Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tarihi Gazhane binasının kaderine terk edildiğini, çöplüğe çevrildiğini gösterdiğimiz haberimiz, Gazhane Kooperatifi’ni rahatsız etmiş. Başkan Serkan Öngel’e sorarız: Karşımızda saray vardı da biz mi görmedik! Buraya ‘harabe’ demeyeceksek ne diyeceğiz!

        ÖNCEKİ gün, Kadıköy’ün baş belası eski Gazhane binasının çevre için nasıl bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha gündeme taşımıştık... Bir zamanlar Anadolu Yakası’nın havagazı ihtiyacını karşılayan, ancak daha sonra doğalgazın kente gelmesiyle birlikte atıl hale gelen Hasanpaşa’daki Gazhane binasının nasıl kaderine terk edildiğini, nasıl çöplüğe çevrildiğini göstermiştik.

        Gazhane’ye yerleşen ne idüğü belirsiz kişilerin bir yandan şehrin dört bir tarafından topladıkları çöpleri,molozları buraya yığdıklarını, diğer yandan da güvenlik zafiyetine neden olduklarını yazmış, haberimize de ‘Karşınızda Kadıköy harabeleri’ başlığını atmıştık hatırlarsanız...

        Bu başlığı atmıştık, zira yıllar önce ‘kültürmerkezi’ yapılacağı açıklanan Gazhane’yle ne ilçe belediyesi, ne Büyükşehir ne de başka bir kurum ilgileniyor, Kadıköy’ün orta yerinde kurtarılmış bir bölge yaratılmasına herkes seyirci kalıyordu.

        TEŞEKKÜR EDECEKLERİNE...

        Bu tarihi mekanın göz göre göre çürümesine, heba olup gitmesine göz yummayacağımızın, bu önemli sorunun peşini bırakmayacağımızın altını da çizmiştik bildiğiniz üzere...

        Çevre sakinlerinin, Hasanpaşalıların şikayetlerini, isyanını yansıttığımız bu çarpıcı haber, Gazhane Çevre, Kültür ve İşletme Kooperatifi’ni rahatsız etmiş meğer... Kamuoyunun dikkatini bu tarihi mekana çektiğimiz haberimize teşekkür edeceklerine, ANKA Haber Ajansı’na akıl almaz bir açıklama yapmışlar. Başkan Serkan Öngel, aynen şöyle demiş:

        “Endüstri miraslarımızdan önemli birini harabeler olarak tanımlamak, 2010 Kültür Başkenti bir İstanbul’a yakışmıyor. Burası 100 yılı aşkın bir süre havagazı ile Anadolu Yakası’nın aydınlanmasını sağlamıştır. 1993 yılında faaliyetine son verilen havagazı fabrikası devasa alanı ile rant çevrelerinin iştahını kabartmaktadır. Alanın yapısı korunarak Avrupa’daki benzerleri gibi bir endüstri müzesi ve çok işlevli kültür merkezi olması için 15 yıldır mahallede etkili ve katılımcı bir mücadele verilmektedir.

        Hasanpaşa Gazhanesi’nin Anadolu Yakası’nın en önemli kültür ve sanat alanı haline dönüşmesi için, Hasanpaşa Çevre Gönüllüleri’nin katkısı ile İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan mimari proje 2001 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylandı. O yıldan günümüze hayata geçirilmeyen, yalnızlığa ve yok olmaya terk edilen alan, kooperatifimizin düzenlediği şenliklerle canlandırılmaya çalışılmıştır.

        Tarihi miras konumunda olan ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamına alınan ve bütçesi hazır olduğu halde başlatılmayan Gazhane Projesi, bilinçli bir biçimde harabe haline getirilmeye çalışılmakta ve rant çevrelerinin iştahını kabartmaya devam etmektedir.

        Bütün bu gerçeklik ortadayken, endüstri miraslarımızdan önemli birini harabeler olarak tanımlamak, bunu yaparken 2010 Kültür Başkenti projelerinden biri olduğuna, alanın çok işlevli bir kültür merkezi olarak işlevlendirilmesi için verilen mücadeleye dikkat çekmemek, rant çevrelerinin beklentilerine cevap vermek anlamına gelmektedir.

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi, koca bir SİT alanının çok işlevli bir kültür merkezi olmasına rıza göstermiyor. İBB, buranın göz göre göre yok olmasına müsaade etmektedir. Amaç bu alanı bir harabe olarak tanımlayıp, tarihsel köklerinden kopartmak ve alışveriş merkezi ya da zenginler için site haline getirmektir. Gazhane’nin bu hale gelmesinin sorumlusu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’dir, orada yaşamak zorunda bırakılanlar değil.”

        HABERİ OKUSAYDINIZ...

        Şimdi... Gazhane Çevre, Kültür ve İşletme Kooperatifi Başkanı Serkan Öngel’e, bu fotoğraflara dikkatlice bakmasını öneriyoruz. Ne görüyor acaba! Bir saraymı var da biz göremiyoruz! Gazhane’nin hali içler acısı, harabeden de daha beter. Oturduğu yerden böyle ahkâm keseceğine, Gazhane’ye gidip bir baksın, durumun ne denli vahimolduğunu belki o zaman anlar. Kendisi Gazhane Kooperatifi Başkanı ama, herhalde bölgeye uğradığı yok. Zira Gazhane’nin durumundan bihaber! Çevre sakinlerinin ne gibi problemlerle karşı karşıya olduğunu bilmiyor anlaşılan... Yani şimdi, kentin göbeğinde yaratılan bu pislik yuvasına ‘Harabe’ demeyeceğiz de ne diyeceğiz! Bu arada, kendisi ‘harabe’ sözcüğünün anlamını da bilmiyor galiba. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünü alsın da ‘harabe’nin anlamına baksın. Yok, uğraşamamdiyorsa, biz ona söyleyelim, ‘Harabe’, ‘yıkılmış veya yıkılmaya yüz tutmuş yapı’ demektir. Bunu hatırlatmayı da görev biliyoruz...

        Ha, bir de şu rant çevrelerinin iştahını kabartma saçmalığı var... Sayın Serkan Öngel, ya haberi doğru düzgün okumadı ya da okuduğunu anlamadı. Naçizane önerimiz bir kez daha haberimizi baştan aşağıya dikkatlice okusun. Biz ‘Burayı yıkın da alışveriş merkezi yapın’ mı dedik!

        Yetkililere, ‘Burayı kültür merkezi yapacaktınız, verdiğiniz sözleri unuttunuz’ diye seslendik.

        Ayrıca da, bir kültür mirasının mezbeleliğe çevrilmesine itiraz ettik. Sayın Serkan Öngel, keşke bu akla zarar açıklamaya harcayacağı enerjiyi, Gazhane’yi kurtarmak için harcasaydı...

        Yeşillerin durumu vahim!

        Yeşilköy’deki yeşil alanlar çöplük gibi. Bu mezbelelik kentin en güzel yerlerinden

        birine yakışmıyor

        YEŞİLKÖY, adı üstünde, yeşil alan ve parkların fazlalığı açısından kentin şanslı semtlerinden biridir... Özellikle de sahil kesiminde, vatandaşların yürüyüş yapabileceği, nefes alabileceği çok sayıda alan bulunur... Peki bu yeşillikler, parklar ne durumda dersiniz!

        ÇÖPLÜKTEN NE FARKI VAR!

        Bu sayfaların takipçilerinin çok yakından bildiği üzere, ne yazık ki pek de parlak değil... Semtteki birçok parkın bakımsızlıktan döküldüğünü göstermiştik daha önce... Ya çöplerle doldurulan yeşil alanlar! Oralardan da çarpıcı manzaraları taşımıştık sayfalarımıza... Ve çok sayıdaki parkın da yenilenmesine, düzenlemesine vesile olmuştuk.

        Bu girişten de anladığınız gibi, bugün yine Yeşilköy’den bir park vakasını getiriyoruz gündeme... Bu kez sahildeki yeşil alana uzanalım istedik... Fotoğraflarda gördüğünüz yer, semtin en meşhur parklarından biri olan Rönepark’ı hemen altındaki alan... Ve ne yazık ki çöplükten farksız...

        NE ARARSANIZ VAR

        Rönepark’tan sahile inmek isteyenler, işte bu mezbelelikten geçmek zorunda kalıyor. Doğal olarak da bu görüntü çevre sakinlerini çok ama çok rahatsız ediyor. Bakın Acil Şikayet Hattı’na başvuran okuyucularımız nasıl isyan ediyor: “Sahile inmek büyük bir eziyet... Çünkü pislik içindeki bir yerden yürümeye mahkûm oluyoruz... Yiyecek atıkları, su şişeleri, eski ev eşyaları, molozlar, ne ararsanız var. İnşaat atıkları bile buraya bırakılıyor. Büyükşehir Belediyesi, sahilde oyun alanları, spor yapılabilecek merkezler yapıyor ama bu alan ihmal ediliyor. İBB Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nü aradık, bu yeşilliğin temizlenmesi için... Ama hiçbir gelişme olmadı. Bu manzara Yeşilköy’e hiç yakışıyor mu!”

        Okul yolunda eziyetin en büyüğü

        Bostancı’daki okulun önü kazıldı, dolgular çöktü, milletin çilesi de böylece başladı

        OKULLAR açılmadan birkaç gün önce, Bostancı Gümüşçü Sokak’tan ilginç bir görüntüyü sizlerle paylaşmıştık. Yolun orta yeri boydan boya çukur içindeydi. Çevre sakinlerinin anlattığına göre; elektrik tesisatı için bir süre önce kazı yapılmış, çalışmalar bittikten sonra sözde asfaltlama yapılmış fakat bu dolgular kısa sürede çökmüştü. Bölge halkı, ‘Okullar açılınca servisler, velilerin araçları buraya nasıl girecek’ diye dert yanıyor, yolun bir an önce eski haline getirilmesini bekliyordu. Ne yazık ki boşuna beklediler.

        VATANDAŞI DİNLEYEN YOK Kİ!

        Ne Kadıköy Belediyesi ne de Büyükşehir, zahmet edip okulun hemen önündeki yolu asfaltlamadı. Tabii vatandaşın korktuğu da başına geldi. Okullar açılınca, tam da beklendiği gibi ortalık birbirine girdi. Hem sürücüler, hem de yayalar perişan oldu, vatandaş da Acil Şikayet Hattı’na veryansın etti: “Böyle olacağı belliydi! Okulların açılmasına kısa bir süre kala, her tarafı birden kazdılar, sonra da yolları doğru düzgün yapmadan ortadan kayboldular. Yetkililere defalarca okullar açıldıktan sonra büyük zorluklar çekeceğimizi söyledik, ama bizi dinleyen olmadı ki! Servis sürücüleri, çukurlara düşmemek için akla karayı seçiyor. Mecburen bozuk yolda ilerliyor. Çünkü yolun bir tarafına da araç parkı yapılıyor. Okulun giriş ve çıkış saatlerinde ortalık allak bullak oluyor. Daha okulun hemen önündeki yola araç parkı yapılması bile önlenebilmiş değil. Öğrenciler, araçların arasından atlaya zıplaya karşıya geçiyor. Bu rezillik daha ne kadar sürecek!”

        Görevliler hangi birini temizlesin!

        DÜN, Beyoğlu’ndan işgal manzaralarına yer vermiştik. Yol kenarlarına araç park edilmesin diye yerleştirilen beton bariyerler bir bir sökülmüş, araçlar bir güzel park etmiş, yollar iyiden iyiye daralmıştı. Her gün yüzlerce turistin gelip geçtiği, sözde ‘yayalaştırılan’ İstiklal Caddesi ve civarında adım atacak yer bulmak mümkün değildi.

        UYARI TABELASI

        Ajans Habertürk muhabiri Özge Eğrikar’ın getirdiği haber ise, Beyoğlu’nun tek sorununun trafik karmaşası olmadığı, bölgenin çöplerle de başının belada olduğu ayan beyan ortaya çıktı. Olcayto Okur’un çektiği fotoğraflar da birbirinden çarpıcıydı...

        Turistlerin uğrak yerlerinden biri olan Cezayir Sokağı ve çevresinde, her köşe başında bir çöp yığını vardı. Bugün sadece bir fotoğrafı sayfalarımıza taşıyabildik, daha neler var neler... Eğrikar’ın haberine göre; çevrede çok sayıda ‘Çöp dökmek yasaktır’ tabelasına rağmen herkes çöpünü olur olmaz yerlere bırakıyor ve sonuçta da işte bu manzaralar ortaya çıkıyordu. Çöp yığınlarının içinden yürümek zorunda kalan turistler de şaşırıp kalıyordu.

        DUYARSIZLIK

        Özge Eğrikar’ın konuştuğu temizlik işçileri de vatandaşın duyarsızlılığını eleştiriyordu. “Kimsenin uyarılara kulak astığı yok. Kaldırımlara, yol kenarlarına çöp bırakma alışkanlığından vazgeçmiyorlar. Sokakları çöplük sanıp etrafı kirletiyorlar. Temizliyoruz, arkamızı bir dönüyoruz ki yine çöpler bırakılmış...” Evet... Temizlik görevlileri ne kadar isyan etse haklı... Bu çöp manzaralarını gördüğümüzde, hemen görevlileri suçlayacağımıza biraz da iğneyi kendimize batıralım...

        Kimse ses çıkarmayınca işgali iyice abarttılar

        HEP diyoruz ya Beyoğlu, kentin gözbebeği... Eğlencenin, sanatın merkezi... Ancak sorunları da bir o kadar fazla... Dolayısıyla, sayfalarımızda Beyoğlu’nun problemlerine sık sık yer veriyoruz. İşte o haberlerden biri daha... Daha önce de defalarca söylediğimiz üzere, sigara yasağının ardından restoranlar, kafeler, barlar diğer tüm semtlerde olduğu gibi, Beyoğlu’nda da yolları, kaldırımları işgal ediyor, işletmeler istilada sınır tanımıyor. Masa ve sandalyelerle dolu sokaklarda yürüyecek yer bulunmuyor. Dün, Acil Şikayet Hattı’na bu konuda bir mesaj daha geldi. Bakın okuyucumuz neler anlatıyordu: “Eskiden beri İstiklal Caddesi’nin civarındaki sokaklar işgal altında. Ne yazık ki vatandaş da buna alıştırıldı. Garip ama gerçek... Çoğu insan bu işgali benimsedi. Bu nedenle de yolları ele geçiren kişilere itiraz edenlerin sayısı çok da fazla değil. İşte işletme sahipleri de vatandaşın, yetkililerin bu duyarsızlığını fırsat bilip istilayı abarttıkça abartıyor. Öyle ki artık millete geçecek yer bırakılmıyor. Sokaklara sığamaz hale geldiler. Belediyeler ise, kaldırımları, yolları kiraya verip gelir elde etmenin peşinde. Vatandaşın adım atacak yer bulamaması umurlarında değil. Masaların arasından hoplaya zıplaya geçiyoruz. Tamam, burası turistik bir yer. Bir dereceye kadar dışarıya masa-sandalye konulur. Ama bu kadar da olmaz ki! Sokaklar böyle de zapt edilmez ki!”

        İBB susuyor, vatandaş isyanda

        BAHÇELİEVLER İzzettin Çalışlar Caddesi’ndeki hengâmeyi ikidir sayfalarımıza aktarıyoruz.

        Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşık iki ay önce bölgede altyapı çalışması başlattığını, yetkililerin ‘İki ay içinde bitirilecek’ dediğini, buna rağmen projenin yarısına bile gelinemediğini, okulların açılmasıyla da Bahçelievler’in felç olduğunu yazıyoruz. Çalışmalar nedeniyle yolun sadece bir yönünün trafiğe açık olduğunu, bu yüzden de özellikle sabah ve akşam saatlerinde trafik keşmekeşi yaşandığını gösteriyoruz. Daha iki gün önce bu önemli sorunu bir kez daha hatırlatmış, bölge halkının yaşadığı sorunları, sıkıntıları yetkililerin dikkatine sunmuştuk.

        KISACIK MESAFE AMA...

        Ne gariptir ki ilgililerden konuyla ilgili en küçük bir açıklama gelmedi. Fakat vatandaşların isyanı kat be kat arttı. Bakın bir okuyucumuz nasıl feryat etti: “Önceki gün, İncirli’den Bahçelievler’e gidebilmem tam bir saat sürdü. Birkaç yüz metrelik mesafeyi bir türlü aşamadık. Minibüsün içinde sinir krizleri geçirdik. Yolun bir tarafı kapalı. Araçlar daracık yoldan geçmek zorunda kalıyor. Toplu taşıma araçları da bu daracık yolda durunca çıldırtıcı bir trafik oluyor. Şu çalışmayı yazın yapıp bitirselerdi de millete şu işkenceyi yaşatmasalardı...”

        Trafik ışığı yok kazalar çok...

        TRAFİK düzenlemelerinden mahrum bırakılan, bu nedenle de kazaların peş peşe geldiği yerlerden biri de Kadıköy Çiftehavuzlar... Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi’nde, kazasız gün geçmiyor. Çünkü ara sokaklardan ana caddeye çıkışta herhangi bir önlem alınmış değil. Hal böyle olunca, ara sokaklardan çıkan araçlarla, ana caddeden geçenler çarpışıyor, çevre sakinleri, korku içinde yaşıyor. Gelin bölgede oturan bir okuyucumuza kulak verelim, neler olup bittiğini bir de ondan dinleyelim...

        ARA SOKAKTAKİ TEHLİKE

        “Caddede hem araç, hem de yaya trafiği çok yoğun. Sadece ana cadde değil, bu çevredeki tüm ara sokaklar da kalabalık. Özellikle de Oramiral Kemal Kayacan Sokak... Fakat bu sokağın çıkışında sinyalizasyon yok. Araçlar kafa kafaya çarpışıyor. Bir facia yaşanması, birinin canının yanması yakındır. Şuraya bir trafik ışığı yapılsa herkes rahata kavuşacak.”

        Diğer Yazılar