Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küs olanların barıştığı...

        Kötülük yapanların kötülüklerine ara, hatta son verdiği...

        Yardıma muhtaç insanlara yardım edildiği...

        Anne ve babalarımızın ihmal edilmediği...

        Anne ve babalara, büyüklere kötü davranılmadığı...

        Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüldüğü...

        Küçükleri, minikleri sevindirmek için harçlık, hatta eskisi gibi mendil verildiği...

        Diyetin bir günlük askıya alındığı...

        Tatlı, baklava gibi her türlü yaramazlıklara bir günlük izin verildiği...

        Çocukların hep güldüğü, koştuğu, oynadığı, savaşların son bulduğu...

        Büyük, güzel, mutlu aile masalarında yemek yenildiği...

        Siyasete ciddi bir ara verildiği...

        Gerçekten bayram havasında geçen, mutlu, huzurlu ve saygılı bir hafta diliyorum. Hatta bunun sonsuza dek sürmesini istiyorum.

        Biz çocukken bayramlarda...

        Kıyafetlerimizi geceden hazırlar, yatağımızın başına koyardık.

        “Sabah olsa da giysek” diye heyecanla uykuya dalardık.

        Erkenden de uyanıp giyinir, kendimizi sokağa atar, kapı kapı dolaşırdık.

        Mutlaka bir çantamız olurdu. Çantanın içine de şekerleri, harçlıklarımızı doldururduk.

        Gün içinde mahalle çocukları toplanır, “Sen ne kadar topladın, benim şu kadar harçlığım var” diye birbirimize hava atardık.

        Benim oturduğum yerde eskiden olan ama şimdi yerinde yeller esen Cinci Meydanı’nda at binerdik. Mahalle aralarında dolaşan dönmedolaplara biner, yine mahalle arasında satılan dondurmalardan yerdik.

        Artık gün sonunda bakkala gider, harçlıklarımızla alabileceğimiz her şeyi alır, bayramın ilk gününü kirli elbiselerle bitirirdik.

        İşte o kirlenen yepyeni elbiselerle biz çok mutluyduk. Çünkü sokakta oynar, kapı kapı dolaşır, şeker, çikolata yer, harçlık toplardık. Mahallede herkes bizi tanır, kim olduğumuzu bilir, güvenle dolaşırdık.

        Teknoloji bu kadar gelişmemişken...

        İpatlardık.

        Beş taş, uzun eşek, seksek, saklambaç oynardık.

        Suyun üzerinde kim daha çok taşı sektirecek yarışı yapardık.

        Balık tutardık.

        Kalemleri birbirine dokundurmadan ayırmaya çalışırdık.

        Top, kovalamaca, evcilik, misket oynardık.

        Sokakta kirlenirdik, korkusuzca dolaşırdık. Ne güzel çocuklarmışız.

        Her kadın tek taş sever

        Evli olsa da olmasa da, sevgilisi olsa da olmasa da her kadının bir tek taş takma sevdası vardır. “Sevmiyorum” diyen de yalan söyler.

        Hani bu tek taş sevdası, “Magazin izlemiyorum, sevmiyorum”, “Arabesk asla dinlemem”, “Ben Türkçe pop dinlemem, hayatım yabancı müzikle geçti” gibi bir şey. O yüzden her kadında gördüğünüz tek taş yüzüğü başka türlü anlamlandırmayın.

        Mesela Seda Sayan’ın yüzüğünü görüp “Hayırlı olsun” demiş muhabir arkadaşlar. O da “Bu benim yıllardır taktığım yüzük” yanıtını vermiş.

        Hülya Avşar’ın, Sibel Can’ın ve daha birçok insanın da tek taş yüzüğü var. Yani erkeklerin araba sevdası gibidir kadınların tek taş, mücevher, çanta ve ayakkabı tutkusu.

        Tarkan gazı

        Tarkan’ın “10” albümü çıktı, müzik dünyası hareketlendi. Sevinecekleri yerde “Tarkan’ın gazı geçer az kaldı” diye dalga geçmelerine...

        Yıllardır müzik dünyasında albüm satışlarında yaprak bile kıpırdamıyorken, bir albümün satışından mutluluk duyacakları yerde, “Albüm satmıyor, abartıyorlar” diyerek küçümsemelerine...

        Hatta fake hesaplarla dolu sosyal medyayı arkalarına alıp “Beni milyonlar tıklıyor” demelerine “Pes” diyorum, başka da bir şey demiyorum.

        Diğer Yazılar