Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAFTA sonundaki bir yazımda MHP Genel Başkanı için “İki mahallenin ortasında” diye yazınca, MHP’den önce “makul”, sonra ise “orantısız” tepki geldi.

        Önce MHP’li Mevlüt Karakaya’nın sosyal medya üzerinden mesajını gördüm.

        “Sayın Bahçeli iki mahalleye de ait değil, doğrudur. Lakin ‘İki ara’ dediğiniz o mekân bizatihi Türk milleti mahallesidir” diye yazdı.

        Sonrasında ise Prof. Semih Yalçın’dan, “Sayın Bahçeli üzerinden Türk milliyetçilerine mahalle tereddüdü yakıştırması Altaylı’nın içinde böceklenmiş erik kurularının izharıdır” diye bir salvo geldi.

        Çok anlamadım, ama galiba bana hakaret amaçlı bir paylaşımdı.

        Umursamam.

        Eleştiri bile olmayan bir değerlendirmeye bu denli öfkeyi anlamadım sadece.

        Neyse, konumuz bu değil.

        Ben bambaşka bir soruya yanıt aramak istiyordum.

        Soruyu sizinle paylaşayım: “Sizce son 1 yıl içinde Türkiye’nin en önemli siyasetçisi haline gelen kişi kimdir?”

        Yanıtlarınızı tahmin edebiliyorum.

        Elbette ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son 16 yıldır Türkiye’nin en önemli siyasetçisi ve bugün de yürütmenin kayıtsız şartsız tek hâkimi olması nedeniyle büyük bir gücü konsolide etmiş durumda.

        Ancak benim kastettiğim o değil.

        Ben bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum.

        O noktanın adı Devlet Bahçeli.

        Partisi pek çok badireleri atlatırken veya hâlâ bu badirelerle uğraşırken, bugün Devlet Bahçeli Türkiye’deki “en kilit” siyaset adamı konumuna taşıdı kendisini.

        Bunu çeşitli vesilelerle kayda geçirmek mümkün ama en önemli gösterge geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı.

        AK Parti Milletvekili Ogan, “Yeni bir devlet kuruyoruz” dedi.

        Muhalif cepheden müthiş bir tepki yükseldi.

        İktidar cephesi ise siyasi zamanda uzunca sayılabilecek bir süre “suskun” kaldı.

        Sonra Devlet Bahçeli çıktı, sert bir açıklamayla Ogan’ı eleştirdi. Eleştirmek ne kelime, yerin dibine soktu.

        Ve hemen arkasından suskun iktidar partisinden birbiri ardına sert açıklamalar, eleştiriler yükselmeye başladı.

        İşte soru bu.

        Devlet Bahçeli, Ogan’a sert tepki göstermeseydi, “Olabilir, yeni devlet kurmak kötü bir şey değildir” gibisinden bir açıklama yapsaydı, AK Parti yine de Ogan’ı eleştirebilir, sözlerini dışlayıcı açıklamalar birbirini izler miydi?

        Emin olun ki, böyle bir şey olmazdı.

        Örneklerini ya da ipuçlarını başka pek çok yerde bulabileceğimiz gibi, Devlet Bahçeli bugün iktidarın pek çok alandaki hamlelerinde “belirleyici” rol oynuyor.

        Bir anlamda “paradigma”yı belirliyor.

        Ben bunun adına “siyasi güç” derim.

        Bahçeli’nin politikalarının milliyetçileri yüzde yüz memnun edip etmemesi ayrı bir konu, ama gücünde hiçbir sorun yok.

        **************

        CELAL ŞENGÖR: TELAŞA GEREK YOK

        EGE’de depremlerin ardı arkası kesilmiyor.

        Özellikle Bodrum civarları beşik gibi sallanıp duruyor.

        Ahali artık alışmış gibi görünse de ince bir tedirginlik de yok değil.

        Okurlardan epey bir mail geliyor bununla ilgili program yapmamı isteyen.

        Türkiye’nin tektoniğini ve dolayısıyla deprem olasılıklarını en iyi bilen isim olan dostum Profesör Celal Şengör’den Ege kıyısındaki tatilini yarıda kesmesini isteyecek halim yoktu, ama Bodrum’da ardı arkası kesilmeyen depremlerle ilgili biraz bilgi rica ettim.

        Buyurun bakalım Celal Hoca ne diyor:

        “Sevgili Fatih,

        Bodrum’da meydana gelen depremlerin, orada yaşayanların ve ziyaretçilerin huzurunu kaçırdığını yazıyorsun. Haksız değiller: Elimizdeki deprem kayıtlarına göre 15. yüzyıldan beri Ege’de deprem faaliyetinin en kesif olduğu kısım Büyük Menderes Vadisi’nden Edremit’e kadar olan alandır. Daha kuzeyi, malum, Kuzey Anadolu Fayı’nın arazisine girer. Gökova civarında elimizde çok deprem kaydı yok. Bu demek değildir ki olmadı. Ama elimizdekilere göre, orası epey bir süredir suskun. Şimdi Ege yılda 1.5 ile 2.5 cm bir hızla kuzey-güney geriliyor. Yani Marmaris, İstanbul’dan bu hızla uzaklaşıyor. Bu uzaklaşma, bizim Ege Bölgesi’nde bulunan doğu-batı uzantılı olukları (kuzeyden güneye: Edremit-Müsellem Boğazı, Bakırçay-Simav, Alaşehir, Küçük Menderes, Büyük Menderes ve Gökova) sınırlayan normal faylar boyunca olan hareketle gerçekleşiyor. Bu hareketler de zaman zaman depremlere yol açıyor.

        Bu depremlerin en büyükleri zar zor 7’yi bulur (bazen azıcık geçer). Genellikle 6.5 veya daha küçüktür. 6.5’lik bir deprem fay üzerinde kabaca 2 m ötelenme demektir (bunu Amerikan Jeoloji Servisi’nin istatistiki değerlendirmelerinden aldım). Normal fayların eğimlerini gene kabaca 45 derece olarak alırsak, 2 m bir ikizkenar üçgenin hipotenüsüne karşılık geliyor demektir ki bu gene kabaca 1.5 metrelik bir yatay uzamaya karşılık gelir. Ege’deki yıllık uzamanın en çok 2.5 cm olduğunu var sayalım. Demek on senede 25, yüz senede 2.5 m demektir.

        Eh geçen yüzyılda olan büyük Ege depremlerinin üçünü ele alalım: Gediz, Alaşehir, Söke. Bu depremler zaten Batı Anadolu’nun yüzyıllık kotasını doldurmuşlardır. Bodrum Depremi bunlardan daha batıda olduğu için kelimenin tam anlamıyla ekstradır. Bundan sonra burada bu büyüklükte bir deprem olması için Ege’nin hızlanması gerekir ki bu da mümkün değildir. Dolayısıyla meydana gelen kırılmadan sonra çevredeki faylar da üzerlerinde birikmiş olan gerilmeyi boşaltacaklardır. Bu da 5+, 4+, 3+ gibi depremlerin bir müddet daha sürmesi demektir ki, ben bunda çok telaş edilecek bir durum görmüyorum. Tatile devam.”

        **************

        İLKELİ DURUŞ

        KULÜPLER Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ, 10 Ağustos’ta görevi bırakacağını açıkladığı zaman yanında oturan Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, “Bırakmasına izin vermeyiz. Hiçbir yere gidemez” demişti.

        Pazartesi günü spor sayfalarında yayımlanan röportajımda Halil Özer de bunu sordu.

        Ben de “O göreve kendi teşne oluyor” demiştim.

        Sağolsun Özbek beni yanıltmadı.

        “Bıraktırmayız” dediği Gümüşdağ daha koltuktan kalkmadan o makama aday olduğunu açıkladı.

        Biz buna “İlkeli duruş” diyoruz.

        Ama Dursun Özbek tipi.

        **************

        MOTORLU SERVİSLER TEHLİKE SAÇIYOR

        GEÇEN hafta motosikletlerle ilgili yazınca motosiklet kullanıcılarından epey bir tepki geldi.

        “Bahsettiğiniz apaçi sürücüler var, kullanıcıların büyük bölümü aklı başında insanlar.”

        Doğrudur ama ölümlü kazaların büyük bölümünü apaçiler, bir bölümünü ise aklı başında sürücüler yapıyor.

        Motosiklet konusunda benim gördüğüm en büyük sorun ise motorlu servisler.

        Yani genelde fast-food sistemlerinin veya gıda işletmecilerinin servislerini yapan büyük bölümü çocuk yaşta sürücüler.

        Bunlar tüm kuralları altüst ederek, hatta tanımayarak, otomobillerin arasında türlü atraksiyonla teslimat yapmaya çalışıyorlar.

        Pek çoğu da kaza yapıyor. Bazen küçük, bazen büyük kazalar.

        Oysa başta ABD olmak üzere medeni dünyanın büyük bölümünde bu tip servislerin motosikletle yapılması yasak.

        Ya otomobille ya da bisikletle yapılıyor.

        Bence özellikle büyük şehirlerimizde motosikletli servislerin yasaklanması veya en azından biraz zapturapt altına alınması gerek.

        **************

        Ne zaman adam oluruz?

        Kalkınma planlarına iklim değişikliğini koymayı ihmal etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar