Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Maçın 9. dakikasında karşılaşmayı birlikte izlediğim Galip Türel’e döndüm, “Arsenal’in 3-0 galibiyeti senin, daha farklı skor benim olsun. İddiaya var mısın?” dedim. Akıllı adam, kabul etmedi.

        Maçın başlangıcında Galatasaray’ın bu maçı kaybedeceği, hem de farklı bir skorla kaybedeceği belliydi. Bunu anlayan sadece ben değildim. Soyunma odasında kadro ve diziliş teknik direktör tarafından açıklandığı anda futbolcular da maçı kaybedeceklerini anlamışlardı.

        Galatasaray’ın Prandelli’si çok iyi insan olabilir ama çok kötü bir teknik direktör. Sivasspor maçında denediği saçma sapan dizilişi bu maçta da tekrarlayınca sonuç baştan belliydi.

        Siz bakmayın bazılarının “Galatasaray 3-5-2 oynadı” dediğine... Galatasaray 5-3-2 oynuyordu aslında... Galatasaray gibi Şampiyonlar Ligi abonesi bir takım böyle bir karşılaşmaya Melo’yu stoper, Sneijder’ı ön libero olarak başlatınca, topun orta sahadan öteye taşınması ancak mucizelerle mümkün olabilirdi. Zaten ilk yarı boyunca pek olamadı da...

        Galatasaray teknik direktörü oyunu nasıl kurmayı düşündü, bilmem mümkün değil... Ama Selçuk takımda yokken, Melo ve Sneijder da ceza alanı önünde top çıkarırken, Galatasaray nasıl atak yapabilirdi ki... Bu sayede Arsenal kendini fazla yormaya gerek dahi duymadan bir anda 3-0 öne geçti. Eğer isteselerdi, ilk yarı daha farklı bir skorla bile sona erebilirdi. Prandelli hatasını kendi mi gördü, yoksa soyunma odasında birisi mi uyardı bilmiyorum ama ikinci yarıya bu aptalca taktik anlayıştan vazgeçerek başladı. Galatasaray 4-4-2’ye dönüp, Melo ve Sneijder orta sahada doğru bir kombinasyonla ileriye top aktarmaya başlayınca, oyunun seyri değişmeye başladı. Maça denge geldi ve Galatasaray etkisini artırdı. Ancak Burak’ın etkisiz oyunu ve Pandev’in yetersiz futbolculuğu, Galatasaray’ı gole gitmekten uzak tutuyordu. Şanslı bir anda rakip 10 kişi kalınca, oyuna iyiden iyiye denge geldi. Ve Galatasaray, ikinci yarıda rakibine ciddi bir üstünlük kurmayı başardı. Bu üstünlüğün tek nedeni Galatasaray’ın Prandelli’nin saçma taktiğinden uzaklaşıp Galatasaray gibi oynamaya başlamasıydı. Zaten sonuca baktığınızda ikinci yarı 1-1 berabere bitti. Bu da gösteriyor ki oyuna düzgün bir başlangıç yapılsaydı, maçın sonucu da büyük olasılıkla beraberlik olabilirdi.

        Oyunculara gelince... Sneijder bir kez daha muhteşem oynadı. Dzemaili iyilerden biriydi. Semih Kaya ilk yarıda Prandelli’nin taktiğinin kurbanı olurken, ikinci yarıda kendini buldu. Galatasaray’ın bu yılki en iyi transferi (!) Chedjou, ters bir kafa vuruşu dışında kötü sayılmazdı. Telles ise maç eksiğine rağmen umut verici bir performans içindeydi. Melo, Galatasaray adına ve kendi adına çok riskli bir futbol ortaya koymasına rağmen biz onu seviyoruz. Burak Yılmaz, futbol adına utanç verici bir kişilik olmaya doğru ilerliyor. Hadi Türkiye’de hakemler kendisine karşı önyargılı ve ona yapılan faulleri görmezden geliyorlar diyelim. Peki İtalyan hakem de mi aynı önyargıya sahipti? Üflesen düşen bir forvete, bir büyük takım nasıl gol umutlarını bağlayabilir? Arsenal forvetlerine bakıp bir futbolcunun düşmek için değil, ayakta kalmak için çaba göstermesi gerektiğini öğrenirse futbolcu olacak. Öğrenemezse rezil... Bu maçta beni en çok sevindiren, Hamit Altıntop’un oyuna girdikten sonraki başarılı tarzıydı. Bruma ise kendisine niye 12 milyon Euro para ödendiğini birilerine açıklamak zorunda. Bunu sahada açıklayabildiğine şahit olmadık.

        Gelelim Veysel meselesine... Galatasaray’da bu Veysel nasıl oynayabilir? Prandelli bunu kendisine nasıl anlatıyorsa, bize de anlatsın! Her iki kanatta oynayabilen Tarık dururken, niçin Veysel? Savunma desen yok, hücum desen hiç yok. Yardımlaşma desen söz konusu değil. Pas verme becerisi zaten yok. Peki bu Veysel, bu takımda niye var? Ben bilmiyorum, Prandelli benim bilmediğim bir şey biliyor herhalde!

        Bu maçtan sonra Şampiyonlar Ligi’ne umutla bakmak mümkün mü? Vallahi ikinci yarıdaki oyun Galatasaray’ın hala bir şansı olduğunu gösteriyor. Sahasında bundan sonra kazanacağı iki maç ve bir deplasman beraberliği Galatasaray’ı bir üst tura taşıyabilir. En azından Avrupa Ligi’nde devam edebilmek için sahasında kazanması gerek. Birisi Prandelli’ye teknik direktörlük yaparsa, bu olmayacak iş değil.

        Diğer Yazılar