Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SORMAK isterim: "Değdi mi?"

        Taksim "müsait" olsa ve "Hayır burada yapamazsınız" dense anlarım.

        Haktır, mücadeledir, özgürlüktür.

        Yıllarca sendikalar Taksim'de 1 Mayıs'ı kutlamak için "savaştı".

        Bir gün eleştirmedik.

        Hak verdik.

        Yanlarında olduk.

        "Darbe dönemi kalıntısı bu yasak kalksın" diye uğraştık hep birlikte.

        Sonunda, geç de olsa, 30 yıl sonra yasak kalktı.

        1 Mayıs, 2 yıl Taksim'de de kutlandı.

        Ama bu yıl farklıydı.

        Taksim içine girilecek gibi değildi. Her tarafı delik deşikti, gidilecek yolları kazılmıştı. Her şeyden önce orada miting yapmak, mitinge katılanlar için ıstıraplı, tehlikeliydi.

        Valilik bana göre haklı olarak, "Bu yıl orada yapmayın. Kazlıçeşme'de kutlayın" diye "rica etti".

        "Her konfederasyon 50'şer kişilik sembolik gruplarla Taksim'e çelenk, Kazancı Yokuşu'na karanfil bıraksın ama asıl büyük miting Kazlıçeşme'de yapılsın" dedi.

        Sendikalar kabul etmedi.

        Taksim'e çıkmak için inat ettiler.

        Halbuki pazarlığı, "Tamam bu yıl çıkmayalım ama önümüzdeki yılın anlaşmasını bu yıldan yapalım" diye yürütselerdi haklı olabilirlerdi.

        Yapmadılar.

        Güzelim bir bahar gününü hem İstanbul'a, hem İstanbullulara, hepsinden önemlisi de bayramın sahibi işçilere zehir ettiler.

        Yarın sabah kalkıp işinin başına gidecek olan işçi, bayram günü cop yedi, gaz yedi, su yedi, dayak yedi.

        Perişan oldu.

        Tek mutlu olan ise araya karışan anarşist gruplardı. Onlar olan bitenden mutluydu, keyifliydi.

        Olan ise 16 yaşında Dilan'a oldu.

        İşçi babasıyla bayram kutlaması yapacaktı.

        Şimdi hastanede yaşam savaşı veriyor.

        Bir daha soruyorum.

        Değdi mi!

        Bu mu polislik!

        MEMLEKETTE her şey gibi...

        Sendikalar sendika değil sendika gibi olunca, polis de polis değil polis gibi oluyor.

        Bu mudur polislik!

        Elbette zorbalıkla mücadele edilecek ama zorbalıkla mücadele edilirken, gücünü yasalardan aldığını ve kendisinin zorba olmadığını asla unutmayacak.

        Ama ne yazık ki, özellikle de Çevik Kuvvet'in genç polisleri bunu unutuyor.

        Karşısındakinin her gün gördüğü vatandaş değil, "düşman" ve hatta "hasım" olduğunu zannediyor.

        Elinde taşla, organize şekilde polise saldırana güçle, kuvvetle karşılık vermek belki bir yere kadar haklı görülebilir.

        Ama İstanbul'da dün polisin ortaya koyduğu manzara ne yazık ki bu değildi.

        Hiçbir taşkınlık yapmayan, hiçbir olay yaratmayan, sadece bekleyen veya izleyen vatandaşlara da "terörist" muamelesi yapan bir polis vardı sokaklarda.

        Olayların neredeyse göbeğinde olduğumuz için çok net izledik.

        50'li yaşlarda bir grup toplanmış. 1 Mayıs'a katılmak mı istiyorlar, yoksa izliyorlar mı belli değil.

        Polis üzerlerine doğru gidiyor.

        Bir şey yapmadıkları için, polisin kendi üzerlerine geldiğini bile anlamıyorlar.

        İzliyorlar.

        Birdenbire üzerlerine gaz bombaları yağıyor.

        Kaçamıyorlar bile.

        Biri kendisine çarpan bombanın etkisiyle mi anlamıyoruz düşüyor.

        Polis düşenin yanında, üzerine elindeki gazı sıkmaya devam ediyor. Diğer polisler, geri kalanları tekmeliyorlar, copluyorlar.

        Bir başka noktada bir grup elinde pankartlarla duruyor. Taşkınlık yapmadan bekliyorlar.

        Onların üzerine önce su fışkırtılıyor.

        Ardından gaz yağıyor.

        Evlerin, otellerin içine gaz bombaları atılıyor.

        Otomobilin açık camından içeri gaz bombası bırakılıyor.

        Polis sanki kefere işgaline karşı Taksim'i savunuyor.

        Polis belli ki, son günlerde yapılan açıklamalarla gaza gelmiş, basıyor gazı.

        Saat 11.00 gibi polis telsizinden bir anons duyuluyor:

        "Gazımız bitti, takviye lazım."

        Emniyet'ten yetkili biri yanıtlıyor:

        "Stoklar tükendi, idareli kullanın."

        Not: Polis okullarında genç polislere, karşılarındakinin düşman değil, vatandaş olduğu lütfen öğretilsin.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Aklımızdan geçenle ağzımızdan çıkan aynı değilse bile yakın olduğu zaman.

        Diğer Yazılar