Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İlk fotoğrafını gördükten sonra Toyota C-HR’yi, “Hastanın sabahı, taze ölünün mezarı, şeytanın günahı” beklediği gibi bekledim desem yeridir.

        Toyota’nın bu yeni crossover’ının fotoğrafları o kadar güzeldi ki, bir otomobilsever olarak “merakla ve arzuyla” beklememek mümkün değildi.

        C-HR’yi (Coupe High Rider) ilk kez geçen yıl Goodwood Festivay of Speed’de, Goodwood Şatosu’nun bahçesinde gördüm.

        İlk izlenimim, fotoğraflarda göründüğünden biraz daha küçük, ancak fotoğraflarda göründüğü kadar “uzaylı” olduğu yolundaydı.

        Sanki yollara çıkmak için değil de, bir bilimkurgu filminin kahramanı film çekimlerinde kullansın diye üretilmiş gibi duruyordu.

        İçini görmek ise mümkün olamadı. Kapısı kilitlenmiş, camları karartılmıştı.

        Uzun bir bekleyişin ardından, Toyota’nın C-HR’si bir iki hafta önce piyasaya çıktı. Ve haliyle bir tanesi de “denemem için” bana ulaştırıldı. Büyük ihtimalle biliyorsunuzdur, bu “uzay aracı” Toyota’nın Türkiye’deki fabrikasında, Adapazarı’nda üretiliyor. Her ne kadar dizaynı Toyota’nın merkezinde yapıldıysa da, teknik ve teknolojik gelişiminde, iç dizaynında Türk tasarımcıların ve mühendislerin de önemli bir katkısı var. C-HR’nin içini, Toyota konseptine büyük oranda sadık kalarak Fatih Kale çizdi.

        Ve otomobil piyasaya verildikten sonraki 10 gün içinde 1000 adetlik satış rakamını aştı. Bir yıl içinde sadece Türkiye’de 10 bin adet satılması planlanıyor. 97 ülkeye ihraç edilen C-HR şu anda yok satıyor ve üretim sayısı, talebi karşılayamıyor.

        Bu nedenle denemek için bir tanesinin bana ulaşabilmiş olması büyük şans.

        Açıkçası ben 1.8 litre VVT-i motorlu 122 beygirlik hibrit modelini denemeyi umuyordum ama Toyota’dan gelen otomobil 1.2 turbo benzinli, motorlu 116 beygirlik modelin en üst versiyonu oldu.

        Toyota C-HR’yi gördünüz zaman ya çok beğeneceksiniz ya da çok modern çizgilerinden dolayı nefret edeceksiniz.

        Ortası yok gibi. Başka hiçbir otomobile benzemiyor. Nissan, Juke’ü çıkardığı zaman o da biraz farklı bir otomobil gibiydi ama Toyota C-HR’nin yanında sıradan kalır. Yine de benzer etkiler uyandırdığını söylemek mümkün.

        Metalik gri renk büyük ihtimalle C-HR’ye en yakışan ve çizgilerini en iyi ortaya koyan renk olsa gerek. Ama ben siyah dışında tüm renklerin bu otomobile yakışacağını düşünüyorum. Hatta bazı iddialı renkler, çok hoş olabilir. Mor, fosforlu yeşil, kavuniçi gibi renkler de çok uyar sanki. Otomobilin düz bir yeri yok. Her tarafında farklı çizgiler kesişiyor ve otomobile çok dinamik, sanki yerinden zıplayacakmış gibi bir hava katıyor.

        Ancak bu otomobilin kaportasını tamir edecek ustaya Allah kolaylık versin. Bayağı bir zorlanır gibi duruyor.

        C-HR her açıdan çok güzel ve çok ilerici. En sıradan görünüşü, ön görünümü. Yandan, arkadan, çaprazdan nereden bakarsanız bakın uzay aracı gibi, zaman ötesinden gelmiş gibi.

        Çamurluk bombeleri, marşpiyelin kabarıklığı, onun üzerinden geçen hattın arkada çamurluk üzerinde sağlam bir omuza dönüşmesi çok çok güzel.

        Arka lambaların şekli, geriden bakınca bile kaslı görünen bir otomobil yapıyor C-HR’yi. Toyota ve Lexus’un ortak bir çizimi gibi. Ancak bana bu iki markadan daha çok Lamborghini’yi hatırlatıyor.

        Az daha iri olsa, Lambo’nun arazi aracı diyebileceğimiz kadar farklı çizgileri var. Gerçekten çok acayip.

        18 inçlik jantlar otomobilin boyutlarına oranla iri kalıyor ve kaslı görüntüyü güçlendiriyor. Ancak C-HR’nin içine binince az biraz hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Çünkü otomobilin iç tasarımı, dış tasarımla kıyaslanmayacak kadar “tutucu”. Dış görünümün yarattığı uzay aracı havası, içeride bir anda kayboluyor. Kötü mü değil, ama beklentimin dışında. Otomobilin kesişen hatlarını andıran bir gösterge tablosu var ama fazlasıyla analog. Hiçbir ekstra tarafı yok. Ortasında minik bir bilgi ekranı var. İyi mi iyi ama Corolla’da da aynısı var zaten. Değişik değil. Dashboard’un ortasında 8 inçlik bir kontrol ekranı yükseliyor.

        Şık mı şık. Kullanışlı mı kullanışlı. Ama sıradan Toyota C-HR’de olduğunuzu hissettirmiyor. Onun altındaki kontrol düğmeleri ise otomobilin genel görüntüsünden çok uzak. Lake siyah ve mavi detaylı konsolun içinde emanetmiş gibi duruyor. Çift bölgeli klima güzel. C-HR’nin içini farklı kılan tek şey, otomobilin iç mekânını boydan boya bölen mavi metalik çizgi ki gerçekten çok güzel duruyor.

        Koltuklar manuel olarak ayanlanıyor ama ısıtmaları var. Oldukça iyi bir ses sistemi de mevcut. Arka koltuklar ise küçük yan camlar nedeniyle hafif karanlık. Ama diz mesafeleri falan fena değil.

        HEM KADINSI HATLARI VAR HEM MASKULEN

        Aslına bakarsanız C-HR tam bir genç otomobili. Üniversiteli genç kızlar veya erkekler için şahane. Genç çiftler için güzel. İlginçtir hem kadınsı hatları var hem de maskulen duruyor. Tabii biraz müsrif bir kadın. 1.2 litrelik turbo motorun 100 kilometrelik yakıt tüketimi 11 litre civarında. Benim kullandığım 4 tekerden çekişli, tam donanımlı modelin fiyatı üç aşağı beş yukarı 123 bin TL. Deri döşeme isterseniz 10 bin TL daha ekleyin. İki çekerlide baz fiyatı 90 bin TL. 5 çekerli olanların ise 118 bin TL. 1.8 motorlu hibrit model de aynı. 4 çekerli olanı şimdilik yok.

        Koltuklar manuel olarak ayanlanıyor ama ısıtmaları var.

        Oldukça iyi bir ses sistemi de mevcut. Arka koltuklar ise küçük yan camlar nedeniyle hafif karanlık. Ama diz mesafeleri falan fena değil.

        UMULMADIK BİR HIZ VE HIZLANMA

        1.2 litrelik turbo motor hiç de fena değil. Oldukça sessiz olan motor, 185 nm’lik torkuyla harikalar yaratmıyor elbette, ama yeterli bir gücü sunuyor ve inanılmaz bir şekilde otomobile 200 kms sürate ulaşma hattı geçme imkânı tanıyor. Doğrusu şaşırtıcı. Umulmadık bir sürat. CVT şanzıman başarılı sayılır fakat devirli kullanımda biraz geç vites değiştiriyor. En iyisi Eco veya Comfort modlarında kullanmak. C-HR’de pek motor gürültüsü duyulmuyor ama sessiz bir araç da değil. Bozuk yollarda altta hafif bir tıngırtı oluyor, ama sonuçta bu da bir Range Rover değil.

        AWD araç aslında çok başarılı bir tork kontrol sistemine sahip ve genelde önden çekişli bir araç gibi davranıyor fakat gerekli hallerde 4 tekerlek birden devreye girebiliyor. Frenler başarılı.

        500’ÜNCÜSÜ İTALYAN DEPREMZEDENİN

        Ferrari, sınırlı sayıda üreteceği modellerinde bazen bu sınırı aşıyor.

        Marka, La Ferrari modelini de 499 adet üreteceğini açıklamış ve gerçekten de 499 adet üretmişti. Ancak şimdi 500’üncü LaFerrari’ye üretme kararını aldığını açıkladı. Bir adet daha özel üretim yapılacak ve LaFerrari sayısı 500 olacak.

        Ferrari’nin bunu yapmasının nedeni ise “sosyal sorumluluk”.

        Çünkü 500’üncü LaFerrari bir açık artırmayla satılmak üzere hazırlanıyor.

        Bu otomobilin satışından elde edilecek gelir ise birkaç ay önce İtalya’da meydana gelen depremin yaralarının sarılması için bağışlanacak.

        Diğer Yazılar