Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NUSRET’E yazılarım, bakış açım, mesafem ortada. Sürekli kendisini eleştiren yazılar yazıyorum. Eleştirdiğim noktalar ortada, Amerikan basını da bu konuda yerden yere vuruyor zaten. Ancak Nusret 4 gün önce “İmkânsız diye bir şey yoktur” notuyla 1998 yılına ait bir fotoğrafı paylaştığında “Helal, gerçekten helal” dedim. Çünkü ne olursa olsun, ne kadar eleştirirsek eleştirelim geldiği nokta alkışlanacak durumda.

        Bir de önceki gün David Beckham çocuklarıyla Nusret’e gidip yemek yiyor ve her anını sosyal medyalarında paylaşıyorlar. Beckham saniye saniye sosyal medyasının ‘stories’ bölümünde Nusret’in yaptığı şovu, yemekleri, çocuklarını çekti. Tek tek paylaştı, sonunda da Nusret’le fotoğrafını koydu. Bakınız bu bile alkışlanacak bir durum. Ne kadar eleştirsek de 4 gün önceki fotoğrafa bakıp bu başarıyı alkışlamamak gerçekten kötülük ve düşmanlık olur.

        ***********

        KAZANIN BAŞINDAKİNİ KAZANA ÇEKMEMEK

        MALUMUNUZ başarılı insanların paçasından kazana çekme hikâyeleri anlatılır. O kazana çekenler arasında Alman’ı, Fransız’ı, İtalyan’ı, Amerikalısı var. Ama hikâyeye göre kazana bir Türk, Türk’ü çekiyor. Alman’ı, Fransız’ı, elin Amerikalısı da fazlasıyla yapıyordur ama bizim Türk insanı kendi insanı hakkında hep böyle düşünür ve söyler. Hatta diline sakız olmuştur bu tarz cümleler.

        Yani “Başarıyı kıskanan bir toplumuz” cümlesini kurar da kurar. Ben de zaman zaman kuruyorum. Ama Nusret’in bu durumunu da görmezlikten gelemiyorum. Gerçekten tekrar ediyorum. Sevmiyorum tarzını, gitmiyorum, yemiyorum ama şu an bu kazanın başındaki çocuğu kazana çekmeyi değil, alkışlamayı tercih ediyorum. Amerikan basını yerden yere vursa da yükselişini görmezden gelemeyecek gibi duruyor.

        ***********

        İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ

        OLDUM olası Sevgililer Günü’nü sevmedim. Olmasa da olur. Ben özel bir kutlama durumuna girmem ama girene de eyvallah. Her kim ne yapmak istiyorsa yapsın. Yapanları eleştirenleri de anlamıyorum. Sonuç olarak kişinin kendi bileceği bir iş öyle değil mi? Size 3-5 öneri vermeden de edemeyeceğim.

        - Benim gibi o gün mümkünse eve kapanmak istiyorsanız kapanın. Hatta bir film açın. Hatta bir kitap okuyun. Hatta bir dizi izleyin. Yani normal günde ne yapıyorsanız onu yapıp sosyal medyaya bakmayın.

        - Ya da sosyal medyaya bakın “Acaba bu nasıl hazırlanmış Sevgililer Günü’ne? İyi yapmış, aferin ona” gibi gıybete girin.

        - Tabii sabahında kendinize bir güzelik yapın, Merve Büyüksaraç’ın sukulentlerinden alın. Kaktüsler pek güzel, pek şeker. Merve bana hediye göndermiş ama göndermeseydi de alırdım. Çünkü ben bir sukulent severim.

        - Bol bol müzik dinleyin. O gün birçok yerde organizasyon var. Her sanatçı neredeyse sahnede.

        - Muazzez Abacı’nın, Sezen Aksu için söylediği albümü de alabilirsiniz. Ya da Cem Karaca için yapılan ‘Merhaba Gençler’ albümünü.

        - Ve çikolata, pasta, şekerleme gibi normalde yiyemediğiniz güzelliklere “Aman bugün Sevgililer Günü saçmalığı var. Ben de bu saçmalığa dahil olacağım. Ve diyetimi bozacağım” türünde saldırabilirsiniz. (Bunun için bile sevilebilir bu saçma gün, o ayrı.)

        - Ya da kendinize bir sinema ısmarlayabilirsiniz. Kocaman da bir popcorn tavsiye ederim. İnsan sinemada tek başına daha rahat oluyor. Ne kadar büyüklükte popcorn yediğiniz de görülmez hem.

        Diğer Yazılar