Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN hafta Türkiye konusunda moralimi düzelten bir ziyaret yaptım.

        Uzağa değil, İstanbul’un göbeğinde bir yere gittim.

        İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Ayazağa Kampusu’na. Daha doğrusu kampus içindeki “Teknopark”a

        İTÜ, kampusunda binalar yapmış. Bu binaları teknoloji konusunda Arge yapan şirketlere kiraya vermiş.

        Bülent Kaytaz’ın davetiyle gittim, gezdim, mutlu oldum.

        Kaytaz, ben yaşlarda bir mühendis.

        Çalışma hayatına Teletaş’ta başlamış. Teletaş özelleştirilip işlevini ve değerini kaybedince satın alan Alcatel, Kaytaz’ı Belçika’ya yollamış.

        Dünyanın çeşitli ülkelerinde çalışmış. Teknoloji üretmiş, telekom altyapıları kurmuş.

        10 yıldan fazla süre bu konuda çalışmış. Son olarak Rusya’nın telekom altyapısını kurmuş, Alcatel’in tüm itirazlarına ve kal baskılarına rağmen Türkiye’ye dönmüş.

        Şimdi Türkiye için fikir üretiyor, bu fikirleri kullanılabilir ve daha önemlisi pazarlanabilir hale getiriyor.

        Çok ilginç şeyler gördüm. Dinledim. Denedim.

        Teknoköy Başakşehir

        BÜLENT Kaytaz, Türkiye’de Arge yapanların aslında Arge yapmadığını anlattı.

        “İstek var. Niyet var ama nasıl yapılacağı konusunda tecrübe yok” diyor.

        “Arge’yi yaparken dünyanın nereye gittiğini, hangi protokollerin uygulandığını bilmek gerek. Siz bir şey yapmaya başlarsınız ama dünya başka bir yöne gidiyordur. Şahane bir şey bulsanız bile dünya ile uyumlu değilse, diğer sistemlere entegre olamayacaksa elinizde kalır, işe yaramaz. Onun için uygulanan protokolleri bilmek, gelecekte nelerin uygulanacağını takip etmek ve sizin araştırmanızı tamamlayıp üretime geçtiğiniz anda dünyanın o gün ulaştığı noktayla kesişeceğinizi görmeniz gerekir“ diyor.

        Bu yüzden 200 kişilik ekibinin tamamı yurtdışından. Yurtdışından ama hemen hepsi Türk. Kaytaz’ın çalışma hayatı boyunca karşılaştığı, iş yaptığı Türkler. Tersine beyin göçüyle yurtdışından Türkiye’ye getirtmiş hepsini.

        Hükümetin isteğiyle şimdilerde yeni bir proje üzerinde çalışıyor Kaytaz. Türkiye’nin en önemli teknoloji şirketlerinin eski ve yeni yöneticilerinin olduğu bir ekiple bir araya gelmişler.

        Başakşehir’i “Teknoköy” haline getirecek bir proje.

        İlçenin tamamını 4G altyapısıyla donatacaklar. Çok yüksek hızlı internet erişimi altyapısı kurulacak. İlçede bilgisayarsız kimse kalmayacak. Her türlü işlem online yapılacak. Hatta “demokratik internet” diye tanımladığım bir sistemle vatandaşın kendi aralarındaki sorun paylaşımları izlenecek ve hizmetlerde öncelik bu şekilde belirlenecek. Arge firmaları, IT firmaları bölgeye toplanacak. Okullarda bu yönde eğitim verilecek.

        Çok önemli bir proje.

        Hepinizin avatarı olacak

        WEB TV, Wirofon gibi bugün kullandığımız teknolojilerin tümü Kaytaz ve ekibinin. Onlar bunu çok geride bırakmış ilerliyorlar.

        Şimdi avatarlar üzerinde çalışıyorlar.

        Yani kişinin dijital kopyası.

        Sizin bir avatarınız yapılacak. Bu sizi izleyecek, sizi tanıyacak ve siz olacak.

        Gerektiğinde sizin adınıza konuşacak, yanıt verecek. Bilginiz, birikiminiz, tecrübeniz onda toplanacak.

        Siz ölseniz bile siz olarak kalacak. Ölümünüzden sonra çocuklarınız, torunlarınız bile gelip danışabilecek, konuşabilecek. “Keşke hayatta olsaydı ona sorardım” demek kalmayacak.

        Sanal his

        BENİ şaşırtan yeniliklerden biri “sanal his” oldu. His derken dokunma hissinden bahsediyorum.

        Özel bir eldivenle, ekrandaki görüntüye dokunabiliyor, hissedebiliyorsunuz.

        Bunun mekanik tarafında Kore ve ABD önde. Ancak yazılım tarafında Türkiye’de de önemli işler yapılmış. Ben ekrandaki bir insanın yüzüne dokunabildim, basket topuyla oynayabildim, zarları atabildim. Şaşkınlığımı anlatamam.

        Tabii bunlar uzak teknolojiler. Uzak dediğim, bu tip adamlar uzağı çok yakın yapıyorlar ama yine de bugünden yarına hayatımıza girecek şeyler değil.

        Bugün

        BUGÜN için de önemli işler yapılıyor. Özellikle kablosuz veya kablolu iletişimde.

        Kaytaz kablolu iletişimin, kablosuzdan daha önemli olduğunu, çünkü çok daha büyük hız ve kapasiteye sahip olduğunu söylüyor.

        Bunun için altyapının hızla yenilenmesi gerektiğini düşünüyor. Yine de “Bu haliyle bile kablo daha iyi” diyor.

        Cep telefonlarının eve girildiği anda ev telefonuna dönüştüğü, evinizin, otomobilinizin ve sahip olduğunuz her şeyin sizi cep telefonunuzdan tanıyarak size göre davranmaya başladığı günler uzak değil.

        Veya eve giren bir yabancının da aynı şekilde tanındığı ve tanımlandığı günler de.

        Bülent Kaytaz, Türkiye’de Arge işinde çalışabilecek şekilde yetiştirilmiş mühendis sayısının azlığından şikâyetçi.

        Sırf bu yüzden son aşamaya gelmiş bazı ürünleri geliştirebilmek için bir de ABD’de laboratuvar kurmuşlar. Çünkü bazı işleri yapabilmek için Türkiye’de önemli eksikler var.

        “Ancak Ulaştırma Bakanı müthiş bir adam. Her şeyi biliyor, görüyor, anlatınca kavrıyor ve inanılmayacak hızda çözümler üretiyor. Bir de lafı var, ‘Trafikte hız felaket, iletişimde hız berekettir’ diyor. Çok doğru. Bu hızı artırmamız lazım” diyor.

        Sonuç olarak bu konuda yazacağım, benim de aklıma gelen pek çok şey var.

        Ama hepsinden önemlisi, Türkiye’de dünyaya pazarlanabilen bu teknolojilerin üretiliyor olması.

        Bir yandan katilleri salıyoruz, bir yandan bunları yapıyoruz.

        Ne garip ülkeyiz.

        Çok garip.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        "Heyecan ararken felaket bulabileceğimizi gördüğümüz zaman."

        Diğer Yazılar