Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PERŞEMBE günü Deniz Seki ile buluşmamızı okudunuz. Telefonum durmadı. Gelen tebriklerin dışında, “Ne kadar güzel anlatmışsın. Abartıdan uzak, sade, yalın, olduğu gibi. Sanki sen değil biz ordaydık. Bize o anı hissettirdin” dedi birçok kişi. Elimde kâğıt, kalem, teyp yoktu. Yani Deniz ile konuştuğumuz cümlelerin anlamını bozmadan aktarmak en önemlisiydi. Deniz’in “Ben böyle demek istemedim, bunu yanlış yazmışsın” deme imkânı da olmadığı için daha zordu. Anlayacağınız hassas bir durum. Sonuç olarak tam anlamıyla aktarabilmişsem ne mutlu bana.

        Bunu ifade ettikten sonra bir de şunu söylemeden edemeyeceğim. Birçok kişi Deniz’in menajeri Özgür Aras’ı arayıp “Yine Esin’e kıyak yapmışsın” demiş. ‘Yine’yi pek anlamadım. Keşke az biraz kıyak yapsaydı. O zaman çalışmama hiç gerek kalmazdı.

        Sizin gibi oturduğum koltukta önüme gelirdi her şey. Ama Özgür profesyonel biri ve sanatçılarını bu anlamda hiç kullanmaz. Ayrıca Deniz ile görüşme talebim ilk günden bu yana taciz edici şekilde devam ediyordu. Hem Özgür ile hem de avukatıyla defalarca Deniz’e haber gönderdim. O kabul ettikten sonra da hemen harekete geçtim.

        Yani Özgür beni “Deniz seninle görüşmeyi kabul etti” diye aradıktan sonra “Aaa tamam ya, ben bir ara giderim. Acelesi yok” demedim. Hemen harekete geçtim. İznimi aldığım an, “Gün içinde istediğin zaman gidebilirsin” dendiği halde sabahın köründe Bakırköy Cezaevi’nin kapısındaydım. Anlatmak istediğim, arkadaşlar oturduğunuz yerden az biraz kalkın. Bizim meslek masa başında olmaz. Siz istiyorsunuz ki önünüze hazır yemek gelsin.

        ‘SENiN NiRAN’LA ne sorunun var?’

        HASTAYIM bu lafa! Eğer yazdığımız kişilerin hoşuna gitmiyorsa bazı şeyler hemen “Esin bana taktı”, “Esin’in benimle ne derdi var?” gibi cümleler kurulur. Yazdığım şeyler Niran Ünsal’ın hoşuna gitmemiş olacak ki, eşi aradı ve “Senin Niran’la ne sorunun var?” dedi. Tövbe tövbe, benim Niran Ünsal ile ne sorunum olabilir.

        “Niran’ın sesine bayılıyorum, ölüyorum, bitiyorum. Şarkıları çok güzel” dediğim zaman bir sorunum olmuyor ama onu eleştirince sorunum olmuş oluyor. Diyor ki Niran Hanım’ın eşi “Ben de eski gazeteciyim. Ne var Niran’ın yaptığı açıklamalarda?” Kendisine “Gazeteciysen bence yanlış yönlendiriyorsun sanatçını ya da eşini” dediğimde “Siz zaten bayılırsınız soyunan insana” diyerek çemkirdi bana. “Siz zaten soyunan insana bayılıyorsunuz” ve “Senin ne derdin var Niran’la?” diyen bir zihniyetle daha fazla bu konuyu konuşamayacağım.

        Zaten daha da bu konuyla ilgili yazı yazmam. Benim için bitmiştir. Yeteri kadar amaçlarına ulaştılar zaten.

        Ah bu tavuklar

        ÇARŞAMBA gecesi Frankie’de Atiye yine coşturdu. Mekân tıklım tıklımdı. Atiye’nin darbuka şovu pek bir meşhur olmuş. Repertuvarı da çok iyi. Geceyi “Edith Piaf’tan tavuklara” diyerek Dilber Ay’ın ‘Tavukları Pişirmişim’ şarkısıyla bitirdi. Bu arada bu şarkı pek bir meşhur. Sahnede söylemeyen yok. İstemeyen de yok. Üstelik şarkı bir değil, birkaç kere söyleniyor. O kadar beğeniliyor anlayacağınız.

        Serkan Kaya gerçeği

        UZUN zamandır gecelerde bir Serkan Kaya rüzgârı esiyor. Ocak ayında albüm çıkaracakmış. Çarşamba gecesi gittim. İçerisi ateş topu gibi. Bir kıvılcımla mekân birbirine girer. Memleketin en sinirlisi, en meşhuru, en kabadayısı, en sakini orada. Herkes eğleniyor. Birbirine racon kesiyor. Yok yok! Saat 04.00’te hâlâ tıklım tıklım. Bu durumu yakında masaya yatıracağım. Her şeyi konuşacağız. Bakalım bunun sırrı neymiş?

        Diğer Yazılar