Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Büyük şirketlerin, iyi oldukları ve büyüme potansiyeli olan işlere yoğunlaşarak bazı alanlardan çıkması son yılların trendi. Ya da belki rekabetçi piyasada büyümenin tek yolu. Bu trendi uluslararası bir şirket de benimsedi. Uzun yıllardır HealthCare (Sağlık Ürünleri), CropScience (Bitki Bilimi) ve MaterialScience (Yüksek Teknoloji Kimyasalları) olmak üzere üç alt grupla faaliyet gösteren Bayer, bir “yaşam bilimi” şirketine dönüşme kararı aldı.

        2014 yılında alınan kararla yüksek teknoloji kimyasalları üreten birim şirketten ayrıldı ve Bayer kendini yeniden tanımladı. Türkiye’de yarım yüzyıldan fazla bir süredir faaliyetlerini sürdüren az sayıda uluslararası şirketten biri olan Bayer için bu ne anlama geliyor? Türkiye’deki işleri nasıl etkileyecek? Geçtiğimiz günlerde Bayer Türk CEOsu Hubert Braun ile sohbet ettik. Braun, “1 Ocak 2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere şirket üç bölümde yönetilecek: İlaçlar, Tüketici Sağlığı ve Tarım Ürünleri” dedi ve ekledi: “Şu an yaptığımız her şey, insanlarla, hayvanlarla ve bitkilerle yani yaşayan organizmalarla ve bunların hücreleriyle ilgili. Tüm inovasyonlarımız bir şekilde canlı türlerinin hücrelerinde son buluyor. Artık otomobil, bina veya bilgisayarda sonlanan kimyasal bir çalışma yapmıyoruz.”

        YENİ ÜRÜNLER LANSE EDİLECEK

        Braun, yeni yapılanma gerekçesini, “Yaşam bilimi birimlerimiz hem de kimyasallar birimimiz yüksek yatırımlara ihtiyaç duyuyordu. Ancak aynı çatı altında oldukları müddetçe her iki alana da yeterli kaynağı ayırmak çok mümkün değil. Bu durumda kimyasallar birimi Ar-Ge kaynakları için, daha yüksek geri dönüş sağlayan yaşam bilimi birimlerimizle rekabet etmek durumunda kalıyordu. Bunun için bu bölümü ayırdık” dedi.

        Bayer’in bir “yaşam bilimi şirketi” olma stratejisi Türkiye’deki trendler ile de uyuşuyor. Artan ve yaşlanan nüfus tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en önemli trendlerden biri. Artan nüfus bir başka temel zorluğu da beraberinde getiriyor: 2020 yılına kadar nüfusunun yaklaşık 320 milyona ulaşması beklenen ve Türkiye’nin tarım hinterland’ında yer alan Avrupa, Afrika ve Asya’nın doğusunda yeterli gıda temini.

        Bayer Türkiye’de çok sayıda önemli ilaç, sağlık ürünü ve tarımsal ürünler sağlıyor. Ayrıca Türkiye’de henüz karşılanmamış tıbbi ve tarımsal ihtiyaçlara yönelik yenilikçi ürünler lanse edilecek bir büyüme planı var.

        Şirketin Türkiye’deki etkinlikleri sadece satış ve pazarlama ile de sınırlı değil. Türkiye, Bayer için önemli bir bölgesel üretim üssü. Gebze’de bitki koruma ürünleri, Topkapı’da sağlık ürünleri üretilen iki tesis var.

        Bayer Türk CEO’su Hubert Braun genç ve iyi eğitimli bir nüfusa sahip olan Türkiye’yi uzun dönemli bir küresel yetenek kaynağı olarak da değerlendirdiklerini söylüyor. “Bugün Türkiye’de 1401 çalışanımız var. Yaklaşık 40 Türk yönetici küresel pozisyonlar için Bayer yurtdışı ofislerine gönderildi. Şu anda ise 17 Bayer Türk yöneticisinin bölgesel ve global sorumlulukları bulunuyor” diyor.

        SUSUZ DOMATESİN YILDIZINI KEBAPÇILAR PARLATTI

        Geleceğin en önemli silahı gıda. Tohum, en stratejik ürün. Bayer tohum biriminin 26 küresel Ar-Ge merkezinden biri Antalya’da. 15 geliştirme serasının bulunduğu 127 bin metrekarelik merkezde hem Türkiye pazarı hem de Doğu Avrupa ve Ortadoğu’daki komşu ülkelerin ihtiyaçlarına yönelik domates, salatalık ve biber tohumları geliştiriliyor ve üretiliyor. Buradaki en başarılı ürün geliştirme örneklerinden birini, Türkiye’de tüketilen ve birçok ülkeye ihraç edilen, suyunu akıtmama özelliğine sahip “intense” türü domates oluşturuyor. İşi gereği kısa sürede Türk mutfağını tanıyan Hubert Braun’un anlattığına göre bu domatesin yıldızını Türk mutfak kültürü parlatmış. Braun, “Bu türü yemek şirketleri özellikle çoban salatalarda kullanmak üzere talep ediyor. Suyunu akıtmadığı için pek çok yerde tercih ediliyor. Örneğin sandviç şirketleri ekmek daha uzun süre kuru kaldığı için istiyor, kuru fasulye, nohut gibi sulu yemeklerde kullanıldığında kaybolmuyor ve yemeğin güzel bir görünümü oluyor. Kebap restoranları, ızgara yapıldığında normal domateslerin yüzde 30’a yakın kaybı olduğu için intense’i tercih ediyor. Suyunu akıtmadığı için kömürü söndürmüyor ve çok daha az dumana neden oluyor. Aynı nedenle menemen yapımında da tercih ediliyor” diye anlatıyor.

        Diğer Yazılar