Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇTİĞİMİZ hafta Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Ankara'da düzenlediği 2. Spor Çalıştayı'na katıldık. Türk sporunun çeşitli kademelerdeki sorunlarının ele alındığı bu toplantıda gerçekten son derece verimli toplantılar yapıldı. Bu önemli toplantıyı düzenleyenler ve emeği geçenleri yürekten kutlarım. Umarım, bu toplantıda dile getirilen sorunlar ve çıkacak raporlar dikkatli bir şekilde ele alınır ve kısır döngü içinde kıvranan sporumuz için yararlı adımlar atılır.

        Bu toplantıda en sevindiğim olay, ülkemizde bazı cesur insanların yüreklice sorunların üzerine gitmesine tanık olmaktı. Bilindiği gibi sporda şiddeti ve düzensizliği önlemek için bir yasa çıkardık. Ancak nedense şike ve teşvik yasasına dönüştürdüğümüz bu yasanın getirdiği yaptırımları bir türlü uygulayamadık. Bu nedenle de tribünlerdeki şiddeti bir türlü önleyemedik. Kararlı bir biçimde yasanın öngördüğü yaptırımları uygulamakta hep sınıfta kaldık.

        Çalıştay sırasında tanıdığım genç bir savcının anlattıklarını dinleyince nihayet yüreğime su serpildi ve bunu sizlerle paylaşayım istedim. Vedat Soğukpınar, Samsun'da görev yapan genç bir savcı kardeşim. Yürekli ve kararlı genç arkadaşımızın görevi sadece sportif suçlarla ilgili. Samsun Başsavcısı Ali Yeldan tarafından çıkan yasadan hemen sonra bu göreve atanmış. Vedat Soğukpınar, Samsun da oynanan tüm maçları izlediğini çıkan en ufak bir olaya bile anında müdahale edebildiğini, güvenlik güçleri ile yoğun bir işbirliği içinde olduğunu bizlere aktarırken gözlerindeki heyecanı ve coşkuyu görmeliydiniz. Doğrusu bugüne kadar ülkenin herhangi bir yerinde böyle bir uygulama yapıldığını hiç duymamıştım. Sadece ben değil, başta sevgili ağabeyim TMOK 1. Başkan Yardımcısı Türker Aslan olmak üzere kimsenin böyle bir uygulamadan haberi yoktu. Sevgili savcımızın anlattıkları karşısında hepimiz heyecanlandık ve bu uygulamanın ülkenin her köşesinde yapılmasının gerekliliği konusunda görüş birliğine vardık. Samsun da yasaları uygulamakta kararlı bir başsavcı ve onun görevlendirdiği bu genç savcının şiddeti önlemek adına attıkları bu önemli adımlar doğrusu gelecek için herkese büyük umut verdi. Uygulamanın başlamasıyla birlikte Samsun'da sporda şiddet oranının hemen düşmeye başlaması, Vedat Soğukpınar'ın taraftar gruplarıyla sürekli toplantılar yaparak bir anlamda onları eğitmesi, gerçekten üzerinde durulması gereken önemli bir konu. Demek ki ülkemizde de bazı işler istenince çözüm bulunuyor. Dilerim Samsun'da başlatılan bu uygulama herkese örnek olur ve çok çektiğimiz sportif şiddet belasından kurtulmak için ciddi adımlar atarız. Sağ olun sayın Başsavcım, sağ ol sevgili Vedat kardeşim. Sizleri görüp, tanıdıkça sönmekte olan umudum yeniden parlıyor. Biliniz ki, bu yolda yalnız olmayacaksınız.

        Rüzgarın oğlunun oğlu!

        Söz Ankara’daki çalıştaydan açılmışken yine oradan devam edelim. Olimpiyat Komitesi Başkan yardımcı Türker Aslan ve Genel Sekreteri Neşe Gündoğan ile birlikte katıldığımız bu organizasyon sırasında hem eski dostlarla hasret giderip sohbet etme şansı yakaladık hem de yeni dostluklar pekiştirdik. Spor hukuku, sporcu sağlığı, spor ekonomisi ve olimpiyat oyunları organizasyonunun ele alındığı oturumlarda Türk sporunun geleceği için çok önemli konular ele alındı. Saatler süren çalışmalar yapıldı. İşte bu çalışmalar sırasında gerçekten çok değerli bir isimle tanışma şansım oldu. Ege Üniversitesi İktisadı ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Dekanı Prof. Dr. Haluk Soyuer. Bu genç bilim adamının soyadı belki yabancı gelmemiştir. Türk futbolunun ‘Rüzgar’ın oğlu’ lakaplı efsane futbolcusu ve başarılı teknik adamı, sevgili dostum Zeynel Soyuer’in oğlu Haluk hoca. Türk sporunun ekonomik anlamda gelişmesi, markalaşması için ekibi ile birlikte ciddi çalışmalar yapıyorlar. Ege Üniversitesi’nde düzenledikleri Uluslararası Spor Ekonomisi Kongresi ile de hayli yol almışlar. Yaptıkları çalışmayı görünce ülkemizde sporun ilerlemesi için çabalayanların hiç de az olmadığını kavradım. Onların bu çabalarının hemen her kesimden verilecek destek ile çok yararlı sonuçlar ortaya koyacağından adım gibi eminim. İnanıyorum ki, Türk sporu Haluk hoca gibi bilim adamlarından çok yararlanacaktır. Onun ve ekibini çalışmalarını değerlendirip, çalıştaya davet edenleri bir kez daha kutluyorum. Sporun içinde doğup, sporla yaşayanların spora katkılarının daha fazla olduğunu görmek gerçekten çok sevindirici. Teşekkürler Haluk hoca, teşekkürler Zeynel Soyuer.

        Sevinmek ayıp mı?

        Gün geçmiyor ki gereksiz bir tartışmanın içine girmeyelim. Son olarak da Galatasaray-Fenerbahçe derbisi sonrası Fenerbahçeliler'in saha ortasında sevinmelerini dile doladık. Arkadaşlar sporda sevinmek kadar doğal bir şey var mı? 90 dakika boyunca sahaya emeğini koyan terini akıtan sporcu sonuçta istediği sonucu almışsa bunu elbette kutlayacak. Kutlayacağı yer de terini döktüğü spor alanı olacak. Bundan daha doğal ne olabilir ki? Diyorlar ki tribünleri dolduran Galatasaray seyircisi bu sevinçten rahatsız olmuş, tahrik olmuş. Amma da çabuk tahrik oluyoruz. Bakın 90 dakika boyunca sahada ter dökenler maç boyu nasıl dostça davrandı birbirine, ne güzel görüntüler çıktı ortaya. Bunlardan ders almadınız da bir sevinç görüntüsü mü tahrik edecek insanlar. Bırakalım bunları, sporun içinde yenmek de var yenilmekte. Üzüntü de var sevinç de. Ama biz de olmayan tek şey hoşgörü galiba. Kazananı alkışlasak, onların sevinçlerine saygı göstersek ne kaybederiz? Eğer bir takım kazandığı zaferi, aldığı kupayı doya doya saha ortasında kutlayamıyorsa nerede kaldı sporun güzelliği. Sevinmenin ayıp olduğu tek yer Türkiye galiba, yazık çok yazık.

        Diğer Yazılar