Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dikkat ediyorsanız, fark etmişsinizdir, otomobil denemelerinde benzer otomobilleri, aynı veya yakın sınıflardan otomobilleri peş peşe ele alıp yazıyorum ki, bu otomobiller arasında tercih yapmak isteyenler bir karşılaştırma imkânına sahip olsunlar.

        Fakat otomotiv endüstrisinin geldiği noktada bunu yapmak çok kolay değil.

        Çünkü aynı sınıf gibi görünen otomobiller arasında sınıf farkı sayılabilecek değişik özellikler olduğu gibi, farklı sınıflardan otomobilleri birbirine çok yakın hale getiren inovasyonlar da var.

        Demek istediğim şu, bugünlerde paranız az da olsa, çok da olsa hangi otomobili alacağınıza karar vermeniz çok zor.

        Mesela en üst segmentte Mercedes S mi, BMW 7 mi, Audi A8 mi yanıtının verilmesi zor soru.

        Ya da benzer özellikleri çok daha ucuza veren Toyota Land Cruiser mı?

        Durum aşağıya indikçe pek değişmiyor. BMW 5 mi, Mercedes E mi, Audi A6 mı, hatta Jaguar mı? FitT Egea mı, Renault Fluence mı? Hyundai Accent mi, Toyota Corolla veya Auris mi? Bu sorunun en zor yanıtlanabileceği yerlerden biri de küçük SUV segmenti.

        Hyundai, Kia, Toyota, Subaru, Nissan gibi Uzakdoğuların kıyasıya rekabet ettiği bu yerde, Avrupalı üreticilerin de önemli çıkışları var. Renault, Ford, VW, Opel de burada iddialılar.

        Geçen hafta Renault’un Kadjar’ını denemiştik okuduysanız. Bu hafta da “çok popüler” Hyundai Tucson’ı anlatacağım size.

        Hyundai Tucson benzinli ve dizel seçenekleriyle tüketiciye sunuluyor. Bizim bu hafta denediğimiz Tucson 1.6 litre benzinli motorlu olan. Tucson’ın dış görünüşü hemen hemen kusursuz. Öndeki geniş ızgara Lexus havasında. Yandan görünüş de oldukça hoş.

        Küçük SUV’larda giderek genel bir tavır haline gelen basık ve arkaya doğru akan siluet, Tucson’da da göze çarpıyor ve hatlar çok zarif.

        Tucson’ın içi ise bu otomobili sınıfının en iyisi yapmaya aday. Deri koltuklar, kaliteli plastik ve mat metalik aksamlar bu sınıf için kusursuz. Dash Board’un üst kısımlarında da bir miktar deri kullanılmış olsa, otomobilin içinin çok daha iyi olacağı kesin ama plastiğin kalitesi oldukça iyi olduğu için göze batmıyor. Hyundai Tucson’ın içindeki sürücü destek ekipmanları ise müthiş.

        Ölü nokta uyarı sistemi benzerlerinden farksız ancak şerit tutma asistanı benzersiz. Eğer bu özelliği kullanmak isterseniz, otomobil iki şerit arasında kendi kendine ilerliyor, virajları kendi kendine alıyor. Ancak direksiyondan ellerinizi 10 saniyeden fazla ayırırsanız hemen uyarı düdükleri ötmeye başlıyor. Bu özellik hiçbir otomobilde görmediğim bir şey.

        BU FİYATA ÜST SINIF LÜKSÜ

        NAVİGASYON BAŞARILI

        GS AMBLEMİYLE BİZİ ONURLANDIRMIŞTI

        Çok değerli bir insanın zamansız ölümü hepimizi derinden sarstı. Herkes o kadar çok şey yazdı ki, yazılacak fazla bir şey yok. Yılmaz Özdil’in şahane yazısının üzerine koyulacak bir nokta da mevcut değil. Benim Mustafa Koç için ekleyebileceğim tek bir şey var: “Çok iyi kalpli bir adamdı.” Giderek sayıları azalan “iyi kalpli”lerden biriydi. Onun iyiliğinin eser miktarına dahi sahip olmayanlar, bu acı veren kayıptan sonra da ortaya fırladılar. Çok değerli bir insanın kaybından sonra bile karşılıklı olarak kinlerini kustular. Bence PKK’nın dağdan inmesine falan gerek yok.

        Bu kadar bölünmüş ve cepheleşmiş bir toplumu en bölücü örgüt bile daha fazla bölemez.

        Ama yine de Mustafa Koç içimizde bir umuttur.

        İyiliğin kazanan olduğuna dair bir umut. Bu arada her yerde Mustafa Koç’un Fenerbahçeliliğine ilişkin satırlar okuyoruz. Doğru, Mustafa Koç çok çok iyi bir Fenerbahçeliydi. Ama bilir misiniz ki, bu büyük Fenerbahçeli, üzerine Galatasaray forması da giymişti. 1980’lerin sonunda Alp Yalman Galatasaray’ın binicilik şubesini kurmuştu. Maslak’ta, Atlıspor ve Sipahi Ocağı kulüplerinin hemen yayında tüm masraflarını cebinden yaptığı bir Galatasaray binicilik tesisi oluşturmuştu. İşte o şubenin sporcularından biri de Fenerbahçeli Mustafa Koç’tu. Binicilik sevgisi herkesçe malum Mustafa Koç o dönem kendisine yaptığımız daveti kırmamış ve Galatasaray’ın lisanslı binicisi olmuş, Galatasaray adına yarışmalara katılmış, kupalar kazanmıştı.

        Yüreğinde Fenerbahçe aşkı, ceketinde Galatasaray amblemiyle bizi onurlandırmıştı. Sporda bile o iyi kalbin mesajı vardı. Nur içinde yat Mustafa Koç, diğer tarafta da olduğun yeri cennete çevireceksin biliyoruz.

        GENÇLERİN KAMER GENÇ'İ

        Mustafa Koç’un zamansız gidişinin acısını içimizde taşırken, bir ölüm daha bizi üzdü.

        Engin bilgi ve deneyimi sayesinde Meclis’te çok önemliydi.

        Yasalardaki hataları, uygulamada yaratabileceği sorunları herkesten önce görür, uyarırdı. Genelde doğru olan uyarıları hemen hemen her zaman dikkate alınır, dikkate alınmadığı zaman da sorunlar hemen baş gösterirdi.

        Aldığı maaşın büyük bölümünü Tuncelili gençlerin eğitimine harcardı. Zaman zaman arar ve destek isterdi.

        Ama asla kendi için değil.

        Gençler için.

        Bazen büyük kentlere gelmiş Tuncelili gençlerin üniversite harçları için, bazen birkaç öğrencinin birleşerek kaldığı öğrenci evinin kirası için. Bu yolla yüzlerce, hatta belki binlerce gencin okumasına katkı sağladığını biliyorum Kamer Bey’in.

        O da nur içinde yatacaktır elbet, tüm iyi kalpli insanlar gibi.

        Diğer Yazılar