Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KEMAL Kılıçdaroğlu’nun zaman zaman “çok iddialı” iddialar ortaya attıktan sonra, bunu belgelendirmeyerek suçladığı kişileri güçlendirdiğini yazdım dün.

        Ve eleştirdim anamuhalefet liderini.

        Bu kez öyle olmadı.

        Kılıçdaroğlu önce Cumhurbaşkanı’nın yurtdışı hesaplarda parası olduğunu ileri sürdü.

        Cumhurbaşkanı bu duruma çok sinirlendi ve “Yalan, ispatla istifa ederim” diyerek meydan okudu.

        Hatta bu iddialarla ilgili olarak 1.5 milyon TL tazminat talebiyle dava açtığını da söyledi.

        Daha önce bu gibi iddialarını lafta bırakan Kemal Kılıçdaroğlu bu kez grup toplantısında kürsüye çıktı ve Cumhurbaşkanı’nın değilse de yakınlarının İngiltere’nin vergi cennetlerinden Man Adası’nda bir şirkete aktardıkları çeşitli paraların swift belgelerini açıkladı.

        Her ne kadar her Türk vatandaşının yurtdışına para çıkarması suç değilse de siyasetçiler açısından sıkıntı yaratan bir durum.

        Gösterilen belgeler gerçek mi, bu paralar reel olarak aktarıldı mı, şimdilik bilmiyoruz.

        Belgeler basına dağıtılmadığı için, tam anlamıyla inceleme şansımız da olmadı.

        Cumhurbaşkanı’nın avukatları, bu belgelerin “sahte” olduğunu, hatta “FETÖ üretimi” olduğunu söyleyerek bunlar için ayrıca bir dava açacaklarını söylediler.

        Allah tarafından hem iddialar, hem de belgeler ayrı ayrı Cumhurbaşkanı tarafından yargıya götürüldüğü için incelenecek ve gerçek olup olmadığı ortaya çıkarılacaktır.

        Kimileri “Yargı bağımsız değil” diyebilir.

        Önemli değil. AİHM’ye kadar yolu var davanın.

        Tabii bu paraların bir bankaya değil, bir şirkete yollanması da bir savunma olabilir.

        Ya da transferlerde Cumhurbaşkanı’nın adının geçmemesi, bir diğer argüman olarak ileri sürülebilir.

        Belki de, belgeler tümden sahte de olabilir!

        Bu nedenle Cumhurbaşkanı tarafından anamuhalefet liderine açılan dava, sıradan bir tazminat davası olmanın ötesinde bir anlam kazanmıştır.

        *************

        SIK DUYULAN CÜMLENİN ÜSTÜ ÇİZİLDİ

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın her yerde ismini kullanarak iş kotarmaya çalışanlarla ilgili söylediği, “Bir şey söylenecekse kendim söylerim. Ailem dahil kimsenin benim adıma konuşmasına ihtiyacım yok. Bunları dinlemeyin” demesi, Türkiye’nin çok ihtiyaç duyduğu bir cümle idi.

        Çünkü son zamanlarda pek çok yerde bu cümle kullanılır olmuştu:

        “Beyefendi böyle istiyor, beyefendi böyle talimat verdi.”

        Kimsenin de kalkıp Beyefendi’ye, “Efendim böyle bir talimatınız var mı?” diye sorma ihtimali olmadığı için, küçük küçük güç odakları oluşmaya başlamıştı.

        Umarım Erdoğan’ın bu şahane çıkışı, bu “kalıbın” sonu olur.

        *************

        GÜNAH KEÇİLERİ

        GENÇLER hatırlamaz, yaşı uygun olanlar da tam olarak hatırlamayabilir.

        Hatırlatmakta fayda var.

        1980’lerin başı.

        İran’da yeni devrim olmuş. Humeyni iktidar.

        İran’daki ABD elçiliği aylarca işgal edilmiş.

        İran-ABD ilişkisi tam bir felaket halde.

        Bu arada Irak, Basra Körfezi’ndeki sahipliği tartışmalı alanlarla ilgili gerilim üzerine İran’la savaşmaya başlamış.

        İran-Irak Savaşı tam gaz sürüyor.

        ABD, Irak’ı destekliyor haliyle.

        Ve 1986 yılında skandal patlar.

        ABD, “düşman” olduğu İran’a gizlice silah satarak Irak’la savaşına destek olmaktadır.

        Skandalı küçük bir Lübnan gazetesi ortaya çıkarır ve tarihe “İrangate” ya da “Kontra Skandalı” olarak geçen mesele patlar.

        Başkan Reagan önce olayı inkâr eder.

        Ardından kabullenmek zorunda kalır.

        ABD, İran’a silah satmakta ve buradan elde ettiği parayla Nikaragua’da, komünist rejime karşı silahlı mücadele sürdüren “Kontra”lara yardım etmektedir.

        Allem kallem, bütün bu rezalet Oliver North adlı bir yarbaya fatura edilir.

        North, Amerikan ordusunda alınabilecek tüm madalyaları almış bir askerdir ama açık belge ve bilgilere, ulusal güvenlik danışmanıyla yaptığı görüşmelerin ortalığa saçılmasına rağmen tüm suçu üstlenir.

        Yargılanır, cezaya çarptırılır.

        Amerikan devleti elini yakmış, konu da kapanmıştır.

        Niye mi anlattım.

        Bilmem.

        Siz düşünün biraz da...

        *************

        SİLAH YARDIMI SÜRECEK DEMEDİM Mİ?

        GEÇEN hafta, daha temkinli davranan Habertürk hariç tüm gazeteler ağız birliği etmişçesine, “Trump’la konuşuldu. Artık Amerika, YPG/ PKK’ya silah yollamayacak” diye manşet atarken, bu köşenin yazarı fakir bendeniz, ABD’li bir gazeteciyle yaptığı görüşmeden sonra durumu şöyle özetledim:

        “ABD tarafı tam olarak böyle demiyor. Sadece Kürtlere yapılan yardımlar konusunda daha hassas olacaklarını söylüyorlar. Kürtlere verilen yardımların nevii konusunda daha dikkatli davranacaklar. Bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılmaması konusunda daha uyarıcı olacaklar.”

        Yani “Silah yardımları devam edecek” diye yazdım.

        Bu yazı pazar günü yayınlandı.

        Pazartesi günü ABD’nin Kürtlere yeniden 100 kamyon silah ve malzeme gönderdiği ortaya çıktı.

        Tabii ben de sık sık olduğu gibi haklı çıktım.

        Kocasından daha güzel olduğu için Melania Trump’ın fotoğrafını kullandım

        *************

        BAKAN IŞIK: O PLATFORM HÂLÂ KULLANILABİLİR

        ESKİ Sanayi ve Teknoloji Bakanı, şimdinin Başbakan Yardımcısı Fikri Işık aradı.

        Dün, “Fikri Bey bu işe karışmasın, babayiğitleri rahat bıraksın” diye yazmış ve satın alınan SAAB platformuna boşu boşuna milyonlarca dolar ödenmiş olduğunu söylemiştim.

        Fikri Bey gayet kibarca, “O para boşuna ödenmedi. Yeni bir platform geliştirmek 1 milyar dolar ve 5 yıl gerektiriyordu, bize ise hemen bir platform lazımdı ve hazırda en ucuz bu vardı. Çin hariç tüm haklarını biz aldık. Keşke o proje yürütülseydi” dedi.

        İlginç bilgiler aktardı.

        “Platformu aldıktan sonra elektrikli bir otomobil için TÜBİTAK’la beraber ciddi çalışmalar yürüttük. Ülkenin tüm otomotiv birikimini buraya yansıtacak bir organizasyon yaptık. Aynı platformu satın alan Çinli işadamı, o eleştirilen platform üzerine elektrikli bir araç geliştirdi ve bu yıl piyasaya çıkaracak. O dönem biz kendisine ortaklık teklif etmiştik ve yüzde elli elli ortak olmayı kabul etmişti. İyi bir fırsattı” dedi.

        Işık’a göre, 5 babayiğit de bu platformu kullanmanın hem doğru hem de en hızlı çözüm olacağını görüp buna yönelebilir.

        Bakan Işık ile buluşup yerli otomobil üzerine uzun uzun konuşma kararı aldık.

        *************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Umut ile akılı birleştirebildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar