Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eren Derdiyok’un sadece Arena’yı değil, basın tribünündeki beni bile ayağa kaldırıp kendisini alkışlatan o enfes golüyle başlamalıyım yazıya... Çünkü gerçekten de taraflı tarafsız herkesin şapka çıkaracağı güzellikte, nefis bir golle maça başladı Galatasaray...

        80’li yılların sonu, 90’lı yılların başıydı sanırım... Hani sokak aralarındaki maçlarda kaleye geçen çocukların Schumacher, ileride oynayanların ise adını ‘Van Basten’ koyduğu o yıllar var ya, işte tıpkı o uçan Hollandalı gibi müthiş bir gol attı Eren... Sanki Sneijder, Ajax alt yapısında çocukluk hayallerini süsleyen Van Basten’e ortalıyor, Eren Derdiyok’da tıpkı onun gibi röveşatayı çakıyordu havada.

        Sonrası malum... Arena stadını dolduran herkes, tıpkı benim gibi bu güzel golü ayakta alkışlıyordu.

        Eren Derdiyok, attığı nefis golden sonra da durmadı. İleride tek başına kurduğu müthiş baskıyla rakip savunmayı zorlamaya, arkadaşlarına boş alan açmaya devam etti. Özellikle ilk 25 dakika içinde Sneijder ve Bruma’nın da etkili futboluyla Rize savunmasını bunaltan G.Saray, belki 2. golü bulamadı ama coşkulu oyunuyla seyircisini mest etti.

        Dakikalar 30’a yaklaştığında o bildik ‘tempo sorunu’ ortaya çıktı. Bana göre bunun başlıca nedeni, her iki bek oyuncusu Sabri ve Carole’ün, oyunu hızlandırmadaki eksileriydi! Üstüne Bruma’nın ayağında gereksiz top tutmaları da eklenince, beklenen gol gelmedi.

        İkinci devrede de golü arayan taraf yine Galatasaray oldu. Bu yarıda hakem Tolga Özkalfa Yasin’e yapılan müdahaleyi es geçince, net bir penaltısı güme gitti !

        Geçen hafta Kayseri’de değişiklikleri acemice erken yapan, bu hafta ise anlamsız şekilde 80’e kadar bekleyip geç kalan Riekerink, takımının temposunun iyice düşmesine yol açtı. Neyseki son bölümde sahneye bir kez daha Sneijder ve Eren ikilisi çıktı. Selçuk’un son saniyede kaçırdığı penaltı ise bana göre son günlerde yaşadığı sıkıntılı günlerin apaçık psikolojik bir etkisiydi...

        Sonuçta Galatasaray, hak ettiği bir galibiyeti, güzel de bir oyunla kazandı. Eğer coşkulu futbol ve tempolu oyun her iki yarıda da sürdürülebilseydi, skor çok daha farklı da olabilirdi. Ama bu iştahlı oyun bile, Beşiktaş derbisi için taraftara umut verdi...

        Riekerink demişken, ayrı bir parantez daha açalım...

        Maçtan önce Arena’da yaşananlarla bir kez daha görüldü ki, nam-ı diğer ‘Riekerink bey’i taraftar çok seviyor ve ona çok güveniyor. Hatta bu öylesine bir sevgi ki, Mustafa Denizli’yi Arena’da bir kez bile tribüne çağırmayan taraftar, Riekerink’e hayalini bile kuramayacağı bir ortam hazırlayıp, başarılı bir hoca olması için onu adeta zorluyor...

        Bu noktadan sonra artık her şey Riekerink’in elinde...

        Ya bu müthiş ilgi ve sevginin gücüyle bu işi başaracak ve bir gün altyapı hocası olarak geldiği Türkiye’den kariyerli ve dünyaca tanınan bir teknik direktör olarak ayrılacak... Ya da Allah’ın kendisine sunduğu bu müthiş fırsatı elinin tersiyle iterek, tıpkı dün gece yaptığı gibi 80’lere kadar oyuncu değiştirmeyip, 90 dakikayı tek bir değişiklikle tamamlayarak uykuda maç izlemeye devam edecek.

        Artık seçim, Riekerink beyin!

        Diğer Yazılar