Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen gün bir arkadaşım “Benim ne Twitter’ım ne Facebook’um ne de Instagram’ım var. Olsaydı da selfie çekip koymaktan çok utanırdım” dedi. Sosyal medyada hiç hesabı olmaması durumunu uzun süre düşündüm. Hatta gözlerimi kapattım ve bir an benim de hiç sosyal medya hesabım olmadığını hayal ettim. Ve hayatın ne kadar güzel olabileceğini fark ettim. Eğer bu sosyal hayatın içinde yaşamıyor olsaydım benim de hesabım olmazdı kesin. Ama şu anda imkânsız. Bu kadar sosyal hayatın içinde yaşıyor ve yazıyorken imkânsız. Sonra tam bunları konuşur ve düşünürken ‘Sex and The City’nin yıldızı Sarah Jessica Parker’in “Selfie çektirmekten utanıyorum” açıklamasını okudum. Sosyal medya ve utanmak kavramları üzerine uzun bir yazı ve konuşma yapılır. Malum bazı insanlar öyle fotoğraflar paylaşıyor ya da öyle yorumlar yapıyor ki utanma kelimesi solda sıfır kalıyor. Çünkü tam da bu haberi okurken kıyafet deneyen bir kadını kabinde gizlice kameraya çekip sosyal medyada paylaşan bir utanmaz, arlanmaz konuşuluyordu. Yani Sarah’ın “Utanıyorum” kelimesi artık tarih olmak üzere anlayacağınız. O yüzden dikkatimi çekti size de hatırlatmak istedim.

        Evli erkekler bekâr arkadaşlarını kullanıyor

        BU erkeklere son yıllarda bir haller oldu. Enteresan metotlar geliştirmeye başladılar. Mesela evli erkekler bekâr erkek arkadaşlarını bahane edip dışarıya çıkmaya başlamışlar. Nasıl mı? Mesela “Bilmem kim çok kötü durumda. Bugün onun için toplanıyoruz. Morali çok bozuk. En son ilişkisi olmamış. Biliyorsun evlenmek üzereydi. O yüzden bu gece erkek erkeğe dışarıya çıkmamız gerekiyor” diyorlarmış. Sonra da ver elini sabaha kadar eğlence. Ya da “Bilmem kim yeni biriyle tanışmış. Bize onu anlatacak, o yüzden erkek erkeğe buluşmamız gerek” diyorlar. Bu erkeklerin düşüncesine, fikrine akıl sır ermiyor. Bunları bana anlatan bekâr bir erkek arkadaşım. “Son günlerde evli erkek arkadaşlarım hep beni kullanıyor” diyor.

        Telefona dokunan hesabı öder

        MALUM son yıllarda herkesin elinde bir cep telefonu. Arkadaşlarla yemeğe gidince kimse sohbet etmiyor. Ya yediği yemeğin fotoğrafını çekiyor ya da selfie. Sadece yemek mi, konsere giden insanlar da sanatçıyı dinlemek yerine sürekli cep telefonuna görüntü kaydediyor. Fotoğrafını çekiyor. Tatilde denize girmek, plajda koşuşturmak yerine telefon yine başrolde. Ama bazı insanlar yemek olayına bir çare bulmuş. Yemek ve sohbet için bir araya gelen arkadaşlar, önce herkesten cep telefonunu topluyor. “Telefonuna elini süren kişi hesabı ödeyecek” deniyor. Yani belli bir saate kadar kimse cep telefonuna el süremiyor. Süren cezalı. Güzel mantık. Ama tabii ne kadar sürer belli olmaz. Kimse artık cep telefonsuz duramıyor. Asla tahammül edemiyorlar. Daha doğrusu edemiyoruz.

        İtiraf edeyim ben de bağımlıyım

        EvET ben de bir cep telefonu bağımlısıyım. Doğa Rutkay bir keresinde “Uyanıyorum, kalkmadan on dakika sosyal medyaya bakınıyorum. Ne olmuş, ne bitmiş diye. Yatarken de öyle. Kontrol edip öyle uyuyorum” demişti. İşte benim ve birçok kişinin durumu da bu. Telefon olmadan asla. Haftanın belli günleri birer saatten telefon diyetine girmek için uğraşıyorum. Bakalım yapabilecek miyim?

        İnanamıyorlar

        ZAMAN zaman buradan da yazıyorum. Olur olmaz yerlerde beni çevirip magazinle ilgili sorular soruyorlar. Son günlerde hep şu cümlelerle karşılaşıyorum.

        1-KıvANÇ Tatlıtuğ gerçekten evleniyor mu? Evlenirse kesin biter. Sence de biter mi?

        2-KENAN İmirzalıoğlu gerçekten evleniyor mu? Ya aslında yakıştırıyorum ama bence evlenmeyecek, sence?

        3-TArKAN evleniyor deniyor ama biz inanmıyoruz. Evlenmiyor değil mi? Gerçekten evlenmiyor değil mi? Yanıtlar yarın köşede...

        Diğer Yazılar