Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gazeteci büyüğümüz haklı imiş.

        Her şey satılıkmış meğer.

        Ama bu kadarını beklemezdik.

        Afetlerde yardımla görevli bir kurumun, Cumhuriyet’ten de eski bir kurumun, bila bedel yapmakla yükümlü olduğu yardımları, para ile sattığına da şahit olduk ya…

        Hayır kurumunun afet yardımlarını para ile sattığını da gördü ya bu gözler, artık ölmesek de gam yeriz.

        Burası tuzun değil kokmak, çürüdüğü noktadır.

        Dediğim gibi, Kızılay Cumhuriyet’ten bile eski bir kurumdur.

        Hani şu ağızlarından düşürmedikleri “ecdat”ın kurduğu bir kurum.

        İlk olarak 1868 yılında Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti olarak kurulmuş.

        Sultan Abdülhamit zamanında, evet şu sözde çok sevdikleri Abdülhamit Han zamanında, 1877 yılında Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti adını almış, 1923 yılında Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti’ne dönüşmüş, 1935 yılında da Türkiye Kızılay Cemiyeti’ne dönüşmüş.

        Kurtuluş Savaşı sırasında Cemiyet, İstanbul Hükümeti’nin baskılarına boyun eğmeyince işgal kuvvetleri tarafından basıldı ve genel sekreteri Dr. Adnan Adıvar, Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye katıldı. Eşi Halide Edip Adıvar da Kurtuluş Savaşı sırasında Kızılay’da hemşire olarak görev aldı.

        İşte bugün para ile depremzedeye çadır satacak noktaya getirilen kurum böyle bir kurum.

        Ve kanımızı donduran bir savunma ile “Biz satmasaydık başkasından alacaklardı” diyebilen bir şahsın başkanlığı altında.

        Tabii ki, satmayacaksınız. Siz elinizde ne varsa gücünüz neye yetiyorsa verecekseniz, hala ihtiyaç var ise onlar da başkasından alacaklar diyeceğiz ama anlayacaklar mı!

        Tabii ki, anlamayacaklar.

        Dün daha bu rezaletin dumanı tüterken, yeni bilgiler geldi.

        Aynı Kızılay, deprem bölgesindeki eczanelerin ve hastanelerin yıkılması ile ortaya çıkan ilaç sıkıntısını ortadan kaldırmak için Türkiye Eczacılar Birliği bölgede ücretsiz hizmet verecek çadır eczaneler kurmak istiyor.

        Bu eczanelerin kullanacağı çadırları bila bedel verip “Siz ilaçları getirin çadırlar tabii ki bizden” demesi gereken Kızılay yönetimi bu kez eczane yapılacak çadırları para ile, tanesi 144 bin TL’den satıyor.

        Ve tüm bu rezaletlerin üzerine adını bile anmaktan imtina ettiğim Kızılay Başkanı o koltukta oturmaya devam ediyor.

        Bir ülkeyi mahvetmek istiyorsanız kurumlarını, bir milleti mahvetmek istiyorsanız insanların utanma duygularını yok etmek gerekir.

        Bazen her ikisi böyle birlikte kendini gösterir.

        Ben yine uyarayım da!

        Ben yine uyarayım da!
        0:00 / 0:00

        Yani binaların taşıyıcı kolonlarının altına inşaat sırasında koyularak binanın depremde kullanılamaz hale gelmesini önleyen ve özellikle de kamu binalarının işlevini eksiksiz sürdürmesini sağlayan bir tür amortisör sistemi.

        Şunu hemen söyleyeyim, sismik izolatörü olmayan binalar yıkılır, kullanılamaz hale gelir diye bir şey yok.

        Deprem mühendisliği iyi yapılmış, inşaatı buna uygun yapılmış binalar izolatör olmasa da ayakta kalır, kalabilir.

        3. Havalimanı'nda, yani benim "Yeni Atatürk Havalimanı" dediğim havalimanının terminalinde sismik izolatör var mı, yok mu bilmiyoruz. Kimilerine göre var, kimilerine göre ise yok. Belki İGA resmi bir açıklama ile olup olmadığını söyleyebilir. Bu konudaki tartışmalar da son bulur.

        Ancak 3. Havalimanı’nda asıl sorun pistlerde meydana gelebilir.

        Bunu ben uydurmuyorum.

        DHMİ ile uzun yıllar çalışmış, pek çok havaalanı inşa etmiş bir uzman söylüyor.

        3. Havalimanı'nın depreme dayanaklığını sormak için aradığımda, “Binayı boş ver asıl mesele pistler. Bina yeni yönetmeliklere uygundur ve sismik izolatör olmasa bile ayakta kalır ama pistlerde sorun olabilir” dedi ve anlattı.

        “3. Havalimanı'nın bütün pistleri dolgu zemin üzerine yapıldı. Bataklık, sulak zemin üzerine dolgu. Mevcut 3 pistin üçü de dolgu zeminde. Deprem anında, deprem dalgasının yönüne göre bu pistler mutlaka ama mutlaka kayar. Aynen iyi zemine yapılmayan Hatay Havalimanı gibi. Üçü birden kullanılamaz hale gelebilir. İşin kötüsü Atatürk Havalimanı’nda sağlam zemine yapılmış tek bir pist vardı. Onu da millet bahçesi yapmak için kırdılar. Orada kalan tek pist de, 2005 yılında dolgu yapılarak uzatıldı. Yani depremde o da kayacaktır. Hasar görecektir. Bu durumda Allah göstermesin bir deprem sonrasında İstanbul’a yardım için de, tahliye için de uçak inemeyebilir. İGA’nın bize 5 pist taahhüdü vardı. Bunları zaman içinde tamamlayacaktı. Bence acilen 4. pisti sağlam zemine yapıp tamamlamaları şart. Dolgu zemine değil, sağlam zemine yapmaları gerek.”

        İGA'dan 'deprem' açıklaması

        Sonradan izolatör

        Sonradan izolatör
        0:00 / 0:00

        Çokça sorulan sorulardan biri de, yukarıda bahsettiğim sismik izolatörlerin binalara sonradan da eklenip eklenemeyeceği.

        Binanın yapımı sırasında koyulmasına oranla çok daha yüksek bir maliyet getirmesine rağmen, sismik izolatörlerin binalara sonradan da koyulması mümkün.

        Uzmanların verdiği bilgiye göre, binayı temellere bağlayan taşıyıcı kolonların kesilip, binanın krikolarla kaldırılması ve araya izolatörlerin yerleştirilmesi suretiyle eski binalara da sismik izolatör koyulabilir.

        Ancak maliyeti çok çok daha yüksek olur.

        NOT: Sismik izolatörün bitişik nizam apartmanlarda sonradan uygulanması mümkün değildir.

        Gerilim sizce kime yarar

        Gerilim sizce kime yarar
        0:00 / 0:00

        Bazıları sporun siyasete alet edilmesinden, tribünlerde, sahalarda çirkin siyaset yapılmasından söz etmeye başladılar.

        Fado-Futbol-Fiesta dönemlerinden beri bu ilişki çok tartışılır, çok konuşulur.

        Özellikle de demokratik olmayan rejimlerde ama özünde her yerde.

        Simon Kuper’in ünlü “Futbol asla sadece futbol değildir” sözü de bunu çok iyi anlatan bir cümledir.

        Bana garip gelen ise futbolcuların birbirlerine seslenerek yaptığı bir siyaset çağrısını, seçim propagandası olarak kullanan bir iktidar anlayışının, bugün aynı futboldan şikayet ediyor olmasıdır.

        Benim şahsi fikrimi soracak olursanız.

        Seçimlere şunun şurasında 3 ay kala, ülkede gerilim ortamı yaratmak çok da doğru bir anlayış değildir.

        Bu gerilim ortamından kimin zarar, kimin fayda göreceğinin analizini yapmayanlar, bilmeyerek “ters kolpa” denilen bir provokasyonun aleti olabilirler.

        Ekşimek

        Ekşimek
        0:00 / 0:00

        Ekşi Sözlük'ün CEO'su Başak Purut, benim dünkü yazıma yanıt verdi ve bir soru sordu.

        Aslında yanıt verdi demek çok da doğru değil.

        Çünkü ben Ekşi Sözlük'ün kapatılmasının son derece yanlış olduğunu ama Ekşi Sözlük'ün de içerdiği bolca yorum nedeniyle bir platform değil, bir medya kuruluşu olduğunu kabul etmesi ve içeriğinin sorumluluğunu alması gerektiğini söyledim.

        Başak Bey, bu konulara hiç girmemeyi tercih etmiş.

        Ve medya kuruluşu olmadan, medya kuruluşlarının sahip olduğu anayasal ve yasal haklara sahip olmayı sürdürmenin dayanılmaz sorumsuzluğunu müktesep hak gibi kabullenmiş.

        Bana verdiği yanıt ise sadece "İktidarın görüşlerini savunan trollere da kapı açtıkları" iddiam.

        Başak Purut bu iddiamı neye dayandırdığımı sormuş.

        Sizin eski yazarlarınızın bana geçmiş dönemde verdiği bilgilere dayandırıyorum Başak Bey.

        Son birkaç yılda iktidar yanlısı yorum ve söylemlerin artmasından ve muhalif görünen kişilere yönelik ağır yorumların yapılmasından rahatsız olan eski yazarlarınız bu durumu defalarca bana aktardılar.

        Ancak siz de yazarlarınızın kimliklerini gizlediğiniz için gerçekten yazarınız mı değil mi onu da bilmem kolay değil.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Haklı çıkmanın zamanının önemli olmadığını haklı çıkanlardan başkası da anladığı zaman.

        Diğer Yazılar