Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şarap üreticileriyle ne zaman bir araya gelip sohbet etsek hep aynı şey oluyor, konu hep aynı soruya bağlanıp kalıyor: Bugün olsa aynı işi yapar mıydınız?

        Geçtiğimiz günlerde bir grup gazeteciyle bir araya gelen Kavaklıdere Yönetim Kurulu Başkanı Ali Başman’ı dinlerken aynı şeyi düşündüm. Başman, yeni premium ürünlerini anlatmak istiyordu, anlattı da ama konu heyecanlı yeni girişimlerden çok onun önündeki engeller çevresinde dönüp durdu. Peki nedir bu sıkıntılar?

        - 30 yıl önce Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Kavaklıdere’nin katkılarıyla yok olmanın eşiğinden döndürülen Kalecik Karası üzümlerinde yine yok olma tehlikesi yaşanıyor. Son dönemde bölgede çok fazla dolu yağınca ve trafik kazalarında kayıplar yaşanınca Kalecik’teki üretici, “Biz şaraplık üzüm yapıyoruz. Bu bize uğursuzluk getiriyor” diyerek bağları sökmeye başlamış.

        - Boğazkere ve Öküzgözü üzümlerinin üretildiği Elazığ’da şarap fabrikasında çalıştıracak eleman bulunamayınca tesis de kurulamamış. Gündüz toplanan üzümler 25 kiloluk kasalarda 12 saatlik bir yolculukla Kapadokya ve Ankara’daki fabrikalara gönderiliyormuş.

        - Ali Başman, Türkiye’nin şarapta dünyaya yabancı orijinli üzümlerle değil kendi üzümleriyle açılabileceğine inanıyor. Bu alanda Öküzgözü, Boğazkere ve Kalecik Karası ile iyi işler yapılabileceğini söylüyor. Kavaklıdere, Ekonomi Bakanlığı’nın marka desteği programı Turquality’nin de kapsamında. Ali Başman, yurtdışında şarap mağazaları açıp tadım noktaları yaratarak Türk şarabının dünyaya tanıtılabileceğini söylüyor. Ancak Türkiye’deki mevzuat şarap tadımına izin vermiyor. Başman, “Eğer mevzuat sadece ülke içinde geçerliyse, yurtdışında şarap tadımı yaptırmanın ne sakıncası var?” diye soruyor.

        TOKAT'IN YAPRAĞI, NARİNCİ'YE NASIL DARBE VURDU

        Malum, Tokat’ın yaprağı meşhur. Narince de en iyi beyaz şarapların üretildiği bir Tokat üzümü. Fakat yaprakları, üzümden daha çok para getiriyor. Üstelik don oldu, hava kötü gitti gibi üzümü etkileyen faktörler yaprak için geçerli değil. Bu yüzden de üretici önce yaprakları kesiyor satıyormuş. Yaprak toplandıktan sonra da o kütükten üzüm olmuyor. Üreticinin yaprak koparmasını önlemek için aradaki farkı ödemeyi teklif etmişler. Bu arada daha az üzüm alıp kalitesinin yükseltilmesini de istemişler. Bunun için de fark ödemişler. İlk yıl işler iyi gitmiş. Ancak ikinci yıl başka şarap üreticileri de devreye girip üzüm üreticisine “Çok üzüm getirin, çok para kazanın” deyince işler bozulmuş. Bunun üzerine Kapadokya’da kendi bağlarında Narince üzümü üretmeye başlamışlar. Türkiye’de tüketilen şarabın yüzde 55’i kırmızı, yüzde 38’i beyaz, yüzde 7’si ise roze. Eskiden kırmızı ve beyaz şarap tüketimi birbirine yakınmış ancak zaman içinde şarap kültürünün de yaygınlaşmasıyla birlikte “kırmızı” atağa kalkmış.

        Diğer Yazılar