Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eski Başbakan Prof. Ahmet Davutoğlu’nun kurma hazırlıklarını tamamladığı parti için artık son virajda olduğunu biliyoruz.

        Davutoğlu ve ekibi ustaca bir siyaset izleyerek, çalışmalara başladıkları günden bu yana partileri ile ilgili heyecanı üst düzeyde tuttular.

        Sürekli olarak partilerinden, hareketlerinden konuşturmayı başardılar.

        Davutoğlu’nun partisinin, içinden çıktığı partide yarattığı rahatsızlık, Davutoğlu’nun olası oy oranından daha yüksek oldu diyebilirim.

        Öyle ki, Davutoğlu ekibi “sahte” parti isimleri ve logoları bile üfürerek, “fake” isim ve logo tescil başvuruları yaptırarak bile partiye olan medya ilgisini üst düzeyde tutmayı başardılar.

        Son olarak iki gün önce “Yaşam ve Adalet Partisi” adını neredeyse kesin diye yazanlar bile oldu.

        Bu kadar uzun süredir, olmayan bir partiden bu kadar yüksek sesle bahsettiriyor olmak bile önemli bir başarı bence.

        Ve şimdi sıra geldi partinin “gerçek” ismini açıklamaya.

        Uzun tartışmalardan sonra Davutoğlu’nun partisinin adı “GELECEK PARTİSİ” olarak kesinleşti.

        Birkaç gün içinde eski AK Parti Genel Başkanı yeni “Gelecek Partisi Genel Başkanı” olacak.

        Partinin kurucular kurulunda Davutoğlu’nun eski danışmanı Etyen Mahçupyan gibi, gazeteci Hakan Albayrak gibi “bildik” ve “beklenen” isimlerin yanı sıra epey de yeni bilinen veya duyulmamış isimler de yer alıyor.

        Gelecek Partisi’nin Türk siyasetine hayırlı olmasını diliyorum.

        *

        Çok başlı devlet mi var!

        Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan’ın yakınması çok ilginç bir durumu ortaya çıkardı.

        Önce Erkan ne diyor ona bir bakalım.

        Turkcell CEO’su diyor ki:

        - Türkiye’nin 5G’ye geçebilmek için 1 milyon kilometre daha fiber optik hatta ihtiyacı var.

        - Bunu her operatör tek başına yapmaya kalkışırsa maliyeti 15-16 milyar doları bulur. Birlikte hareket edip, ortak yaparsak 4 milyar dolara bu işi yapabiliriz.

        - Fiber optik için kazı izni almamız lazım. Alamıyoruz. Bir kurumdan alabiliyoruz, diğeri engel oluyor gibi bir durum yok. Hiçbiri izin vermiyor.

        - Sonuçta atomu parçalamıyoruz. Yeri 40-50 cm kazıp içinden boru geçiriyoruz…

        Bu cümlelerin her biri ayrı ayrı dikkat çekici.

        Artık bir “Kamu Kuruluşu” olan Turkcell’in Genel Müdürü’nün birlikte hareket ederek 10 milyar dolarlık tasarruf sağlayacağını söylediği diğer şirketlerin biri Türk Telekom, diğeri ise Vodafone. Türk Telekom da bir kamu şirketi olduğuna göre bu şirketlerin en az ikisinin rahatça anlaşıyor olması gerek değil mi?

        Ama belli ki, anlaşamıyorlar!

        Belli ki, kamu yönetiminde artık “Derebeylikler” oluşturan birileri var.

        Birinde biri etkili, diğerinde diğeri. Güç adacıkları.

        Turkcell CEO’su “Fiber optik hat döşemek için izin alamıyoruz” diyor.

        Bu da bir garip.

        İzin verecek kurumların ikisi bakanlıklara bağlı.

        Biri Ulaştırma Bakanlığı, diğeri ise Bilgi Teknolojileri Kurumu.

        Diğeri ikisi ise belediyeler. İlçe, büyükşehir.

        Hadi de ki, belediyelerden biri ya da ikisi CHP’li ve “CEHAPE zihniyeti” izin vermiyor. Peki Bakanlık ve BTK niye durduruyor bu işi?

        Belli ki, oralarda da bir “Uyum” sorunu var.

        Sonuç olarak tüm bu kurumların karşısında durdukları şey “Gelişim”.

        İstanbul finans merkezi olacaksa, Türkiye 2023 hedeflerine ciddi ciddi ulaşmak istiyorsa, gençler telefonla gelişecekse, televizyona artık internet üzerinden ulaşılacaksa, bilgi yayılacaksa, evrensel uygarlığın parçası olacaksak bu fiber optik kablo döşenmeli.

        Ama döşenemiyor.

        Devlet hızlı çalışsın diye geçilen başkanlık sisteminde bile olmuyor.

        Üstelik de “Bu işe engel olan karşısında şahsımı bulur” diyen Cumhurbaşkanı’na rağmen.

        İlginç.

        *

        Ne oluyor?

        Bir garip mesele de Balıkesir’den.

        Eski Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur, AK Partili idi.

        FETÖ’ye yakın olduğu zannıyla istifası istendi. Epey direndi. Ağladı, sızlandı ama sonunda istifa etti.

        Edip Uğur döneminde Balıkesir’de bir büyük park projesi başlatılmıştı.

        Uğur istifa ettirilip yerine yine AK Partili Zekai Kafaoğlu geldi.

        Projeyi devam ettirdi ve tamamladı.

        Ancak açılışı yapamadan seçim oldu.

        Seçimi yine AK Partili Yücel Yılmaz kazandı ve Balıkesir’in yeni Belediye Başkanı oldu.

        İlginçtir.

        Kendinden önceki iki AK Partili Başkan’ın başlatıp tamamlama aşamasına getirdiği projeyi, yeni AK Partili Başkan açmıyor.

        Ve iddialara göre çürümeye terk ediyor.

        Çürüyen değer 150 milyon TL.

        Niye?

        Bilmiyoruz.

        Benzer olaylar pek çok AK Partili belediyede oluyor.

        İstanbul’un bazı ilçelerinde, Anadolu’da bazı başka yerlerde.

        Niye?

        Onları da bilmiyoruz.

        Belli ki, AK Parti içinde bir ayrışma, bir “Devri sabık” yaratma durumu var.

        17 yıldır saat gibi işleyen partide bir şeyler oluyor.

        Ne oluyor?

        Bilmiyoruz!

        *

        Adres göstermek

        Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlerle sohbet ederken ilginç açıklamalar yaptı.

        110 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini, gerisine de verilmesinin planlandığını söyledi.

        “Bu insanlar ülkemde kaçak köçek yaşamasın. Herhangi bir kurumda, kuruluşta işini bulsun, çalışsın” dedikten sonra ekledi, “Tabii bundan Bay Kemal rahatsız olur”.

        Türkiye’nin yakın tarihinin seçmen nabzını en iyi tutan, seçmenini en iyi etkileyen ve yönlendiren Erdoğan’ın bu sözleri söylemesi şaşırtıcı.

        Çünkü Suriyeli göçmenlerin ülkede yarattığı rahatsızlık bir gerçek.

        Bunlara harcanan paranın vatandaşın artık gözüne batmaya başladığı aşikar.

        Kentlerde yarattıkları sorunlardan milletin illallah noktasına geldiği sır değil.

        İşsizliğin giderek arttığı ve Suriyelilerin bundan sorumlu tutulduğu da belli.

        Tüm bunlar göz önüne alındığı zaman “Bay Kemal bundan rahatsız olur” demek “Eğer Suriyelilerden rahatsızsanız Bay Kemal’e gidin” demek gibi bir şey.

        *

        Coğrafya

        Milli Eğitim Bakanlığı’nın coğrafya derslerini seçmeliye çevirmesi olasılığı üzerine epey bir yazı ve TV programı yapmış, bunun yanlışlığına değinmiştim.

        Dün Sevilay Yılman’ın yazısını okuyunca, bu dersin önemini bir kez daha gördüm.

        Sevilay arkadaşımız Kanal İstanbul’un İstanbul’a değil Tekirdağ’a yapılmasını önermiş.

        O da olmuyorsa İzmit’e.

        Yani çılgın projeyi Kanal Tekirdağ olarak revize etmiş Sevilay.

        O da olmadı Kanal İzmit.

        “İstanbul’a kıymayın” diyor.

        Sanki Tekirdağ ve İzmit’e kıyılabilir.

        Sorun yok.

        Sevilay’ın haklı olduğu nokta İstanbul’a ekstra nüfus yükü gelmesi.

        Haksız olduğu nokta ise bunun çevresel etkilerinin, nerede olduğu ile ilgili değil, nere ile nereyi bağladığı ile ilgili olması.

        Önerdiği iki farklı yer ise komik.

        Mevcut yerde açılacak kanal ile önerilen yerlere açılması gerekecek kanal, neredeyse iki hatta belki üç katı.

        Maliyet de ona göre.

        Coğrafyadan sınıfta kaldığı yetmiyormuş gibi matematikten de çakıyor Sevilay.

        Zaten memlekette ayran yok.

        Üstüne bir de çift katlı tahtırevan!

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Takip eden adımlar atılmayacaksa ilk adımı atmanın bir kıymeti olmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar