Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SON dönemin özeti “klavye kahramanları”nı sosyal medya hayatımıza girdiği günden bu yana konuşuyoruz.

        Sosyal medyanın görünmez, hava atan, ona buna sataşan, hakaret eden, sınırları zorlayan, çoğu zaman sevimsiz, normal hayatta yüz yüze gelemeyeceğin, geldiğin zaman dahi selam vermeyen görünmezleri...

        İşte tam da günümüzü anlatan “Klavye Delikanlıları” geldi. Show TV’nin yeni başlayan dizisinde Rasim Öztekin, Kaan Yıldırım, Uraz Kaygılaroğlu, Vildan Atasever, Ali Barkın, Selen Seyven ve Seray Sever oynuyor.

        Sonuna yetiştim ama sosyal medyadan dizi hakkında paylaşılan, “Oh be ne güzel, sonunda güleceğimiz bir dizi geldi. Lütfen devam etsin. Bayıldık” yorumlarını okudum.

        Bu demek oluyor ki, insanlar ağlamaktan daralmış. Ona buna sallayan, kötülükten beslenen sosyal medya ahalisi bile “Gülmek istiyoruz” diyordu.

        “Bu iyi bir şey” diyorum ve sözü Hiko Dayı yani Rasim Öztekin’in dizideki repliğiyle kapatıyorum: “Hayatta ne kadar çok şeye sahip olduğun değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğun önemlidir.”

        **************

        OTEL VE OKULDA SİLAH

        - LAS Vegas’ta bir otelin odasından, bir tane de değil bir sürü silah çıkıyor. Saldırgan otele bavullarla giriyor. 32’nci kattan insanları tarıyor. Yüzlerce insan yaralanıyor, 60 civarında insan hayatını kaybediyor. Vatan Şaşmaz’ın ölümü sonrasında da çok konuşmuştuk. “Otele silah nasıl alındı?” diye. Akıl tutulması.

        - Gaziantep’te ilkokul birinci sınıf çocuğun çantasından kurusıkı tabanca çıkıyor. İlkokul çocuğunun çantasında ne işi var kurusıkının öyle değil mi? Kalem, silgi, defter, hatta kuru fasulye olması gerekiyor. Kurusıkı değil kuru fasulye. Kırtasiyede satılan hani kutunun içinde küçük kuru fasulyeler. Sayı saymak için. Benim vardı mesela. Hâlâ var mı bilmiyorum, ama adı üstünde ilkokul birinci sınıf öğrencisi. Şaka değil, gerçek.

        **************

        KULÜP KAPISINDA KENDİNİ ARATMAYANLAR

        HER zaman yazıyorum. Kulüplerin kapısında yaşanan gerginlik en çok “arama” yüzünden çıkıyor. Neden mi? Çünkü bizim havalı insanımız kendini aratmak istemiyor.

        Aramak isteyen görevliye hemen, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” ile başlayan cümleler kuruluyor. Oysa iki dakikada aranacaksın ve huzur içinde mekâna gireceksin. Ama yok, cebinde, belinde bir silah varsa tabii ki aratmak istemiyor. Ya da önemli biriyse “Sen beni nasıl ararsın” tribine giriyor.

        Eğlenmeye giriyorsun yahu, savaşa değil. Nedir bu silah merakı, nedir bu hava merakı, nedir derdiniz.

        **************

        RESTORANDA DA TEHLİKE VAR

        ÜLKEMİZDE kulüplerin kapısında arama var ama restoranların önünde yok. Birçok mekâna, birçok lüks restorana arama yapılmadan giriliyor. Ama memlekette silahından ayrılmak istemeyen ruh hastası o kadar çok ki. Onlar olduğu sürece bu tehlike de her zaman devam edecek.

        **************

        GEÇEN HAFTA LYON

        MALUMUNUZ Fransa son yıllarda terör adına çok üzücü günler yaşadı. Sürekli alarm durumunda. Geçen hafta sonu Lyon’da iki gün şunu gördüm ki hiçbir yerde güvenlik yok. Arama yok. Evet meydanlarda polisler var ama sadece o kadar. Nereye giderseniz gidin elinizi kolunuzu sallaya sallaya girebiliyorsunuz.

        **************

        ÖNCEKİ GÜN FÜNİKÜLER

        PAZARTESİ günü Kabataş’tan Taksim’e çıkmak için fünikülere bindim. Tam içeriye girdim ki arkamdan elinde kocaman çantayla bir başka adam daha girdi. Güvenlik görevlisi, adamı durdurup çantasına bakmak istedi. Ama adam durmadı. Görevli peşinden koştu ve adamı geri çıkması için uyardı. Adam hızla merdivenlerden inerken güvenlik de merdivenlerden inmeye başladı.

        Sonra insanlar da tepki gösterince adam çıktı ve bir daha geri gelmedi. Sanırım çantasında sıkıntılı bir şey vardı. Bizim insanımız da güvenlik görevlilerimiz de hayli dikkatli ve hassas.

        Diğer Yazılar