Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Davutoğlu’nun partisi hazır, pek yakında geliyor, Babacan ise beklemede” diye yazdım, kıyamet koptu.

        Bunu herhalde bazıları gibi tahmin üzerine değil, bilgi üzerine yazdım.

        Nitekim iki gün sonra sanal ortamda bir partileşmenin ayak sesleri duyulmaya, ardından da “dört yapraklı yonca” logosu arzı endam etmeye başladı.

        Herkes arayıp soruyor: “Ne bu, kimin partisi, bu logo neyin nesi?”

        Bu bilmecenin yanıtı bende yok.

        Ancak ilginç gelişmeler oluyor.

        Twitter’de bir hesap açılıyor dün.

        “Yenibirparti” adı altında ve bir tweet atılıyor, “Partimizin kurucu kadrosu 3 Mart Pazar günü açıklanacaktır” diye.

        Daha ilginç olan açılan bu yeni hesabın takip ettiği üç isim var: “Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül”

        Aradan birkaç saat geçiyor, yenibirparti adlı twitter hesabı aniden siliniyor.

        Hayırdır inşallah.

        Bu arada bir de logo var.

        Dört yapraklı bir yonca.

        Sanki siyasetteki dört eğilimi temsil ettiği tahmin edilen bir logo, aynı zamanda da şans sembolü.

        Ama Logo bir miktar “araklama”.

        Hafiften değil, bayağı bayağı Garanti Bankası’nı andırıyor.

        Muhtemelen partinin kurucuları iktidarı “garanti” görüyorlar.

        Ve enteresan bir durum daha var.

        Türk Patent ve Marka Kurumu’na patent ve marka başvurusu yapılmış.

        Başvuru numarası 2019/11560.

        Dört yapraklı yonca logolu bir parti için.

        Adı “Umut Partisi”

        Onun da amblemi dört yapraklı bir yonca. Ancak Yenibirparti” adlı internet sitesindeki logodan farklı bir dört yapraklı yonca.

        Sanki birileri Türkiye’deki siyasi ortamı trollüyor gibi bir hal var ortada.

        İlgiyle takip ediyoruz.

        Hayırlısı bakalım.

        REKLAM

        ***

        Bazı kelimelerin içi boşaltılmamalı

        Ağustos ayındaki dolar fırtınasını fırsat bilenlerin başlattığı zam furyasına karşılık, iktidar kanadı bu kesimlerin başlattığı artışlara sert tepki gösterdi.

        Hele hele bu artışlar son dönemde meyve sebze fiyatlarını da uçurunca, iktidar bakkal, manav, kabzımal ve süpermarketleri “terörist” olarak tanımlamaya başladı.

        Bence bu söylemde bir hata var.

        “Terörist” kelimesi bu kadar ayağa düşürülmemeli.

        Ayağa düşürmekten kastım şu: Bu kadar genel bir hale getirilmemeli.

        Bunlara fırsatçı, stokçu, dinsiz, imansız, vicdansız diyebilirsiniz.

        Hiçbir mahzuru yok.

        Ama terörist başka bir şey.

        Bakkala, manava terörist demeye başladığımız zaman PKK’yı, YPG’yi ve FETÖ’yü yani toplumun üzerinde mutabık kaldığı gerçek teröristleri “sıradanlaştırmış” oluyoruz.

        Bunlara ille bir şey denilecekse denilsin.

        Ama teröristlik bu kadar sıradanlaştırılmasın.

        Üstelik de özellikle market zincirlerine baktığınız zaman, bunların köylere kadar yayılmış olanlarının sahipleri, bu iktidarın çok yakından tanıdığı isimler.

        REKLAM

        ***

        Manavdan teklif

        Dün bir manavdan alışveriş yapıyordum.

        “Fatih Abi, lütfen yazar mısın” diyerek bir teklif iletti.

        Sözlerini aynen aktarıyorum:

        “Abi hükümete söyle bizim sattığımız ürünleri de belediye kamyonları ile taşısınlar, içinden çıkan yaklaşık yüzde 30’a yakın fireleri satış fiyatından bizden geri alsınlar, elektrik paramızı, su paramızı, kira paramızı ödesinler, yanımızda çalıştırdığımız elemanların maaşlarını karşılasınlar, bizden vergi almasınlar, tanzim satış mağazaları ile aynı fiyata satmayan Ahmet şerefsiz oğlu şerefsizdir”

        Teklif ondan, iletmek benden.

        REKLAM

        ***

        Binmeseydiniz kardeşim!

        Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, 25 kişinin ölümü 340 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan Çorlu kazası ile ilgili olarak mahkemede yaptığı savunmada “Bu kazada bizim sorumluluğumuz yok” demiş.

        Bu şu demek, “Bizim suçumuz yok. Kabahat bizim gibilerin işlettiği bir demiryolunu kullananda. Trene binmeseydiniz ölmezdiniz.”

        ***

        Şu Oscar heyecanı

        Ben mi çok ruhsuzum yoksa durumda bir acayiplik mi var bilmiyorum ama Türkiye’deki şu “Oscar heyecanını” anlamakta zorlanıyorum.

        Zannedersin dünyanın sonu geliyor.

        Sabahlara kadar oturup ödülleri merak edenler, günlerce süren tartışmalar, abuk sabuk konuşmalar.

        Çoktan izlediğimiz filmlere artık tamamen siyasete bağımlı kararlar veren bir jürinin aldığı kararlar bizi, sizi niye bu kadar heyecanlandırıyor anlamak mümkün değil.

        Üstelik artık ödüllerin tamamen belirli siyasi veya sosyal ve hatta ekonomik kriterlere göre verildiği bu kadar bariz hale gelmişken, siz niye bu kadar halleniyorsunuz anlamıyorum.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sıvamak için parti kurmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar