Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HATIRLAYACAKSINIZ, bir süre önce bu köşede Türkiye’de dizi yapımcısı şirketlere yönelik olarak yapılan “polis operasyonu” nun bir FETÖ kumpası olduğunu yazmıştım.

        Hatırlamayan arşive bakar bulur.

        Bu operasyonun nedeni şuydu.

        Türk dizilerinin Ortadoğu başta olmak üzere çok sayıda ülkede izlenmesinin hem Hollywood’un işini bozduğunu hem de Türkiye’nin kültürel olarak bu bölgelerle yakınlaşmasının emperyalist güçleri rahatsız ettiğini yazmış ve bu nedenle FETÖ’ye bu operasyonun yaptırıldığını yazmıştım.

        Çünkü gözaltına alınıp tüm hesaplarına el konulan yapımcılar, Türkiye’nin en fazla dizi ihraç eden yapımcılarıydı.

        Yani ödüllendirilmesi gerekirken gözaltına alınan kişilerdi.

        Şimdi Suudi sermayeli, Dubai merkezli MBC televizyon grubu, Türk dizilerini bundan böyle yayınlamayacağını ve yayınlatmayacağını duyurmuş.

        Suudi Arabistan’ın son yıllarda Türkiye’ye karşı takındığı tavır ve kimlerle yatağa girdiği göz önüne alınırsa, benim geçmişteki “Bu bir FETÖ kumpasıdır” tezimin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkar.

        FETÖ eliyle kaynağından kesmeye çalıştıkları “Türk dalgası”nı orada kesemeyince şimdi önüne duvar örüyorlar.

        Umarım Suudi Kral bir daha Türkiye’ye geldiğinde (eğer gelirse), kimse gidip otelinde ziyaret etmeye kalkışmaz!

        ***********

        BU ‘DEHA’YA DİKKAT

        BİR bağımsız gazeteciler grubu, Suriye’de olan bitene “farklı bir gözle bakmak” gerektiğini iddia ediyor.

        Diyorlar ki: “Suriye’deki çokuluslu vekâlet savaşlarının önemli nedenlerinden biri bir şirket.”

        Sözünü ettikleri şirket, ABD merkezli ve İsrail’de bir kolu bulunan Genie Energy adlı bir petrol şirketi.

        Şirketin her şirket gibi bir yönetim kurulu ve profesyonel yöneticileri var.

        Ancak “Deha” anlamına gelen Genie’nin “dehası” yönetiminde değil şirketin “Danışma Kurulu”nda ortaya çıkıyor.

        Bakın şirketin Danışma Kurulu’nda kimler yer alıyor:

        1. Dick Cheney: Eski ABD Başkan Yardımcısı ve eski ABD Savunma Bakanı.

        2. James Woolsey: Eski CIA Başkanı, stratejik silahların kısıtlanması görüşmelerinde ABD temsilcisi, eski donanma müsteşarı ve daha birçok önemli görev.

        3. Larry Summers: Eski ABD Hazine Bakanı.

        4. Bill Richardson: Eski ABD Enerji Bakanı ve BM Daimi Temsilcisi.

        5. Jacob Rothschild: Dünyanın bilinen ve bilinmeyen en güçlü çokuluslu banker ailesinin önde gelen ismi.

        6. Rupert Murdoch: Uluslararası medya devi, Financial Times’ın ve FOX’un sahibi.

        Genie Energy, Suriye’ye ait olan ama İsrail işgali altında bulunan Golan Tepeleri’nde var olduğu söylenen geniş petrol ve doğalgaz yataklarının işletme haklarını almış durumda.

        Ve özgür gazeteciler diyor ki: “Suriye’de olan bitenin nedeni bu.”

        Ben Suriye’de olan bitenin tek bir nedeni olduğunu düşünemem.

        Ama böyle bir danışma kuruluna sahip bir şirketin, bölgeyi karıştıran unsurlardan biri olma olasılığını da göz ardı edemem.

        ***********

        YARGI ÇÖKER AVUKATLARA YARAR

        ŞİMDİ de “miras sorgulama sistemi” geliyor.

        Soyumuzu sopumuzu öğrendik, şimdi miras kalmış mı onu da öğreneceğiz.

        Şahane!

        Ben size söyleyeyim, bu sorgulama bir tek işe yarar.

        Zaten dosya yükü altında boğulmuş Türk yargısına yepyeni bir yük getirir.

        Miras davalarının sayısı kısa sürede katlanır.

        Ve bu iş sadece avukatlara yarar.

        Avukatlık büroları yıllarca sürecek miras davalarından iyi para kazanırlar.

        ***********

        ZEKÂ DOLU BİR YAKLAŞIM

        CELAL Şengör’ün “salak” sözüyle yaptığı “medya testine” en hoş yaklaşımı Ersoy Dede sergiledi.

        Dede dünkü sabah programında Celal Hoca’ya “salak” dedi ve bunu tepkileri test etmek için yaptığını söyledi.

        Bu adamı asın kesin zırvalarından, yalancılık suçlamalarından, tehdit rezilliklerinden çok daha medeni, çok daha esprili, çok daha doğru bir yaklaşım.

        En azından içinde zekâ barındıran bir tavır.

        Ben bu “mütekabiliyet” yaklaşımına çok güldüm.

        Bunu da Dede’ye ilettim.

        Bu arada şunu da söyleyeyim.

        Celal Hoca gazetecilere kızdı ama Milliyet Gazetesi’nde bir genç meslektaşım, Batlamyus Atlası’nın tanıtımı için yapılan toplantıda anlatılanları son derece geniş ve tam da olması gerektiği gibi haber yaptı.

        Onu da unutmamak lazım.

        ***********

        AKİT’İ SUÇLAMADIK

        AKİTÇİLER, sabah programında saçmalayan yorumcuyla ilgili eleştiri yapanları ağır bir biçimde suçlayarak Akit’e karşı bir tutum içinde olmakla itham ediyorlar.

        Benim gördüğüm, böyle bir durum yok.

        Kendi adıma ben bu meseleyle ilgili Akit’i suçlamayı aklımdan bile geçirmedim.

        Canlı yayınlanan bir programda, programcının söyledikleri programı yapan kişiyi bağlar.

        Kurumu değil.

        Akit bu kişiyi korumaya kalksaydı, “Bu fikirleri biz de savunuyoruz” deseydi, bu programcının programını aynen devam ettirseydi, ki buna da hakkı var, o zaman Akit suçlanabilirdi.

        Ama mevcut durumda kimse Akit’e bir şey demiyor.

        Üstelik Akit’te yazan biri, başka bir yerde de benzer, hatta daha ağır şeyler söyleyebilir.

        Bunlar da Akit’i bağlamaz.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kanun devletinin hukuk devleti anlamına gelmediğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar