Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini CHP kazanınca, kaybeden tarafın bir miktar hazım sorunu çekmesi normaldir.

        Bunun makul miktarı anlayışla karşılanabilir.

        Ne de olsa çeyrek asırlık “yeme rejimi” değişince, elbette hazım sorunları ortaya çıkacaktır.

        Siz de beslenme rejiminizi aniden değiştirirseniz, siz de karın ağrısı çekersiniz.

        Bu hazım sorunu ile ilgili olsa gerek, İBB CHP’li bir Başkan’a geçince, İBB’nin tarihi kuruluşlarından “Hamidiye Suları” AK Parti’de gaz yapmaya başladı.

        Bunun sonucu olarak da bazı kamu kuruluşları yerli ve milli ama CHP’li belediyeye ait Hamidiye Suları’nın kurumlara alınmaması talimatı verdiler.

        Hatta haberlere göre İBB’nin personel maaşlarını yatırdığı kamu bankası bile “Hamidiye’den vazgeçenler” arasına katıldı.

        Biraz garipsedik.

        Yine de “Geçici bir kızgınlıktır. Sonuç olarak bu su Ekremiye suyu değil, Hamidiye suyu. Kurucusu Sultan Abdülhamid, adını bile ondan alıyor. Ekrem’e kızıp Sultan Hamid’den vazgeçmezler herhalde” diye düşündük.

        Geçen hafta THY ile yurt dışından gelirken, en merak ettiğim şey, uçakta yıllardır verilen Hamidiye Su’yun yine olup olmayacağıydı.

        Servis önümüze koyulunca tepsinin köşesinde Hamidiye bardağını görünce açık söyleyeyim, sevindim.

        “Bak” dedim, kendi kendime “Demek ki bu bir yaygın talimat değil, densiz bir işlemden ibaretmiş. THY ve DO-CO hâlâ Hamidiye aldığına göre, saçma bir kan davası güdülmüyor”

        Hatta hostes hanımefendiye de bu memnuniyetimi belirterek, “THY Hamidiye’den vazgeçmemiş. Bravo” gibi bir şeyler söyledim.

        Genç hostes kızımız da tebessümle yanıt verdi.

        Ama o da.

        Dün öğrendik ki, THY ve DO-CO da talimat almış gibi artık yolculara Hamidiye değil, Fransızlara ait bir su markasını verecekmiş.

        Biri belediyenin suyu.

        Yüzde yüz yerli ve milli.

        Üstelik de Osmanlı’dan bu yana varolan, Sultan Hamid’in adını verdiği su.

        Diğeri ise Fransız Danone.

        Yerli ve milli diye yer gök inletenlerin, en sevdikleri Sultan’ın suyundan bile vazgeçecek kadar hazım sorunu çekmesi normal değil.

        Sonuç olarak o su hepimizin suyu.

        Bir aklı başında kişi de tüm bu kurumları “Yapmayın arkadaşlar. O Hamidiye’yi çıkaran belediye dün bizimdi. Yarın yine bizim olabilir. O Hamidiye hepimizin” diyemiyor mu!

        Yazık.

        Çok yazık.

        Epey yazık.

        REKLAM

        ***

        Her şey düşer elektrik artar

        Türkiye bir yandan krizin etkisiyle bocalayan sanayii üretimini toparlamak için “Finansal” önlemler alıyor. Kredi musluklarını açıyor, faizleri düşürüyor, doğru denilebilecek önlemler alıyor.

        Diğer yandan sanayinin en önemli hammaddesi enerji fiyatlarını arttırıp duruyor.

        Dün yine elektriğe yüzde 15 zam geldi.

        Pardon abartmayayım, yüzde 14,9.

        Bu son bir yıl içinde gelen 5. zam.

        2018 Ağustos’unda yüzde 9, Eylül’ünde yüzde 9, Ekim’inde yüzde 9, 2019’un Temmuz’unda yüzde 15, Ekim’inde yüzde 15 zam geldi.

        2018 sonunda bir 10’luk indirim oldu. Yani Ekim 2018’de yapılan zam geri alındı diyebiliriz.

        Ama 1 yıl içindeki artış hemen hemen yüzde 50.

        Açıklanan yıllık enflasyon rakamları doğru ise bir yıllık enflasyon yüzde 15 civarında.

        Yüzde 50 zammın sebebi yüzde 15’lik enflasyon olamaz.

        Bir yıllık kur artışı desen 2018 Eylül’ünde dolar 6,30 TL.

        Yani o günden bugüne gerilemiş. Artış yok.

        Zamların nedeni dolar kuru da değil.

        Doğalgaz fiyatı desen, onu tam bilmiyoruz ama Avrupa’nın satın aldığı gaz fiyatlarının en düşük dönemde olduğunu biliyoruz.

        Peki bu zamlar niye!

        REKLAM

        ***

        Maaş değil liyakat sorunu

        Geçen hafta sonunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın basın danışmanını belediyenin ulaşımla ilgili şirketlerinden birine atamasını eleştirdim.

        Hele hele “hesap sorma” durumunda olan bir gazetecinin, uzmanı olmadığı bir konuda kendisine verilen görevi kabul etmesinin de yanlış olduğunu söyledim.

        Belediye açıklama yaptı:

        “O arkadaş atandığı yönetim kurullarından sadece birinden maaş alacak.”

        Yani diyorlar ki, “Biz o arkadaşın cebine para koymak için atamadık.

        Ben zaten öyle bir iddiada bulunmadım.

        Ben sadece liyakatten söz ettim.

        Maaş ver. Orada verilecek 10-15 bin lira maaş belediyeyi de devleti de batırmaz.

        Ama bir işin başına o işi bilmeyen, layık olmayan, yani liyakat sahibi olmayan birini getirirsen o kişi o işi batırabilir.

        15 bin lira maaştan tasarruf ettiğini zannedersin, bilgisizliği ile tecrübesizliği ile milyonlarca lira zarara neden olur.

        Yıllardan beri “liyakat” diye bağırmamızın nedeni bu!

        CHP’nin de bu nedenle bağırdığını zannediyordum doğrusu.

        REKLAM

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Korkunun kokusunun olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar