Ya çok iyiler ya çok kötüler!

GALATASARAYLI futbolcuları anlayabilmek gerçekten mümkün değil... Bir bakıyorsunuz, bir hafta sahada fırtına gibi esen, rakip kaleyi gole boğan, oynadığı futbolla taraftarını mest eden birtakım... Diğer hafta bir bakıyorsunuz, sahada ne yaptığı belli olmayan, savunmasında inanılmaz zaaflar veren ve akıl almaz goller yiyerek puanlar veren bir başka takım...

Sezon başından bu yana, bu iki takımın ortası bir Galatasaray takımı yok. Ya çok iyiler, ya da çok kötüler! Bursaspor ve Eskişehirspor karşısında bir tane kötü oynayan oyuncu bulmak zorken, Antalyaspor karşısında da bir tane iyi oynayan oyuncu bulmak zor! 'Mancini ne yapıyor acaba ?' diye sorsanız, İtalyan hocanın deplasman karnesine şöyle bir bakmanız yeterli...

Galatasaray'ın şampiyon olabilmesi için deplasmanlarda mutlaka kazanması gerekirken, İtalyan hocanın bu konuda henüz bir çözüm üretebildiğini söyleyebilmek pek mümkün değil. Hiçbir deplasman maçında uygulanan bir B planı yokken, puan kaybı ise oldukça çok! Bu puan kayıplarının telafisi bundan sonraki haftalarda çok daha zor olacak. Çünkü artık şampiyonluk yolunda tek rakip sadece Fenerbahçe değil. Bu sonuç ve kaybedilen puanlarla, Beşiktaş'a kaptırılan ikincilik koltuğu, bu hafta Arena'da yeniden geri alınmaya çalışılacak. Hesaplar yeniden yapılacak, işler daha da karışacak.

Bir önemli parantezi de yeni transferlere açmak istiyorum...

Aylarca transferi için uğraşılan ve sonunda binbir güçlükle alınan Brezilyalı oyuncu Alex Telles'in kalitesine diyecek bir şey yok. İlk golde Burak'a müthiş bir asist yaptı. Uzaklaştırmak istediği topun, Ceyhun'un yüzünde çarpıp kendi kalelerine gol olması ise büyük bir şanssızlıktı... Ama Burdisso için ne yazık ki aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Yenilen ilk golde Tita'ya ceza sahası içinde refakatçilik yapıp golü yediren Arjantinli stoper, bana göre çok ağır bir oyuncu. Dany gibi çabuk bir stoperi Beşiktaş'a gönderip, neden böyle bir oyuncuyu aldıklarını da anlamış değilim!