Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şık giyinen modaya teslim olmaz Sağolsun Ertuğrul Özkök geçen hafta beni hayli neşelendirdi. Bilmem okudunuz mu, önceki hafta Sayım Çınar, hazırgiyim sektöründen biriyle röportaj yapmıştı. Röportajın bir yerinde “Sizce en iyi giyinen gazeteci kim?” diye sormuştu. Tekstilci bey de “Ertuğrul Özkök, hatta birkaç kere pantolonlarını nereden aldığını sordum o da kırmadı yanıtladı” gibisinden yanıt vermişti. Röportajı okuyunca “Yandık, Ertuğrul Abi buna çok sevinecek ve ne kadar sevindiğini hep beraber göreceğiz” demiştim. Neredese çeyrek asırdır tanıdığım ve çok da sevdiğim Özkök beni yanıltmadı. İki gün sonra “Beni en şık giyinen gazeteci” seçmişler diyerek durumu büyük bir olgunlukla kabullendi ve neden şık olduğunu anlatmak için 10 maddelik bir “Şık giyinmenin manifestosu” kaleme aldı. Okuyunca başladım gülmeye. Özkök, sanki kendisini “En şık gazeteci” seçen jüri Karl Lagerfeld ve Tom Ford’dan oluşan bir grupmuş zannediyor, nerelerden alışveriş yaptığını anlatıyordu. Özkök’ün manifestosu üzerine ben de “Şıklık” üzerine yazayım dedim.

        ZEVKİNİZİ OLUŞTURUN

        Bir Fransız erkek terzisinin cümlesi ile başlayayım. Müşterisinin, prova yapılırken üzerinden çıkardığı iyi bilinen bir lüks giyim markasının ceketini, çöplükten çıkmış gibi iki parmağı ile tiksinerek tutan terzi şöyle demişti: “Bir centilmen asla konfeksiyon giymez.” Terzi büyük ölçüde haklıydı. Şık ve iyi giyinen biri özellikle takım elbiselerini ne kadar ünlü, ne kadar pahalı olursa olsun hazırgiyim markalarından satın almaz.Çünkü şıklığın temel koşullarından biri kendi zevkinizi ve kendi tarzınızı oluşturmaktır. Bir markanın dizaynırının beğendiği kumaş, renk veya desenlerine, tarzlarına kendini mahkûm etmez. İlle de bu markalardan alışveriş yapacaksa markanın “Kişiye özel” dikimini tercih eder. Çünkü her beden farklıdır. Omuz genişliği, bel, üst vücut boyu, kol boyu, kol kalınlığı, bacak boyu herkese göre değişir. Konfeksiyondan aldığınız takım elbiseler tadilat yapılarak bedeninize uyarlanabilir ama sadece bir miktar. Hele hele kumaş ve desen seçimi zevktir ve bilmediğiniz birinin eline bırakılamaz. Bırakırsanız tarz sahibi olamazsınız. İşin özü şık birinin en az bir belki iki terzisi olmalıdır. Genel kanaatin aksine en iyi terziler İtalya’da değil, Londra, Paris ve Cenevre’dedir. Türkiye’de de hâlâ birkaç iyi terzi bulmak mümkün. Şık giyinen biri asla modaya uyma ihtiyacı hissetmez. Diyelim ki, vatkasız ceketler moda, dar omuzlu iseniz, omuzlarınız düşükse böyle bir ceketle şebeğe dönersiniz. Eğer bizim milletin erkeklerinin genelinde olduğu gibi iri bir mabada sahipseniz, şimdilerde moda olan kısa ceketi giydiğiniz anda çıkacak görüntü tatsız olur. Veya dar paça moda oldu. Eğer kısa bacaklıysanız ve baldırlarınız kalınsa böyle bir pantolonla bacak tüyleri traş edilmiş katana gibi görünürsünüz. Şık giyinen birisi modanın gelgitlerine teslim olmaz. Modayı tarzına belirli oranda uygular. Şık giyimin en önemli unsurlarından biri hiç kuşkusuz gömlektir. Şık giyinmenin en temel kuralı hazır gömlek almamaktır. Çünkü konfeksiyon gömlekler genelde yaka genişliğini temel alan kalıplarda yapılır. Boynunuz kalın, vücudunuz ince ise hazır gömlek giydiğinizde okula babasının gömleğini giyip giden çocuk gibi olursunuz. Tam tersi durumda ise yemeği fazla kaçırdınız mı, gömleğinizin düğmeleri gerilir hatta patlayıverir. Bir diğer önemli unsur da gömleğin kol boyudur. Herkesin kolu farklılık gösterir. Şişman ama kısa kollu iseniz gömleğinizin kolu ceketinizden dışarı çok çıkar. Oysa manşetler ceketten 1 veya 1.5 santim kadar çıkmalıdır. Bu da ancak ısmarlama gömlekle ayarlanabilir. Unutmadan, cepli gömlek şıklığın bir numaralı düşmanıdır. Takım elbise ile giyeceğiniz gömleklerde asla ve asla cep yakalarında düğme olmamalıdır. Takım elbise gömlekleri mutlaka manşetli olmalı ve kol düğmesi takılmalıdır.

        PABUÇ DAMA ATILMAZ

        Şık bir giyimin en önemli unsurlarından biri ayakkabıdır. Takım elbise gibi ayakkabılar da ısmarlama olmalıdır. Ayakkabının ısmarlama olması rahatlık açısından önemlidir. Çünkü hiçbir ayak diğerine benzemez. Özellikle ayakkabı dilinin üzerinin tam olarak kapanması ve bağcıkların altında dilin görünmemesi gerekir. Bu da ancak ısmarlama ile mümkün olur. Şık erkekler ayakkabıda aşırılıktan uzak dururlar. Sivri burunlar, garip topuklar, gösterişli tokalar şıklığın düşmanıdır. Ayakkabı rengi mutlaka kemerle uyumlu olmalıdır. Fazla yeni görünüşlü, fabrikadan çıkmış gibi duran ayakkabılar da iyi bir görüntü değildir.

        NEREDE ÇIKARACAĞINIZ BELLİ OLMAZ

        Geçen sene bir iç çamaşırı markasının reklamlarında görmüştüm ve çok hoşuma gitmişti “Nerede çıkaracağınız belli olmaz” demişlerdi. Aklınıza hemen muzır şeyler gelmesin. Kaza geçirip hastanelik olabilir, gözaltına alınıp içeri atılabilir ve don gömlek kalabilirsiniz. Takım elbiseleri elalem görürken, en sevdiğiniz insanlar sizi iç çamaşırı ile görme şansına sahip olanlardır. Bu yüzden de iç çamaşırınız ve hatta pijamalarınız dış giyim kadar önem taşır. İç çamaşırı dediğiniz mutlaka pamuk olmalıdır. Bana göre dünyada en iyi iç çamaşırını iki İsviçre markası yapar. Hanro ve Zimmerli’dir.

        ÇORAP ÖNEMLİ

        Çorap şıklığı bir anda bozabilir. Çorap genelde pantolonun rengine uygun ama ayakkabı ile de çok ters düşmeyecek renk ve tonlarda olmalıdır. Elbiseden bir veya birkaç ton daha koyu olması tercih edilir. Çorap ya pamuk, ya İskoç ipliği pamuk ya da yün olmalıdır. Parlak çoraplar şıklığa iyi gelmez.

        KRAVAT BULUNCA ALIN

        Yanlış kravat seçimi en şık elbiseyi bile bozar. Eğer beğendiniz bir kravat görürseniz, hemen alın, mutlaka ona uyacak bir takımınız olacaktır. Her takım elbiseniz için birkaç farklı kravatınız olmalıdır. Kravatlar genelde ipek olur. Kravat genişliği ceket yakasının genişliği ile orantılı olmalıdır. Kravat boyu kemer tokasında son bulmalıdır. Daha uzunu tuvalete gittiğiniz zaman ıslanabilir! Kravat düğümü sıkı olmalıdır.

        AKSESUVARLAR UYMALI

        Kol düğmesi çok önemli bir parçasıdır giyimin. Şık olmalı ama asla abartılı olmamalıdır. Şık bir beyefendi asla değerli taşlarla bezenmiş, abartılı kol düğmeleri takmaz. Altın, gümüş veya çelik ama asla abartılı olmayan, çok büyük olmayan kol düğmeleri tercih edilmelidir. Dikkat edilmesi gereken bir başka önemli husus ise kol düğmesinin rengi ile kemer tokası ve saatin uyumlu olmasıdır. Altın bir saat ile gümüş veya çelik kol düğmesi iyi durmaz.

        MARKA GÖRÜNMEMELI

        Spor giyimde konfeksiyon giyilebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken markaların dışardan görünmemesidir. Kıçında koca koca harflerle markası yazan jean’ler giyilmez. Giyerseniz arkadaşlarınızın “Ne o Rober Hatemo’ya mı özendin” alaylarına maruz kalırsınız. Keza tişört ve gömleklerde de marka görünmemelidir. Spor yapma amaçlı ürünlerde markanın görünmesi o kadar da önem taşımaz.

        AYAKKABIDA İKİ MARKA ÖNE ÇIKIYOR

        Ayakkabı deyince dünyada iki marka öne çıkıyor. Bunlardan biri John Lobb, diğeri ise Berluti. İkisinin de kuruluşları 19. yüzyıla dayanıyor. John Lobb, bir İngiliz ayakkabı üreticisi. Bir çiftçi çocuğu olan Lobb, 1800’lerin ortalarında çocuk denecek yaşta yalın ayak yürüyüp Londra’ya gelerek, o dönemin ünlü bir ayakkabı imalatçısı Tomas’ın yanında çalışmaya başlar. 1850’lerin sonunda Avustralya’ya gider ve orada altın madenlerinde çalışan işçiler için bot yapmaya başlar. 1863 yılında Londra Fuarı’nda Galler Prensi Edward’a bir çift av çizmesi hediye eder. Prens çizmelerin işçilik ve malzeme kalitesine hayran kalınca John Lobb ünlü olur ve 1866 yılında Londra’da ilk dükkânını açar. Büyük bir başarı elde edince 1902 yılında 2. mağazasını Paris’te hizmete sokar. Paris’te ve Londra’da soylular ve zenginler kapısında kuyruklar oluştururlar. Gelenek John Lobb’tan çocuklarına geçer. Ta ki, 1976 yılında Hermes John Lobb’un Londra dışındaki Paris mağazasını ve Londra dışındaki tüm operasyon haklarını satın alıncaya kadar. Şimdilerde Londra’daki mağaza hâlâ John Lobb’un mirasçılarına ait. Diğer mağazalar ise Hermes çatısı altında. Hem hazır hem de ısmarlama ayakkabı yapmayı sürdürüyor. Muhtemelen dünyanın en iyi ayakkabılarını yapıyor. Berluti ise bir İtalyan markası. O da 1895’te Alessandro Berluti tarafından kurulan ve çok kaliteli ayakkabıları ile bilinen bir marka. 1993’te LVMH grubu tarafından satın alındıktan sonra daha hızlı büyüyen marka, Fransa’da Elf Aquitane skandalı ile de tanınıyor. Vergi denetçilerinin Paris Berluti’de yaptıkları bir inceleme sonucunda Berluti’nin çok pahalı ayakkabılarının kamu görevlilerine rüşvet olarak verildiği ya da rüşveti perdelemek için kullanıldığı ortaya çıkmış ve skandal patlamıştı. Berluti hâlâ en iyi ayakkabılardan biri ama abartılı tarzı ile bana uzak bir marka. Her iki markanın da hazır modelleri 1000 Euro’dan başlıyor. Ismarlama olanlar ise malzemesine göre 2000 Euro’dan yukarı doğru gidiyor. Ismarlama ayakkabılara eğer eski müşteri iseniz 3-4 ay, yeni müşteri iseniz bir yıla kadar uzayan bir bekleme süresi var.

        Diğer Yazılar