Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’de küçük, yurtdışında ise büyük bir kesimin kafasında, “Bu darbe girişimini acaba gerçekten FETÖ bağlantılı subaylar mı yaptı?” diye bir soru oluştu.

        Bu soru giderek yaygınlaştı, hatta anamuhalefet partisi liderinin ağzından bile çıktı. Bugün özellikle “müttefikimiz” diye bilinen ülkelerde, Almanya’da, ABD’de ve Fransa’da, Türkiye’de olan bitenleri takip etmeye çalışan ya da konularla ilgilenenlerin kafasında “fake coup” yani “sahte darbe” inancı yaygın.

        Türkiye’de ise bu inanç giderek zayıfladı, hatta yok oldu.

        Ben ise başından beri bu darbe girişiminin FETÖ bağlantılı olduğuna inananlardanım.

        15 Temmuz akşamı, havaalanında, yurtdışından dönerken karşılaştığım bu darbe girişimi sırasında bir şeyler bilirim diye beni arayıp “Gazetecisin, ne bu?” diye soranlara, daha olayın ilk dakikalarında, “Bence ordudaki Fethullahçılar darbe yapmaya kalkışıyor. Ama o kadar salaklar ki, başarılı olma ihtimalleri yok” diyordum.

        “Salak olduklarından nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” diye soranlara da yanıtım şuydu: “Salak olmasalar Fethullah Gülen’in peşine takılmazlardı.”

        Her ne kadar darbe öncesinde gazete köşelerine yerleştirilmiş bazı Fethullahçılar, “Asker rahatsız, darbe olasılığı var. Hava Kuvvetleri’nde bir şeyler oluyor” diyerek darbeyi, “Atatürkçü, laik, Türkiye’den yana” ordu mensuplarının yapacağını iddia ve ima ederek FETÖ’yü perdelemeye çalışmış olsalar da ve bu tipler bugün hâlâ “FETÖ’cüler ile Atatürkçüler darbeyi beraber yapmaya kalkıştı” deseler de çok açık ki, bu darbe FETÖ’cü subayların işidir.

        Bundan nasıl mı bu kadar emin oluyorum?

        Çok basit.

        Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Atatürkçü subaylar, haklarında tutuklama kararı çıktığı zaman birer birer gidip teslim oldular.

        Yurtdışında görevli bulunanlar bile hemen dönüp savcılıklara gittiler ve ifadelerini verip tutuklandılar.

        Darbe girişimini yapan “şerefsizler” ise birer birer kaçıyorlar ve hepsi kaçtıkları ülkelerde iltica talebinde bulunuyorlar.

        Macun gibi geyik

        Son günlerde özellikle sosyal ağda herkesin birbirine gönderdiği “faydalı bir bilgi” var.

        Diş macunu tüplerinin alt tarafında bulunan farklı renklerdeki çizgilerle ilgili bir “uyarı”.

        Buna göre, eğer diş macunu tüpünün altında “siyah” bir çizgi varsa bu içindeki macunun “tamamen kimyasal”, “kırmızı” bir çizgi varsa macunun “kimyasal ve doğal karışımı”, “mavi” çizgi varsa macunun “doğal ve ilaç katkılı”, “yeşil” çizgi varsa macunun tamamen “doğal” olduğuna işaret ediyor.

        Şimdi kimi görsem diş macunu tüpünün altındaki çizgiyi inceliyor ve herkes “yeşil” renkli olanını arıyor.

        Ben bunun tamamen palavra olduğunu düşünüyordum ama yine de arayıp Diş Hekimi Galip Gürel’e sordum.

        “Bu uzun zamandır ortalıkta gezinen bir dezenformasyon. O çizgilerin içerikle hiçbir ilişkisi yok. Büyük ihtimalle tüplerin üzerindeki baskı ya da kesimle ilgili bir işaret olsa gerek” dedi.

        Anlayacağınız bu durum bir şehir efsanesi, boş bir geyik muhabbeti.

        Boşu boşuna ne kendinizi yorun, ne de eczacınızı.

        Trafiğin katili İSPARK

        İSTANBUL trafiği her gün, bir öncekinden daha kötü oluyor.

        Eskiden hangi gün veya günün hangi saatinde yoğun olacağını bilir veya tahmin edebilirdik.

        Artık bunu tahmin etmek de imkânsız hale geldi. Ne zaman nerede tıkanacağı belli değil trafiğin.

        3. köprünün açılması da pek bir işe yaramadı. Gündüz saatlerinde köprüler nispeten biraz daha iyi olsa da akşam saatlerinde fark eden bir şey olmadı.

        Tam aksine 3. köprü, bu kez başka noktalarda kilitlenmelere neden oldu.

        Bana göre İstanbul trafiğinin giderek bu kadar kötü olmasının nedenleri şöyle:

        1. İstanbul’un trafik planlamasını yapanlar trafiğe çıkmıyorlar. Ya da eskortla ve makam aracıyla gezdikleri için nerede sorun var göremiyorlar. Akış planlamalarını yanlış yapıyorlar

        2. Kavşak ve köprülü kavşaklar yanlış planlanıyor. Bağlantılar hatalı yapılıyor.

        3. Sinyalizasyon sisteminin koordinasyonu doğru yapılmıyor.

        4. Çok fazla inşaat yapılıyor, buna bağlı olarak da çok fazla kamyon şehir içine girip çıkıyor. Bunlar saat limitlerine uymuyor ya da bunlara çok rahatça izin veriliyor.

        5. Servis otobüsleri gün içinde yol kenarlarına park ederek yolları daraltıyor.

        6. Trafik polisleri, trafik akışını sağlamayı bilmiyor, zaten ortada pek polis de yok. Olanlar da uygulamalarla trafiği daha da sıkıştırıyorlar.

        7. Ve en önemli sorun İSPARK. Emin olun değnekçiler dönemi daha iyiydi. Belediye, İSPARK’a para kazandıracağım diye en olmadık yerde yol kenarlarını otoparka çevirdi. Bir de buralarda vale uygulaması yapılan bölgelerde iş iyice içinden çıkılmaz hale geldi. Başta iyi bir iş gibi başlayan İSPARK, trafik katiline dönüştü.

        Ne Zaman Adam Oluruz?

        Bilmemenin, olmaması anlamına gelmediğini bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar