Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şampiyona havası, şampiyonanın başladığı gün bile Paris’e ulaşamadı. Fransız takımı, iddialı olduğu turnuvada açılış maçı oynayacak; Fransa’nın başkentinde ne bir heyecan, ne bir destek... Öyle ki; turistler bile terk etmiş Paris’i... Bu kadar boş bir Paris bu mevsimde hayra alamet değil. Belli ki terör korkusu, Avrupa Şampiyonası’nı bırak Fransız turizmini bile vurmuş. Düne kadar çok da boğucu olmayan güvenlik önlemleri, dün itibarıyla had safhaya ulaşmıştı. Polis, jandarma ve asker, Paris sokaklarında sanki bir sıkıyönetim ilan edilmiş ya da bir darbe yapılmışcasına tam bir hakimiyet kurmuştu. Zırhlı araçlar, yollarda kol geziyor. Takım otobüslerini stada götüren konvoylar, sanki Şırnak-Silopi arasında devriye gezen özel harekat birlikleri gibi...

        Paris’in orta yerinde Eyfel Kulesi’nin çevresinde oluşturulan taraftar bölgesi içerisine girmek ise tam bir işkence. Sanki bir futbol şenliği değil, bir sıkıyönetim dönemi gibi... Terör her şeyin tadını kaçırdığı gibi futbolun da tadını kaçırmış durumda. İyi tarafı ise lokantalarda yer bulmak hayli kolay. Saat 9’da oynanacak açılış maçı için saat 5.30 gibi, otelinizin önünden yola çıkıyorsunuz. UEFA VIP kartları taşıyan minibüsle otel stat arasındaki 7-8 kilometrelik mesafeyi değil VIP kartları, jet motoru alsak bile aşmak mümkün değil. Çünkü stadın girişindeki yoğun güvenlik stada kadar bir araç kuyruğu oluşturmuş. 1.5 saat kadar sonra Stade de France’a 500 metre kala kendimizi minibüsten atıp normal yollardan stada girmeye çalışıyoruz. Ancak nasıl girebileceğimiz konusunda bizim bir fikrimizin olmadığı gibi ortalıkta görevli diye dolanan binlerce kişinin de bir fikri yok.

        Belli ki organizasyonu yapan Fransızlar, görevlileri eğitmeyi pek düşünmemişler. Zor bela bir güvenlik duvarına yaklaşıyoruz. Ancak giriş bariyerinin arkasında 5 bin kişi falan var. Kapıya yaklaşmak bile çok zor. Çünkü herkes tek tek aranıyor. Bu noktada artık bir Türk işi yapmak şart. Üzerimdeki takım elbise ve yüzüme yerleştirdiğim sert ifade ile elimde UEFA VIP yazan kartı görevlinin burnuna dayıyorum. Çocuk büyük ihtimalle beni UEFA Başkanı falan zannederek, gık demeden içeri alıyor. Sonunda stadın yakınına ulaşmış oluyorum. Ve hemen kendimi, UEFA’nın ağırlama bölgesine atıyorum. Maçın başlamasına yarım saat kala tribünün giriş kapısındayım. Ancak yoğun güvenlik burada da etkili. Uzun bir kuyruk sonunda kendimi siyahi bir güvenlik görevlisinin ellerine bırakıyorum. Ensemden başlayıp en özel bölgelerime kadar ellenmedik hiçbir yerim kalmıyor. Bekaretimi Stade de France’ın girişinde bırakmam işten bile değil. Böyle bir aramayı ben Beyaz Saray’a girerken bile görmedim. Sonunda tribüne ulaşıyorum. Ve rahat bir nefes alıyorum. Fransızlar’ın turnuvanın açılışı için hazırladığı etkinlik tam bir felaket. İlkokul müsameresinden hallice gösteri, sonunda ünlü David Guetta’nın çaldığı dandik şarkılarla nihayete eriyor ve rahat bir nefes alıyoruz. Maç öncesi tahminimiz; Fransa’nın rahatça kazanacağı yönünde. Ne de olsa Hagi gittiğinden beri ne Romanya’nın ne de G.Saray’ın kayda değer bir uluslararası başarısı yok. Ancak işler hiç de öyle gitmiyor. Fransa, ilk 20 dakikada berbat bir futbol ortaya koyuyor. Romanya da şahane değil ama maç dengeli. Giroud’nun futboldan uzaklığı ve Pogba’nın Donk’u andıran vurdumduymaz tavırları eklenince Fransa, beraberliğe razı bir hava içerisinde oynamaya başlıyor. Fransa’nın futbol oynayan tek adamı Dimitri Payet... Gerisi tel tel dökülüyor. İkinci yarı Fransa biraz daha hareketli. Ve nihayetinde Payet’nin ortasında balta Giroud kedi olalı bir fare tutuyor, biraz da savunmanın zamanlama hatasıyla Fransa öne geçiyor. Biz Fransa farka gider diye düşünürken, Fransız makinesi tekrar duruyor. Ve Romanya penaltıdan bulduğu golle beraberliği yakalıyor. Maç da böyle biter derken 89. dakikada sahanın hiç kuşkusuz en iyisi olan Payet sahneye çıkıyor. Muazzam bir vuruşla Fransa’yı hak etmediği galibiyete taşıyor. Sonrası zaten hikaye..

        Bu arada Pogba’nın 60 milyon Euro’ya bir yerlere satılacağını okudum. Satın almaya niyetlenenin haberi olsun bu Pogba’dan cacık olmaz. Sahada hip-hopçı gibi dolaşan, yaylı bir bebek gibi...

        Fransa’nın çektiği sıkıntının arkasında belki de ilkesel bir duruş var. Cezayir asıllı Benzema’nın takım arkadaşına yaptığı şantaj sonrası kadro dışı bırakılması, milli takımda önemli bir eksiğe neden olmuş ve zaten Fransa da bunu tartışıyor. Fransa’da yükselen milliyetçi akım; takımdaki Afrikalılar ve Cezayirliler’in Fransa’yı nasıl temsil edebileceğini sorguluyor. Buna karşın liberal ve özgürlükçü Fransızlar, milliyetçi tavrı ile bilinen teknik direktör Deschamps’ın Benzema’yı Cezayirli olduğu için kadro dışı bırakabildiğini aksi takdirde böyle bir şey yapmayacağını söylüyor. Kim bilir belki de Fransız Milli Takımı’nın bu kötü oyununda bu tartışmaların odağında olması da etkili olmuş olabilir. Şimdi artık Paris’te Milli Takım’ın maçını bekliyoruz. Güzel yemek yiyerek, spor yazarlığı adına türlü güçlüklere katlanıyoruz. Siz okurlar için yaptığım fedakarlığı da unutmazsınız inşallah.

        Diğer Yazılar