Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün gecenin en önemli haberi ne Cumhurbaşkanı’nın televizyonda yaptığı açıklamalar, ne Başbakan’ın hükümet kurma çalışmaları, ne Paris, ne de IŞİD’di.

        Dün akşam üzerinden itibaren, çalan tüm telefonların, atılan tüm tweetlerin, yazılan tüm mesajların konusu Galatasaray yönetiminin Hamza Hamzaoğlu’nun işine son vermesi ile ilgiliydi.

        Herkes şaşkındı.

        Ben ise bir süredir bunu bekliyordum.

        Niye mi?

        Çünkü bu Galatasaraylılar arasında yer alan bir prototipi yakından biliyorum.

        Bu tipler zaman zaman Galatasaray’a musallat olurlar ve çok ciddi zararlar verirler.

        Bu tipler aslında iyi Galatasaraylı olduklarını zannederler ama spor kulübünü bilmezler. Kulüple alakaları yoktur. Bunlar “Dernekçidir”

        Galatasaray’ı başarılı olması gereken bir spor kulübü gibi değil, Galatasaraylı Liselilerin dernek anlayışının oyuncağı zannederler.

        Aslına bakarsanız Liseliler arasında da sayıları çok değildir ama organizedirler.

        Birbirlerini tanırlar, tanımasalar bile kokularından anlarlar aynı cins olduklarını.

        Bu yüzden de kulüpte genelde yıkıp, dökerler, kırıp geçirirler.

        Bu kez de öyle oldu.

        Bu zihniyetin bir kez daha kulübe egemen demeyelim ama etkili olabilme imkanı elde etmesiyle birlikte başladılar kulübü “Silkelemeye”

        Hamza Hamzaoğlu’na kafayı taktılar.

        Ben de bir Hamza Hamzaoğlu taraftarı, fanı falan değilim.

        Geçen sezon sonunda Hamza Hocanın gönderilmesi gerektiğini söyleyen benim ama geçen sezon sonu.

        Üstelik de Hamza Hamzaoğlu bu sezona benim tahminlerimin ötesinde bir başarıyla girdi.

        Yönetimin tüm hatalarına, transferdeki beceriksizliğe rağmen bugün hala şampiyonluğun en güçlü iki adayından biri.

        Ama bazı Mekteplilere sirayet etmiş ilkel kafa buna bakmadı.

        Hamza’nın bir röportajını bahane ederek Hoca’nın işine son verdi.

        Oysa Hamza’nın o röportajı yönetimi, futbolcuları, takımı koruyan ölçülü, gerek biçilerek söylenmiş sözlerle doluydu.

        Kovulmayı değil, teşekkürü hak ediyordu Hamza, çünkü bu kadar doğru düzgün konuşabilecek bir tek yönetici bile yoktu yönetimde.

        Kimbilir belki de o nedenle, pusuda bekleyen kafa ortaya atıldı ve “Kovalım” dedi.

        Çünkü aranan bahane bulunmuştu.

        Mektepli olmak dışında hiçbir vasfa sahip olmayan ama sadece bu vasıfla yönetimde yer bulmuş birileri Hamza’nın ipini çekti.

        Hadi böyle bir “Aptallık” yapacaktın.

        Bari milli takım maçları için verilen aradan önce yapsaydın da, durumu toparlamak için önünde bir 10 günün olsaydı.

        Ama dediğim gibi “Aptallık” böyle bir şey.

        Einstein demişki, “Evrenin ve insan aptallığının sınırı yoktur.” Sonra da eklemiş. “İlkinde yanılıyor olabilirim”

        Bu büyük beyin muhtemelen Galatasaray’ın yönetimindeki bazı isimleri öngörmüş olmalı diye düşünüyor insan.

        Başkan Dursun Özbek’e bir tavsiyem var.

        Paranla, pulunla, vaktinle, canını dişine takarak birşeyler yapmaya çalıştığını biliyorum, eyvallah.

        İyi niyetinden kuşkum yok.

        Ama yanındakilere dikkat et.

        Kimileri İşbecerir gibi görünüp başka işler beceriyorlar.

        Onların becerdiği işlerin faturasını sen ödersin Başkan.

        Sen ödesen kendi kabahatin olur ama senle beraber Galatasaray da öder.

        Ben ona yanıyorum.

        Ha, bu arada takımın başına getirilmesi gereken bir tek teknik director var bu durumda. Ne var ki, adını asla zikretmem.

        Sırf ben dedim diye adamı getirmezsiniz eminim.

        Diğer Yazılar