yılmaz’ı beğenmiyor.

        ‘Yabancının aldığı para helal, yerlinin ki haramdır’ felsefesi ile başlatılan kampanyalara, yönetim de medyaya sızdırdığı ‘teklif var, satıyoruz’ haberleri ile destek verince, Türkiye’nin en iyi golcüsü (Ben değil, hocası Mustafa Denizli öyle söylüyor) bir anda satışa çıkıyor.

        Yerine daha iyi bir golcü alınsa tek bir kelime itirazım yok... Ama bana göre Melo’nun satışında olduğu gibi, yine çok büyük bir hata yapılıyor.

        Maça gelince... Eldivenin içinden bile geçen bu soğukta, o taş gibi buzlu zeminde futbol oynamaya çalışan her iki takımın oyuncularını da tebrik etmek gerekir. Gerçekten de bu zorlu şartlarda beklenenin çok üstünde bir mücadele sergilediler. Mustafa Denizli’nin sahaya çıkardığı kadronun daha maç başlamadan eleştirildiğini biliyorum. Özellikle “Linnes varken hala niye Sabri oynuyor?” sorularının cevabını da elbette maç sonunda kendisi verecektir. Hakan Balta’nın artık eskisi gibi sol bek oynayamayacağını daha önce yazmış olduğumdan, Semih’in sakatlanıp Carole’ün oyuna girmesini, Denizli’yi bu yanlış nedeniyle daha fazla eleştirilmekten kurtaran bir şans olarak görüyorum, o kadar... Donk’un bu maçtaki donmuş haline karşın, Lawal’ın Osmanlıspor’un orta sahasındaki ısırgan hali, beni biraz düşündürmedi de değil. Ama maç öncesi yaşanan UEFA krizi ve Galatasaraylı futbolcuların maça çıkarken içlerinde bulunduğu durumu da düşününce, pek de kızamıyorum. Çünkü “Şampiyon olsak bile Avrupa’ya gidemeyeceğiz” diye düşünen bir takım için ne yazık ki beklenen son. Artık bu sonuçla, 17’de 17 hayalleri de biter, 11 puanlık farkı kapatma düşleri de...

        Neticede; bu sezon için tüm Galatasaraylılar’a geçmiş olsun.

        SNEİJDER ’İN İNADI

        Onca olumsuz şarta rağmen Hollandalı yıldızın maç içindeki kazanma hırsı, inadı ve mücadelesi yerindeydi. Eğer ona ayak uydurabilen bir iki oyuncu daha olsa sonuç farklı olurdu.

        Diğer Yazılar