Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SAÇMA sapan konuşan bir deliyle oturup sohbet etmeye başlarsanız ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalırsınız.

        1. Onun saçmalıklarına yanıt vermek isterken birdenbire kendinizi onun kadar saçma konuşurken bulabilirsiniz.

        2. Sürekli tekrarlanan saçmalıklarını ciddiye aldığınızı düşünen bir deli, saçmalık çıtasını yükseltmeye kalkışır.

        3. Dışarıdan bakan biri diyaloğunuzu görünce sizi de deli zanneder

        Yunanistan’ın bir Savunma Bakanı var, adı galiba Kammenos.

        Hiçbir ciddiyeti olmayan, hiçbir tutarlılığı olmayan, hiçbir şekilde kaale alınmayacak aptalca laflar edip duruyor.

        Son yumurtlaması “1 saatte Ankara’ya gireriz” oldu.

        Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanları da bu saçmalıklara, bu aptallıklara yanıt verip duruyorlar.

        Açıkçası böyle bir “üşütüğü” ciddiye alıp muhatap olmak, saçmalıklarına yanıt vermek hiç doğru bir iş değil.

        Elbette ki, yaratmaya çalıştığı fiili durumlara anında karşılık verilmeli, Türkiye’ye ait kara parçalarına bayrak falan diktiriyorsa, o bayrak oradan indirilmeli ve kıvrılıp katlanarak ülkesine saygı gereği iade edilmeli.

        Ama bire bir de asla muhatap alınmamalı.

        Deliyle deli olunmamalı.

        ***********

        DURUMUN ALLAH’TAN DEĞİL ARDA

        GALATASARAY ile Başakşehir, ligdeki puan durumları gereği gerilimli bir maç oynadılar.

        Maça damga vuramayan Arda kardeşimiz, maçtan sonra yaptığı konuşmayla gündeme damga vurdu.

        Arda “anlayışlı” bir tutum takınmaya çalışarak yaptığı açıklamalarda, her niyeyse konuya “Allah”ı da dahil etti.

        İçinde bol miktarda Yaratıcı’ya da atıfta bulunan bir konuşma yaptı.

        Arda’nın durumu “Allahlık” ama onun söylediği manada değil.

        Allah ona cömert davranmış ve bol miktarda yetenek vermiş.

        Ama bugün gittiği her yerde ıslıklanıyorsa, her taraftan yağmur gibi eleştiri geliyorsa ve bu eleştirilere Allah vergisi yeteneğiyle yanıt verecek durumda değilse, durumunun Allah’la pek bir alakası yok.

        Arda durumu Allah’a havale edeceğine, Allah’ın verdiği aklı kullanıp “Ben nerede ne hata yaptım da beni canını verecek kadar çok seven insanların bu denli nefretini kazandım? Allah için yaşadığımı söylerken, Allah’ın bana bir lütfu olan yeteğenimi niye boşa harcıyorum? Türk futbolunun en sempatik adamıyken, nasıl oldu da en antipatik adamlarından biri haline geldim?” diye bir sorsun kendine.

        Fazla bir şeye gerek yok, Arda bunun yanıtlarını Allah’ın verdiği aklıyla bulabilir.

        ***********

        KONJONKTÜREL CEZALAR SONRA ÇOK UTANDIRIR

        BEYAZIT Öztürk’ün televizyon programına bağlanarak “Çocuklar ölmesin” demişti Ayşe öğretmen.

        2.5 yıl kadar önce, barış sürecinin bitip PKK’nın yeniden azdığı günlerdi.

        Barış sürecinde söyleseydi herkes alkışlardı Ayşe öğretmeni. Hatta tersini söyleyenler hain olurdu o dönemde.

        Ama Ayşe öğretmen konjonktürü kaçırmıştı.

        “Çocuklar ölmesin demenin konjonktürü mü olur” demeyin.

        Oluyormuş.

        Ayşe öğretmen mahkemeye çıkarıldı.

        1 yıl birkaç ay hapse mahkûm oldu.

        6 ay önce hapse girecekti ama yeni bebeği olmuştu.

        Erteleme istedi.

        Ertelendi 6 ay.

        Şimdi günü gelmiş.

        6 aylık bebeğiyle hapse girecek.

        Ayıp olacak.

        Yazık olacak.

        Ne Ayşe öğretmenin bebeğine, ne başka çocuklara anlatamayacağız bu hapsi.

        Utanacağız çünkü.

        ***********

        NE O, COACHELLA’DA DEMET AKALIN MI ÇIKIYOR

        ÖNCE Burning Man, şimdi de Coachella.

        İki yıldır pek bir moda.

        Basınımız duyurup yazdıkça sosyetemiz oralara akın ediyor.

        Her ikisi de birer müzik ve sanat festivali.

        Hepsinin alttan alta birer felsefesi de var.

        Mesela bugünlerin “sosyetik modası” Coachella, kökü 1999’a giden ama aslında 1993’te Pearl Jam’ın bilet satışlarını protesto maksadıyla ilk olarak konser vermeye gittiği kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdeki bir polo kulübünde başlamış bir müzik olayı.

        Ucuza iyi müzik dinlemek isteyenlerin buluştuğu bir yer.

        Bir zamanların efsanevi müzik festivali Woodstock’un “anti”si.

        1999’dan bu yana bir yıl hariç hep yapılmış.

        Amerika’da yapılan ama biraz Avrupa tarzı olan bir müzik festivali.

        Bizim sosyetikler ve ünlüler geçen yıl Burning Man’i keşfetmişlerdi, bu yıl Coachella’yı.

        Gitmekte, görmekte bir beis yok elbet.

        Ama keyif alıyorsan.

        Oradaki müziği dinliyorsan.

        Oraya akın eden sosyetik ünlülerimizin birinin evinde, otomobilinde orada çıkan gruplardan birinin tek bir plağı, CD’si var mı acaba çok merak ediyorum.

        “Plak mı kaldı, CD mi kaldı?” diyeceksiniz.

        Peki Spotify’ındaki listelerinde o gruplardan tekinin tek bir şarkısı var mı acaba!

        Emin olun yoktur. Yüzde 99’unda yoktur.

        O müziği sevdiği için oraya giden pek çok Türk var yıllardır biliyorum.

        Benim lafım “Her b.ktan tadınmak isteyen” ama asıl derdi oralarda görünmek olanlara.

        Siz de ben de biliyoruz ki, bunlar Demet Akalın, Serdar Ortaç falan dinlerler.

        Ama görüntüyü Coachella’da verirler.

        Not: Sakın yanlış anlamayın; Demet Akalın, Serdar Ortaç dinlemek ayıp değil. Asıl ayıp, “görsünler” diye sevmediğin, anlamadığın müziği dinlermiş gibi yapmak.

        ***********

        OSMANLI KALSAYDI NE OLURDU!

        GEÇENLERDE televizyonda biri çıkmış Osmanlı’yı övüp duruyor.

        Baştan söyleyeyim, Osmanlı’yla hiçbir derdim yok.

        Bugün bu toprakları bize vatan yapan, övündüğümüz tarihimizi yazan kim varsa minnettarız.

        İster Selçuklu olsun, ister Osmanlı.

        Ama Osmanlı’yı övüp Cumhuriyet’i ve kurucularını karalayan “sersemlere” bakıyorum ve acıyarak gülüyorum.

        Eğer bugün hâlâ Osmanlı dönemi olsaydı, “Osmanlı, Osmanlı” diyerek bugünü karalayanların yüzde 99.99’u:

        - Payitaht’a giremezdi.

        - Padişahın yaşadığı sarayın önünden bile geçirilmezdi.

        - Değil bugün oturduğu koltukta oturmak, sarayda bahçıvan bile yapılmazdı.

        - Kendini cemaat önderi olarak tanımlayan Osmanlıcıların büyük bölümü çoktan kelleyi vermiş olurdu.

        O nedenle Cumhuriyet’e söveceklerine teşekkür etsinler.

        Cumhuriyet sayesinde adam yerine koyuldukları için.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Düştüğü yerden kalkacak olanların önce düştüklerini anlamaları gerektiğini bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar