Özge'nin çiğ kabak yemeği
İKİ haftadır gece sahillerde dolaşıyorum. Geçen cuma-cumartesi beach’ler kalabalık, deniz tıklım tıklımdı hava güzel olduğu için. Şöyle bir etrafa baktım, “Sürekli gazetelerde, televizyonlarda çıkan diyet haberleri ters tepiyor sanırım. Herkes kilo almış sanki” diye bir cümle çıktı ağzımdan. Yanımdaki arkadaşım “Esin Instagram’da sürekli diyet yemekleri, spor insanı bir yerden sonra delirtiyor. ‘Başlarım diyetine’ diye diye yiyorsun. Aslında etrafımızdaki herkes kalınlaştı, kimse farkında değil” diyor. Bu işte bir tuhaflık var. Biz çocukluğundan bu yana spor yapmayı seven bir toplum olmadığımız için sporu bir müddet yapıyor, sonra bırakıyoruz. O da ister istemez, farkında olmadan kalınlaştırıyor.
E bir de özellikle biz kadınların Akdeniz tipimiz var. İstesek de incecik olamıyoruz. Öyle olmamız için sürekli detoks, diyet, spor yapmamız şart. Mesela Özge Ulusoy. Geçen gün öğle yemeğinde buluştuk, o çiğ kabak yedi. Evet aynen çiğ kabak carpaccio yedi. Yani marulun üstüne dilimlenmiş çiğ kabaklar. Evet yanlış duymadınız. Kız incecik ama hâlâ dikkat ediyor. İşi bu, dikkat etmek zorunda. Yerse kilo alır. Herkes gibi. Yani onun işi zayıf olmak, fit kalmak. O da bunun farkında olduğu için 7-24 dikkat ediyor. Bu bir bir daha iki. Onu çok iyi anlıyorum ama işte devam edemeyenler var benim gibi. İki ay spor, diyet dikkat ediyorum sonra hop tekrar başa dönüyorum. Bu durumu hayat biçimi şekline döndüren kazanıyor zaten. Döndüremeyenlere de vah vah!
Geçen hafta Alaçatı sahillerinde gördüğüm manzara da buydu. Devam edemeyenler çoğunluktaydı. İnsanlarda bir kalınlaşma durumu var, bunu bilen hocalar bir açıklayıversin de biz de ne yapacağımıza karar verelim.
Bu laflar demode oldu
PEMBELİ kız Kendi’nin açıklamalarına denk geldim önceki gün. Diyor ki Kendi, Demet Akalın ve Hande Yener için “Ben onlar kadar yaşlı değil. Ama Demet kraliçe ben de ancak prenses olabilirim.” Bak Kendi’ciğim, bu tarz cümleler seni ileriye değil geriye taşır. Benden söylemesi. Sen ortalarda eskisi gibi pembe pembe dolaşsan, şu yaptığın cümlelerden daha çok dikkat çekersin benden söylemesi.
Siz uyurken
YENİKÖY Arnavutköy Balık 00.30’da, en köşede bir erkek ve bir kadın oturuyor. Kadın tuvalete gidince adam telefona sarıldı. “Ben şu an neredeyim biliyor musun? Bizim kızın kollarında. Şimdi tuvalete gitti ama az önce iyice yakınlaştık” diye anlatıyordu.
LUCCA 02.00, iki kız var. Kızlardan biri gözlüğünü düşürmüş monu arıyor. Sonra da “Yahu gözlüğümü kim neden götürür anlamadım” diye dert yanıyor. Diğeri de “Gözlüğün onun elindeydi çok eminim” diye hedef gösteriyor. Telefon mışıklarını yaktılar, yerlerde yuvarlandılar ama gözlüğü mbulamadılar. Tüm masalar da onlarla birlikte ayağa kalktı.
ÇOK İYİ NİYETLİ BAKMIŞIM
DÜN yazdım Ayşe Özgün ile Tuğba Ekinci’nin programını ama eksik yazmışım. Çok iyi niyetli bakmışım olaya. Tuğba Ekinci’nin böyle bir programda yer alması konusuna cesaret demişim. Hoş bir ödül töreninde sahneye çıkıp kendini göstermeye çalışan bir kadın olarak cesaret değil ancak hadsizlik diyebilirdim ama işte çok iyi niyetli bakmışım olaya. Ama yok, Tuğba Ekinci aynı Tuğba. Zaten bu zamana kadar bir tuhaflık yapmamasına şaşırmak gerek. Kaç aydır sürüyor program. Dün ben yazdıktan hatta gazete baskıya gittikten sonra kavga çıkmış. Tuğba stüdyoyu terk etmiş. E vallahi iyi beklemiş bu zamana kadar. Daha ne diyelim? Ayşe Özgün’ün zaten bu birlikteliği kabul etmesine şaşırmıştık.
1901’DE YEMEK KEYFİ
İSTİKLAL Caddesi’nde gezmeden, dolaşmadan, yemek yemeden olur mu? Vogue’un bölüm şefi Yasin İleri’nin elinden çıkan muhteşem yemekleri yemenizi tavsiye ederim. 1901 Cafe Bistro, The Public Hotel’in girişinde konuşlanmış. Hem müze hem de leziz yemekleri var. Müze derken duvarlarında harika sanat eserleri yer alıyor. Ne zaman gitsem bakmaya doyamıyorum. Gerçekten keyifli bir mekân. Bu arada mükellef bir masa kurup tıka basa yemek yerseniz kişi başı 50 TL civarında ödüyorsunuz. Aklınızda olsun.
