Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYANIN hiçbir yerinde bürokrasinin Türkiye’deki gibi bir rahatlığa, bir konfora sahip olduğunu zannetmiyorum.

        Büyük ihtimalle, diğer ülkelerin bürokratları Türkiye’deki bürokratları kıskanıyor, onların konforuna özeniyordur.

        Niye mi? Çok basit.

        Vücudun en fazla enerji harcayan organı olan beyinlerini kullanma gereği hissetmiyorlar.

        Hiçbir düşünce, hiçbir fikir, öneri üretme gereklilikleri yok.

        Bir kişi onlar adına düşünüyor, üretiyor ve söylüyor. Onlar da yapıyorlar.

        Düşünmenin, üretmenin getirdiği bir sorumluluk da sırtlarına yüklenmemiş oluyor.

        Bir bürokrat için bundan büyük nimet olabilir mi?

        Cumhurbaşkanı Erdoğan düşünüyor, karar veriyor ve söylüyor.

        Bürokrat da uyguluyor.

        “SBS kalksın, TEOG gelsin.”

        “Başüstüne efendim. Zaten bu SBS iyi bir sistem değildi.”

        “TEOG da kalksın.”

        “Çok iyi buyurdunuz efendim. Zaten TEOG da iyi değildi ama biz size söyleyememiştik.”

        “Futbolda yabancı sınırlaması gelsin.”

        “Çok doğru efendim. Nedir bu yabancılara verdiğimiz paralar.”

        “Futbolda yabancı sınırlaması kalksın.”

        “Vallahi haklısınız. Hemen kaldırıyoruz. Zaten bizim futbolcular sermişlerdi bu sınır yüzünden.”

        “Yabancı sınırlaması yeniden gelsin.”

        “Ne iyi söylediniz efendim. Milli Takım’ı bile yapamıyorduk bu yabancılar yüzünden. Hemen sınırlayalım.”

        Örnekleri çoğaltmak mümkün ama bu bürokrasi tavrı, Cumhurbaşkanı’na yapılan büyük bir haksızlık.

        Ve devlette maaş israfı. Ne gerek var, müsteşara, genel müdüre, uzmana.

        Her şeyi bir kişiyi düşünecekse.

        **************

        REFERANDUMLAR

        DÜNYA siyasetinin “yeni çağında” en önemli sorun kaynağı galiba “referandumlar” olacak.

        İngiltere referandumla başına açtığı “Brexit belası”ndan nasıl çıkacağını bir türlü çözemiyor. İspanya’daki sorun daha büyük.

        “Ayrılıkçı” Katalanların referandumu İspanya’yı böldü bölecek. Gerilim tırmanıyor. İspanyol maliyesi, Katalanların “anayasal” durumuna aldırmadan gelirlerine el koydu. Ülke daha da gerilecek gibi duruyor.

        Bizi en yakından ilgilendiren referandum ise hemen dibimizde: Kuzey Irak’taki Kürt otonom bölgesinde yapılacak olan “bağımsızlık” referandumu.

        Ben de birkaç gündür bununla ilgili yazıp duruyorum.

        Irak merkezi yönetiminin ve bölgedeki tüm devletlerin itirazları, bu referandumun Irak Anayasası açısından “yasal” olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

        Zaten bu yüzden Irak Anayasa Mahkemesi ve Irak yönetimi “Yapmayın” demiyor, diyemiyor. “Erteleyin” diyebiliyor.

        Barzani ise referandum konusunda kararlı.

        Ancak bu referandumdan Barzani’nin ne gibi bir siyasi beklentisi olduğu net değil.

        Çünkü Barzani’nin gücü, Kuzey Irak’taki Kürt otonom bölgesinde bile sınırlı.

        Hele hele Suriye’deki Kürtler üzerinde hemen hiçbir etkisi yok.

        Orası doğrudan PKK kontrolünde.

        Barzani’ye destek verenler ise örtülü olarak ABD, açık olaraksa İsrail ve Suudi Arabistan.

        Barzani’nin buradan siyasi çıkarı görülmüyor ama dolmuşa binmiş gidiyor.

        Benim gördüğüm ise buradan çıkacak tek siyasi sonucun bölgede yeni bir karışıklık, yeni bir kargaşa ortamı. Ve belki de yeni çatışma alanları.

        Zannederim İsrail’in de istediği bu. DEAŞ’tan beklediği verimi alamayanlar, şimdi Barzani üzerinden yeni bir “çıbanbaşı” oluşturmak istiyorlar.

        PKK DA REFERANDUMA KARŞI

        BİR yerlerde yazıldı mı bilmiyorum ama Barzani’nin “bağımsızlık” referandumuna karşı çıkanlar arasında Kürdistan İşçi Partisi, yani PKK da yer alıyor.

        PKK’nın Kandil’deki elebaşılarından Mustafa Karasu, Kuzey Irak Kürt Otonom Bölgesi’nde yapılacak referanduma karşı olduklarını açık ve net biçimde açıkladı.

        Tabii terör örgütünün derdi başka. Onlar da Barzani’nin güçlenmesini ve liderliğini pekiştirmesini istemiyorlar.

        **************

        TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ PALAVRASI

        KUZEY Irak Kürtlerinin yapacağı bağımsızlık referandumuna karşı çıkan ülkelerin tamamı, özellikle de bölge ülkeleri, karşı çıkışlarına gerekçe olarak “Irak’ın toprak bütünlüğü”nü gerekçe gösteriyorlar.

        Oysa biliyoruz ki bu ülkelerin hiçbirinin Irak’ın toprak bütünlüğü çok da umurunda değil.

        İran, Şii ağırlıklı bir merkezi yönetim üzerinde otorite kurduğu ve Irak’ta en etkin güç olduğu için bugün “Toprak bütünlüğü” diyor ama aksi bir durumda toprak bütünlüğünü umursamayacağı çok açık.

        Türkiye ise uzun zamandan beri Kürt yönetimiyle siyaset ve ticaret kotarırken, buna tepki gösteren Irak merkezi yönetimine, “Siz Irak’ın tamamını temsil etmiyorsunuz. Sünnileri ve Kürtleri dışlıyorsunuz” diyordu ve bu söylem haksız da değildi.

        Ama şimdi herkes “toprak bütünlükçü” oldu. Oysa samimi davranıp, “Irak’ta Kürtlerin kuracağı bir devlet bizim topraklarımızdaki Kürtleri ne şekilde etkiler bilemediğimiz ve bunun bir örnek teşkil etmesini istemediğimiz için bağımsız Kürt devletine karşıyız” deseler çok daha samimi ve inandırıcı olacak.

        Üstelik haklı da olacaklar.

        **************

        SINAVDA 40 YIL ÖNCEYE DÖNÜŞ

        TEOG sınavının kaldırılmasıyla ilgili türlü teoriler üretiliyor.

        Hepsi de haklı olabilir.

        Bilmiyorum.

        Ama şunu biliyorum, pek çok “kıymetli okul”, ekol haline gelmiş okul, kendi öğrencisini seçmek için sınav yapacaktır.

        Bunun tek sıkıntısı, bundan böyle “Hakkâri’de koyun otlatırdı, şimdi Robert Kolej’de okuyacak” gibi haberler görmeyeceğiz.

        Çünkü o çocukların Robert Kolej sınavına girme ihtimali kalmayacak.

        Buna karşın, benim çocukluğumda olduğu gibi, her okulun kendi sınavı olacak.

        Benim yaşıtlarım o dönemde her okul için ayrı sınava girerdi ve okullar sınavını kendi yapardı.

        Yine ona dönülecek büyük ihtimalle.

        **************

        ALINGANLIĞIN BÖYLESİ

        BEŞİKTAŞ Kulübü’nü ve spiker Melih Şendil’i yerden yere vuruyorlar.

        Niye?

        Quaresma’nın kaydettiği gol öncesi, iki kişiyi çalımlamasıyla ilgili olarak Şendil, “İçlerinden geçti” demiş, Beşiktaş da bunu Twitter hesabında yazmış.

        Anlamadım bunun nesi ayıp.

        Bu tip çalımlarda hepimiz “Adamların içinden geçti” demez miyiz?

        Kendi takımımızın savunma oyuncusu böyle bir çalım yediği zaman, kendi takımımız için bile bu tabiri kullanmaz mıyız?

        Burada bir farklı mana aramak neyin nesi?

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Eğitimde istikrarın siyasette istikrardan daha önemli olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar