Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekonomik ya da siyasi, nedeni ne olursa olsun göç olgusu, son dönemde akademik araştırmaların, sosyal sorumluluk projelerinin, hem de sanatın en önemli konusu oldu. İşte önceki akşam Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın “Tüm dünyanın gündeminde olan nüfus hareketleri, modern siyasetin ayırıcı unsurlarından biri haline geldi” diyerek özetlediği bu olgu, Sabancı Ödülleri için belirlenen konuyu açıklıyordu. Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine verilen ‘Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’nün bu yılki konusu, “Gündelik Yaşamda Türkiye Kökenli Avrupalılar”dı ve bu konunun seçilmesindeki gerekçe de buydu. Güler Sabancı, “Küreselleşen hayatlarımızda nüfus hareketleri yapıcı etkileşimlerin yanı sıra çatışmaları da doğurdu” dedi. Ödüller de bu gerçeğin yansımasıydı:

        “Hiç olmazsa bir evimiz var: Soylulaştırılan Bir Berlin Mahallesinde Yaşayan Türkiyeli Göçmenlerin Gündelik Deneyimleri” başlıklı makalesiyle araştırmacı Defne Kadıoğlu Polat

        “Yurtdışında İbadet: Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Türkiyeli Göçmenlerin Dinsel Sınırları ve Deneyimleri” City University of New York’tan Zeynep Selen Artan-Bayhan “Köprü Kurmak mı, Yakmak mı? Gurbetçilerin Geriye Dönüş Niyetleri” Florida Üniversitesi’nden Tolga Tezcan.

        SOSYAL BİLİMLER ALANINDAKİ TEK ÖDÜL

        Türkiye’nin sosyal bilimler alanında verilen tek akademik ödülü olan Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nde geçtiğimiz yıllarda demokrasiden çeşitliliğe, kentleşmeden cinsiyet eşitliğine gündemdeki öncelikli konular ele alınmıştı. Gelecek yılın konusu da “Türkiye ve Dünyada Demokratik Yönetişim ve Birlikte Yaşamaya Yönelik Tehditler” oldu.

        Ödül töreninin en çarpıcı anı kuşkusuz, 1 asra yaklaşan hayatında saymakla bitmeyecek ‘ilk’ler gerçekleştiren, Jüri Özel Ödülü sahibi Nermin Abadan Unat’ın konuşmasıydı. Siyaset sosyolojisi ve kitle iletişim konularının dışında 1963’ten beri özellikle Türk dış göçüyle ilgili sorunlara eğilip yurtta ve yurtdışında çeşitli araştırmalar gerçekleştiren, bu konuda kitaplar, makaleler yayımlayan Unat, pırıl pırıl bir zihinle, göç hareketlerinin tarihçesini özetledi. Columbia Üniversitesi’nden Daniel Lerner’in “Geleneksel Toplumun Geçişi” adlı ve yedi Ortadoğu ülkesini içeren araştırmasının sonuçlarını hatırlatan Unat, “Zorunlu olsa dünyanın hangi ülkesinde yaşamak isterdiniz?” sorusuna Türk deneklerin yüzde 49’unun “Yurttan ayrı yaşamaktansa ölmeyi tercih ederiz” yanıtını verdiklerine dikkat çekti. Nermin Abadan-Unat, “Bu araştırmadan 60 yıl sonra baktığımızda 4.5 milyon Türk yurttaşın dünyanın beş kıtasına yayılmış olduklarını görüyoruz. Bunlardan 3 milyonu aşkın yurttaşı Avrupa’ya, bunların yüzde 80’i ise Almanya’ya gitti” dedi. Bu beklenmedik gelişmeye küreselleşme, ulusötesi toplumsal alanların genişlemesi, teknoloji ve iletişim alanındaki yeniliklerin neden olduğunun altını çizdi. Unat, “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emek göçüne kapılarını açan ve gönderen ülkelerin ilişkisine dikkatle bakmak zorunludur” diye ekledi. Unat, işleyen bir beynin, adanmış bir ruhun hep genç kaldığının en güzel örneğiydi. Konuşması, umutsuzluğa, bıkkınlığa kapılan hepimize iyi geldi.

        Çok kültürlülük terk ediliyor

        Nermin Abadan Unat, 2007’den bu yana internet yoluyla ülkeleri ve çevreleriyle sürekli iletişim halinde bulunan yurttaşların “ulus ötesi” bir kimlikle iki taraflı bağlılıklar içinde bulunduklarını söyledi. Ulus ötesi alanların genişlemesinin Türk kökenli yeni Avrupalıları kamusal hayatta daha görünür yaptığını belirten Abadan - Unat, bu gelişmenin 1990’dan sonra iki Almanya’nın birleşmesi ve Ortadoğu’daki savaşların yayılması, IŞİD gibi radikal İslamcı örgütlerin terör eylemleriyle Avrupa’nın birçok ülkesinde yoğun bir İslamofobi yarattığına dikkat çekti. Son üç yılda Avrupa’ya akın eden sığınmacıların çoğunluğunun Müslüman olmalarının da durumu daha da keskinleştirdiğini ve daha önce göçmen kabul eden ülkeler tarafından uygulanmak istenen çok kültürlülük politikasının terk edildiğini belirtti.

        Güler Sabancı, “Sakıp Bey hayatı iyi kavramış biriydi. Sadece fen bilimleri ve tıp değil, sosyal bilimlerin de aynı derecede desteklenmesi gerektiğini savunurdu” dedi.

        Diğer Yazılar