Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AMERİKA Birleşik Devletleri Kongresi, 1995 yılında ülkenin İsrail’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını aldığında Beyaz Saray’da Bill Clinton oturuyordu.

        Ancak Clinton ne o gün, ne başkanlığının 2. dönemi boyunca bu Kongre kararını izlemedi ve elçiliğin Kudüs’e taşınmasına onay vermedi.

        Ardından oğul Bush ülkenin başına geçti.

        Bütün hatalarına, bütün abuk sabukluklarına rağmen politika geleneğinden gelen bir aileye mensuptu ve Demokrat Clinton’ın politikasını sürdürdü. Kudüs’e taşınma kararını imzalamadı.

        Sonra yine bir Demokrat, Obama Başkan oldu. O da Kudüs’e taşınma kararını imzalamadı, uygulamadı.

        Birbirinden çok farklı üç ayrı Başkan, Ortadoğu’da yeni bir gerilimin kaynağı olacak bu kararı imzalamayarak sumen altında tuttular.

        Sonuçlarını biliyorlardı.

        Ve sonra Trump geldi.

        ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşımak seçim beyannamesinde yer alıyordu, ama kimse böyle bir şey yapmasını beklemiyordu.

        Ama yaptı.

        Ve elçilik dün açıldı.

        Sadece elçilik açılmadı.

        Filistinlilerin üzerine ateş açıldı.

        Beklendiği üzere Filistinliler açılışı protesto ediyorlardı ve İsrail askerleri, Filistinlilerin üzerine, hedef gözetmeksizin ateş açtılar.

        Ölü sayısı belirsiz.

        En son bilgiye göre 55 Filistinli hayatını kaybetmişti.

        Protesto hakkını kullananlar üzerine acımasızca açılan ateş sonucu açık bir katliam yapılmıştı.

        Yapılanın kamyonla halkın arasına dalan IŞİD militanının, kendini metro istasyonunda patlatan radikalin, Ankara Garı’nı kana bulayan teröristin yaptığından hiçbir farkı yoktu.

        Onları yapan “sözde” bir devletti, bunu yapan ise BM’ye üye, uluslararası toplumun bir parçası olan “resmi” bir devlet.

        Aradaki tek fark buy.

        Ve birkaç kilometre ileride insanlar ölürken, ABD büyükelçiliğinde Başkan’ın kızı Ivanka Trump, kadeh kaldırıyordu.

        Utanmadan, arsızca, saygısızca...

        Belli ki, armut dibine düşmüştü.

        ***********

        DOĞU KUDÜS’E ELÇİLİK AÇAR MIYIZ?

        ABD’nin Kudüs’e elçilik açma kararına karşı Türkiye en sert çıkışı yapmış, ABD’nin bu kararına karşı dünyayı bir araya getirmiş ve BM’de bu kararın kınanmasında en etkin ülke olmuştu.

        Ve bir de açıklama yaparak “Bu durumda Türkiye de Doğu Kudüs’te büyükelçilik açacak” demişti.

        Dün CHP Genel Başkanı bu açıklamayı hatırlatarak “Hadi açsanıza” dedi.

        “Doğu Kudüs ile Kudüs arasında ne fark var?” diye soracak olursanız, biraz aydınlatayım.

        İsrail Devleti’nin kurulmasından hemen sonra başlayan 1948 Arap-İsrail Savaşı sonrasında Kudüs ikiye bölünmüş ve Doğu Kudüs, Ürdün’ün elinde kalmıştı.

        Kudüs’ün bu bölgesinde çok az bir Yahudi azınlık yaşarken demografik çoğunluk Arapların elindeydi. Bu nedenle buraya “Arap Kudüs’ü” deniyordu.

        1967’ye kadar süren bu dönemde Araplar, Doğu Kudüs’te bulunan bazı Yahudi mabetlerini yıktılar, Yahudilerin zaten bölgede az olan izini silmeye çalıştılar.

        Ancak 1967 Savaşı’nda bölge İsrail’in eline geçti.

        İsrail, Doğu Kudüs’ü ve Batı Şeria’yı işgal etti.

        Ardından da bölgenin demografik yapısını değiştirmek için düğmeye bastı.

        Yahudi nüfus ile Arap nüfusunu eşitlemeye çalıştı ve başardı.

        Ancak yine de “işgalci” sıfatından kurtulamadı.

        Şu anda hâlâ İsrail’in Doğu Kudüs’teki varlığı işgal olarak görülüyor. Bu nedenle Türkiye’nin elçiliğini burada sahip olduğu mülke taşımasının sembolik bir anlamı var.

        Bunun ötesinde bir işe yarar mı?

        Mümkün değil.

        Taşır mıyız?

        Hiç zannetmiyorum.

        ***********

        İNGİLİZLER DÖNDÜ MÜ!

        HÜKÜMETİ destekleyen medya, uzunca bir zamandır İngiltere’yi Türkiye üzerine oyun oynamakla suçluyordu.

        İngilizlerin Türkiye üzerine oyunları, planları vardı. Üst akıl dedikleri aslında İngiltere’ydi.

        Hatta o kadar ileri gidiyorlardı ki, Abdullah Gül İngilizlerin adamıydı. Gül’ü piyasaya sürenler İngilizlerdi.

        Chatham House ise bütün kötülüklerin merkeziydi.

        Ancak gelin görün ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçime sayılı günler kala İngiltere’ye gitti.

        Gayet iyi karşılandı, verimli bir gezi yaptı ve Chatham House’ta bir de konuştu.

        Bana göre bunda hiçbir sıkıntı yok. Hatta bu ziyaret faydalı ve yapılması gereken bir ziyaretti.

        Çünkü İngiltere’yle pek çok konuda benzer düşüncelerimiz vardı.

        Yani ben bu geziyi eleştirecek noktada değilim.

        Merak ettiğim ise düne kadar İngiltere’ye “Türkiye düşmanlarının merkezi” gözüyle bakanlar şimdi ne diyecekler.

        ***********

        O AF BİRAZ ZOR

        MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin “Af çıkmalı” çıkışından sonra dile getirdiği, “Alaattin Çakıcı”nın özgürlüğü meselesi epeyce konuşuluyor gördüğüm kadarıyla.

        “Çakıcı’yı da kapsayan bir af çıkar mı?” diye soruluyor.

        Çoğunluk, “Bahçeli’nin her dediği oldu, bu da kesin olur” diyor.

        Ben ise hiç ama hiç o kanaatte değilim.

        Çakıcı’nın son dönemdeki söylemlerini, ifadelerini ve yazdıklarını takip edenler de benimle aynı fikirdedir.

        Çünkü Çakıcı son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik çok ağır sözler kullandı.

        Hakarete varan laflar etti.

        Hasmane bir tutum takındı.

        Cumhurbaşkanı’nın tüm bunları bir kenara bırakıp Çakıcı’yı da kapsayacak bir affı düşünme ihtimali sıfır.

        Eşyanın tabiatına aykırı.

        ***********

        HİPOKRAT

        İSTANBUL Üniversitesi’nin bölünmesine, daha doğrusu bu şekilde bölünmesine karşı olduğumu biliyorsunuzdur.

        Ancak yine de İÜ çalışanlarının hedefinde medya var.

        Ve diyorlar ki: “Bize sahip çıkmadınız.”

        Başkalarını bilemem ama ben İÜ öğretim üyeleri ve öğrencileri ne diyor, ne istiyor yazdım ve söyledim.

        Benim onlara tavsiyem, “üretimden gelen güçlerini” kullanmaları olabilir ancak.

        Tabii Hipokrat yemini ellerini kollarını bağlıyorsa onu bilemem!

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Önyargıların zorla değil, akıl ve bilgiyle yıkılabileceğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar