Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR trafik polisi...

        Emniyet şeridine girmiş, çakar denilen ışıldaklarını parlata parlata gelen bir otomobili durduruyor.

        Aracın önünde arkasında bir polis eskortu yok.

        İçinde koruma polisi yok.

        Yani geçiş üstünlüğüne sahip bir araç değil.

        Ruhsatı bir özel şirket adına.

        Ve içinde bir sürücü ve iki kişi oturuyor.

        Polis memuru da kendisine kanunun emrettiği “yasaları uygulama görevini” yerine getirmek istiyor.

        Üstelik de İçişleri Bakanı, “Her önüne gelen, çakarı takıp emniyet şeridine giremeyecek” diye tamim yayınlamış.

        Otomobilin içindeki kişi, İl Milli Eğitim Müdürü olduğunu söylüyor.

        İyi de yasalara göre milli eğitim müdürlerini taşıyan araçların geçiş üstünlüğü yok.

        Polis memuru yasayı uygulamak istiyor.

        Mevzu büyüyor ve olay yerine bir emniyet müdür yardımcısı geliyor.

        Yasaları uygulamak isteyen kendi memurunu azarlıyor, yasalara uymayanı özür dileyip yolluyor.

        Yetmiyor, polis memuru açığa alınıyor.

        Ben de buna “Yuh artık” diyorum.

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan rica ediyorum.

        Sizin talimatınızı ve daha da önemlisi yasaları uygulayan bir memurunuza sahip çıkın lütfen.

        ***********

        YASALLIK UBER ALLES

        GEÇEN hafta “Taksiciler UBER’e değil düzenleme yapmayan devlete kızsın” diye yazdım, halkımız ayaklandı.

        Kimi okur bilgi paylaştı, bir kısmı ise “Bize bu taksicileri mi savunuyorsun?” diye kızdı.

        Ben ne kimseyi savunuyorum ne de kimseyi karalıyorum.

        Ben sadece yasal bir platform istiyorum, yasadışılığın ortadan kaldırılmasını ve denetim sağlanmasını istiyorum.

        Taksiciler kötü mü?

        Toptancı yaklaşımda bulunamam.

        Kötüsü de var, iyisi de.

        Otomobiline binmeye korktuğumuz taksi sürücüsü de var, dünya beyefendisi taksi sürücüsü de.

        Taksiler rezalet, eski püskü, pis.

        Doğru, büyük bölümü öyle.

        Ama ayda 8-10 bin lira plaka sahibine verince sürücü iyi otomobil alamıyor ki.

        Taksi plakası birkaç vurguncunun elinde olmasa, sürücü o parayı otomobile yatırsa Mercedes taksiler gezer yollarda.

        Sürücülerin bir bölümü çok kötü. Doğru, kötü.

        Peki devletin, yasa, düzen koyucunun işi ne?

        Getir bir standart ve denetle.

        Diyeceksiniz ki: “Okul servisi sürücülerini denetleyemeyen devlet bunu mu denetleyecek?”

        Gelelim UBER’le ilgili aylar önce yaptığım önerime.

        Dediğim çok açık.

        UBER ya da başka bir benzer sistem olmalı mı?

        Olmalı, çünkü zaten olmuş.

        Ben bundan Türkiye’nin de faydalanmasını ve bu işin legal hale gelmesini öneriyorum.

        Büyük kentlerin belediyeleri ya da Ulaştırma Bakanlığı, “Bireysel Toplu Ulaşım Lisansı” diyebileceğimiz bir lisansı şirketlere versin.

        Mesela desin ki: “İstanbul’un Anadolu yakasında 10 bin, Avrupa yakasında 10 bin adet lisans verilecektir.”

        Her bir araç için de bir alt taban bedel belirlesin.

        UBER ya da başka bir şirket bu ihaleye girsin. Mesela 10 yıllık olacak bu lisanslardan kimi bin, kimi 5 bin lisans alsın.

        Bunun karşılığında devlete bir bedel ödesin.

        Devlet ayrıca standartları belirlesin.

        Desin ki: “Araçlar en fazla 5 yaşında olacak, şu şu şu standartlara sahip olacak, egzoz emisyon değerleri şu kadarın üzerinde olamayacak. Bu araçlar 6 ayda bir teknik muayeneden geçecek.”

        Hatta hibrit veya elektrikli araçlarla ihaleye girenlere bir de indirim sağlasın.

        Sürücü eğitim standartlarını da belirlesin.

        Sürücülerden sağlık, hatta psikolojik raporlar istesin.

        Kavga da bitsin.

        Herkes kazansın.

        Bu konuda medeni ülkelerin ne yaptığının örneklerini de yarın vereyim.

        ***********

        ARKASINDA BİRİ Mİ VAR?

        KİMSE kusura bakmasın ama içimden bir ses, “Türkiye’de UBER’in arkasında bir güç var” diyor. Diyeceksiniz ki: “Nereden çıkardın?”

        Bir yerden çıkarmadım.

        Mantık yürütüyorum sadece. Bunca taksi esnafını kızdıran ve yasal zemini pek de sağlam olmayan böyle bir sistem Türkiye’de yürütülüyorsa üzerinde bir koruma şemsiyesi vardır diye düşünüyorum. Kokusu bir gün çıkar mı bilmem. Benimkisi sadece hissiyat.

        ***********

        BEYAZ ÖRTÜDEKİ SİYAH PİSLİKLER

        BİR özel uçak düştü, 11 pırıl pırıl genç kadın öldü.

        Gece haberi internette okuduğum anda, “Allah ailelere fazladan sabır versin. Sosyal medyada kimbilir neler yazacaklar?” dedim içimden.

        Çünkü sosyal medyayı bir pislik çukuruna çevirenlerin ruh halini yılların tecrübesiyle o kadar iyi biliyorum ki!

        Ertesi gün yazılanları okuyunca zerre şaşırmadım.

        Siz şaşırdınız mı?

        Sakın şaşırmayın.

        Ne yazık ki, böyle bir pislik grubu var ve bunlar sosyal medyayla görünür olmanın hazzını yaşıyorlar.

        Bunlar ezik, zavallı, kişiliksiz ve kıskanç yaratıklar.

        Olamadıkları her şey için olanları, kötülüklerinden kaynaklanan şanssızlıkları için şanslıları, başarısızlıkları için başarılı olanları kıskanan ama bunu kendilerine bile itiraf edemedikleri için herkese saldıran “reziller”.

        Bunlar o ölen genç insanların başarılarını, ailelerini, yaptıklarını, varlıklarını öylesine kıskanmışlar ki, ölümlerini bile kıskanacak hale gelmişler.

        O kadar zavallılar ki, özel uçakla düşüp ölmeyi bile kıskanmışlar.

        Ama sakın bunlar var diye moralinizi bozmayın.

        Yıllardır bunları gördüm, tanıdım.

        Gerçekten çok azlar.

        Bir avuçlar.

        Toplumda egemen olan bunlar değil.

        Sadece çok pisler.

        O kadar pisler ki beyazın içine düşmüş siyah lekeler gibi göze çarpıyorlar.

        Zaten yapmak istedikleri de bu.

        Göze çarpmak istiyorlar.

        Hiç kaale almayın bu “aşağılıkları”.

        Sadece bunlarla aynı havayı soluduğunuz için üzülün.

        Başka bir şey için değil.

        Çünkü bunlar o havayı bile kirletiyorlar.

        ***********

        GERÇEK KAYIPLAR

        BUGÜN dünya biraz daha eksik.

        Büyük bilim adamı Stephen Hawking öldü.

        Ömrünün yarısını kendisini ünlü yapan teoriyi geliştirmek için harcamıştı.

        Kalan yarısında ise bu teorisinin yanlışlığını ispatlamak için yaşamıştı.

        Bilim adamını bundan daha iyi tarif edecek bir yaşam olamaz.

        Böylesine büyük bir adamı kaybetti dünya.

        Ve tüm engellerine karşın bir yandan da aşk adamıydı.

        O yönü de ona bir ayrıcalık katıyordu.

        Yapay zekâ ve insan beyninin dijital ortama aktarılabilmesini en çok bu yüzden istiyorum.

        Dünyamıza değer katan böyle insanların ölümünün dünyamızda eksiklik yaratmaması için.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ ?

        Zenginliğin ölçüsü dünyadan aldıklarımız değil dünyaya kattıklarımız olduğu zaman.

        Diğer Yazılar