Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR tablo duruyor duvarda. Önünde yoğun bir kalabalık. Tüm telefonlar kendisine dönmüş. Yani günümüz starı değil. Popstar değil. Popüler bir şarkı söylemiyor. Konuşmuyor, sesi ile yok. Hareket etmiyor. Hani son yıllarda konserlerde herkesin telefonu havada sahneyi çeker, görüntüler ya işte aynen öyle. Ama bu star 16. yüzyılda resmedilmiş, cansız. Düşünün 2017’deyiz ve hâlâ herkes bir tablonun peşinde. Mona Lisa’dan bahsediyorum. Leonardo da Vinci’nin en popüler eseri.

        Yukarıdaki fotoğrafı da pazar günü Paris’te, Louvre Müzesi’nde çektim. Dünyanın her köşesinden insan vardı. Sadece Mona Lisa’yı fotoğraflamak için hızla onun olduğu köşeye gidiyorlardı. Birçoğu etraftaki hiçbir eserle ilgilenmiyordu. Büyülenmiş gibi Mona Lisa’ya bakıyorlardı. Onunla selfie çekiyorlardı. Bir köşede durdum ve bu karmaşık dünyayı izledim. Daha sonra da Mona Lisa’nın gözlerine bir kez daha dikkatlice baktım ve neden dalga geçip gülermiş gibi baktığını anladım.

        **************

        NASIL YETİŞTİRİRSEN

        KÜÇÜCÜK bir beyne ne yüklerseniz gelecekte de onu alırsınız. Sevgi yüklerseniz fazlasıyla sevgi, kötülük yüklerseniz fazlasıyla kötülük. Etrafımdaki kötü ya da iyi insanlara baktığımda direkt ailelerini, yetiştikleri ortamı görebiliyorum. Kişiliği de katıyorum tabii ama sevgisizlik baş düşman.

        Cuma günü yolculuk filmim Netflix için çekilen, Angelina Jolie’nin yapımcılığını, yönetmenliğini ve Loung Ung ile birlikte senaristliğini üstlendiği, Oscar adayı ‘First They Killed My Father-Önce Babamı Öldürdüler’di. Film, 40 yıl önce Kamboçya’ya hükmetmiş Kızıl Umerlerin tahribatını bir çocuğun gözünden anlatıyor. 5 yaşında, mutlu, sevgi dolu bir çocuk olan Loung Ung bir anda kötülükle, vahşetle, düşmanlıkla tanışıyor. Anne ve babasının açlık ve savaş ortamında dahi çocuklarına “Birbirinizi sevin, kollayın, sabırlı olun, çok çalışın ve hayatta kalın” direktifleriyle sevgiyi kaybetmiyor ve düşmanların istedikleri kişi olmuyor.

        Acayip etkiledi beni film. Dünyanı kötüleştirmeye çalışan insanların ne kadar çirkinleştirebileceklerini bir kez daha gözler önüne seriyor.

        **************

        MÜZEDEKİ SEVGİ DOLU ÇOCUKLAR

        FİLMİN etkisinden kurtulamamış, o küçücük çocuğun gözleri aklımda kalmışken, bir gün sonra Paris Pompidou Müzesi’nde bir sürü sevgiyle büyüyen, ağlamayan, bağırmayan, mızmızlık yapmayan, şımarmayan çocukla karşılaştım. Sadece bir sanat eserinin etrafına oturmuş, onlara hikâyelerle sanatı sevdirmeye çalışan öğretmenlerini dinliyorlardı. Savaş değil, küfür değil, şiddet değil. Sevgiyle hayal güçlerine güzel şeyler aşılanıyordu.

        O küçücük yavrucakları düşündüm. Maalesef bu dünyada kötü insanların eline geçse o yavrucaklar, o güzel hayal güçleri 6 ayda kirlenir. Birer savaş makinesi haline gelebilecek kadar küçüklerdi. Allah tüm çocukları korusun, iyi yürekli, sadece sevgi aşılayan insanların, anne-babaların eline düşürsün.

        Diğer Yazılar