Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MESELE tam da dediğim istikamette ilerliyor.

        Biliyorsunuz, “barış süreci” vardı.

        “Gık” diyene “Vay şerefsiz süreci baltalamak mı istiyorsun, analar ağlasın mı istiyorsun” diye fırça kayılıyordu.

        Biz de burada “Yahu süreç iyi hoş da siz, demokrasiyi içselleştirememiş bu halinizle barış sürecini nasıl yürüteceksiniz? Biz sizin dip duygunuzun farkındayız” dediğimiz zaman hemen hain, hemen düşman, hemen “Eski Türkiye” olarak nitelendiriliyorduk.

        “Yeni Türkiye” diye bize yutturmaya çalıştıkları “şey”de fikre saygı diye bir şey yoktu.

        Ya onlarla aynı şeyi söyleyecektiniz ya da konuşmayacaktınız.

        Gözü karartıp “Onlarla aynı şeyi söyleyelim” demek de kolay değildi, çünkü bir dedikleri bir dediklerini tutmuyordu.

        Sonunda bugünlerde “Yeni Türkiye” dedikleri şeyin ne olduğunu iyiden iyiye anlamaya başladık.

        İlk işareti İçişleri Bakanı Efkan Âlâ verdi.

        “Şiddet istiyorlarsa misliyle karşılık görürler” diyerek.

        Dün de Ak Saray’a taşınmaya hazırlanan Çankaya’dan geldi “Yeni Türkiye” tarifi.

        “Polisin, askerin copu, kalkanı yetersiz kalıyorsa, ne gerekiyorsa onu yapacaklar” nidasıyla.

        İyi de, biz küçük küçük uyarılar yaparken “Eski Türkiye” oluyorduk da, bu laflar neyin nesi!

        Yeni Türkiye dediğiniz buysa biz bunu da gördük zaten.

        Bu işin “tillahını” yaşadık Tansu Çiller döneminde.

        Faili meçhulse faili meçhul, Kontrhizbullah ise Kontrhizbullah.

        Sizin bugün söylediğiniz her şey o gün yapıldı.

        Şimdi yine o güne dönmenin adı “Yeni Türkiye” ise hayırlı uğurlu olsun.

        O zaman bir eksiğiniz kalmasın.

        Doğan Güreş, namı diğer “Tak Şak Paşa” hâlâ hayatta.

        Onu da çağırın göreve olsun bitsin.

        Sakın kızmayın, itirazım olduğundan söylemiyorum bunu. Hani madem yapacaksınız, dört dörtlük olsun diye.

        Seçimden sonra bakarız

        İKTİDARIN Cumhurbaşkanı’yla, Başbakan’ıyla takındığı yeni tutum benim için hiç ama hiç sürpriz değil.

        Çünkü yıllardır gördüğümüz net bir şey var.

        Her şeye seçim, her şeye oy gözüyle bakıyorlar.

        Daha mürekkebi kurumadı “2015 seçimleri için MHP oylarına göz diktiler” diye yazmıştım.

        Belli ki, 2015 seçimlerine hazırlanıyorlar.

        Bunun için ne gerekiyorsa o söylenecek.

        Hele bir seçim geçsin.

        Sonrasına bakarlar.

        Bakacak bir Türkiye kalırsa eğer.

        Yağmadan mal kaçırmak

        YEMİN ediyorum böyle bir şey görmedim.

        “Şey” dediğim “fütursuzluk”...

        “Şey” dediğim “umursamazlık”...

        “Şey” dediğim “açgözlülük”...

        Etiler’deki Polis Okulu önceki gün “hızlı” bir Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldı ve arazisi satışa çıkarıldı.

        Hatırlarsınız belki, ortaya dökülen rezaletler arasında en dikkat çekici olanlarından biriydi bu okulun arazisi.

        Milyarlık arazi, bir gökdelen ve haliyle AVM olmak üzere bir Suudi işadamına satılmak üzere planlanmıştı.

        Bu “hesap” ortaya çıkınca Büyükşehir Belediyesi “Merak etmeyin tapusu bizde” diye ortaya çıkmıştı. Şimdi o arazi satışa çıkıyor.

        Kim alacak bilmiyoruz, ama tahmin yürütmek zor değil.

        Garibime giden o değil. Garip bulduğum, Türkiye’nin dört bir yanı yanarken, neredeyse bir kalkışma söz konusuyken, Bingöl’de bir emniyet müdürümüz vurulmuş, yardımcısı ve koruması şehit düşmüşken “polis okulunun” o arada kapatılması ve arazisinin satışa hazırlanması.

        Rahmetli anneannemin hep kullandığı “Yağmadan mal mı kaçırıyorsunuz” cümlesi aklıma geldi. Bunca olay olurken bunu nasıl düşündünüz, hakikaten merak ediyorum.

        Kaputun altı boş

        YAZILARIMA yorum yapan veya mail’le eleştiri yollayan bazı “zekâ özürlüler” çamur atıyor. Acemi gazeteci olsak ciddiye alacağız bu salak “trolleri”.

        Diyorlar ki, “Yazılarınızdaki muhalefet dozu çok arttı. Belli ki, Cemaat’le kol kola yürüyorsunuz”.

        A be “salaklar” memleketin hali ortadayken “Süpersiniz her şey şahane” mi diyeceğiz?

        Göz var izan var.

        Başbakan konuşurken bile “panik havası” her halinden belli oluyor, ben “Vallahi çok iyi gidiyorsunuz” mu diyeceğim?

        Cemaat meselesine gelince...

        Gerçekten “aptalsınız”, hatta daha da öte bir şeysiniz.

        Diyorsunuz ki, “Dinlemeler Cemaat’in işi”.

        Peki madem ben Cemaat çizgisindeyim, madem ben Cemaat paralelindeyim, o zaman niye bu Cemaat hep beni dinlemiş.

        Niye bu Cemaat hep benimle ilgili dinlemeleri sızdırmış. Cemaatçi olduğum için mi!

        Allah aşkına biraz kafanızı çalıştırın, diyeceğim ama demiyorum. Çünkü biliyorum ki, içi boş olan kafa nasıl çalışsın?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İktidar sahipleri herkesin kendileri gibi düşünmesi gerekmediğini anladığı zaman.

        Diğer Yazılar