Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Arda Turan, Milli Takım uçağında Bilal Meşe’ye saldırdı.

        Önce küfür, sonra yumruk girişimi.

        Bizim Vedat Danacı havada durdurmayı başarmasa, yumruk Bilal’in suratında patlayacakmış.

        Vahim...

        Vahim ama şaşırtıcı değil.

        Türkiye artık böyle bir yer.

        Her şeyin suçlusu gazeteciler.

        Vur gazeteye, vur gazeteciye.

        Bir şey olur mu?

        Merak etmeyin olmaz.

        Gazete basanı taltif eder, yükseltir veya yüceltirsen, gazete basmayan fırsat kollar basmak için.

        Arda, 35 yıldır tanıdığım Bilal’e saldırıyor. “Aaaa, ne ayıp yaptın” diyor herkes.

        Peki birkaç yıl önce Volkan Demirel, foto muhabiri arkadaşımız Vedat Danacı’ya antrenman sahasında saldırıp, “Seni yatağından aldıracağım” derken neredeydi bu meslektaşlarımız.

        Şimdi Federasyon Arda’ya ceza verecektir mutlaka. Vermeli de...

        En ağırından ama aynı Federasyon değil mi Rize’de gazetecilere güruh halinde saldırıp döven Volkan Babacan’ın cezasını fazla bulup indiren ve olayların başlatıcısı Emre’ye ceza vermeye bile gerek görmeyen.

        Arda’nın yaptığı terbiyesizlik ve edepsizlik de gerisinin ondan farkı var mı?

        Federasyonun, Disiplin Kurulu’nun, Tahkim Kurulu’nun, yöneticisinin, teknik direktörünün ve medyasının farkı var mı?

        Ve sen Arda...

        “Yakıştı mı sana bu yaptığın” diyeceğim ama yanlış olacak. Sen kendine yakıştırdıktan sonra ben “Yakıştı mı sana” desem ne fark eder.

        Babandan bile yaşlı Bilal’e saldırmak uydu mu senin “Bayrampaşalı raconuna”.

        Sen de ben de biliyoruz ki, Bilal’in seni kızdıran yazısını Bilal bir tarafından uydurmadı.

        Birileri ona söyledi, o da yazdı.

        Sen de o birilerine Bilal üzerinden mesaj verdin.

        Bu mudur adamlık?

        Bu mudur Bayrampaşalı Arda’lık!

        Çok kızdıysan, “Bir daha milli formayı giymeyeceğim” dersin.

        Daha da kızdıysan, Bilal’e o dedikoduları fısıldayanların yüzüne küfreder çeker gidersin.

        Ama 68 yaşında adama saldırmazsın.

        Olmadı Arda, hiç olmadı.

        Barcelona’da oynatılmamanın, İngiltere’ye transfer olamamanın, çok iyi bir fırsat yakaladığın kariyerinde ne yazık ki aşağı doğru gitmenin sorumlusu Bilal değil Arda.

        Sorumlu arıyorsan, o sen ve çevrendeki tufeyli takımıdır, başkası değil.

        29 yılın emeğini bir anda çöpe çevirdin Arda.

        Büyüdükçe küçülmenin, kızdırıldıkça sakin kalmanın, öfkelendikçe alttan almanın gerektiğini çözemedin.

        Tepesinden tırnağına, türlü rezilliğe imza atmış bir takıma futbol takımı denemezdi zaten.

        Ayak takımı daha çok yakışıyor bu duruma

        Ama tek suçlu sen değilsin, Bu ülkede toptan suçluyuz hepimiz.

        Dört bir yanı ayak takımı sardı. Sen de üzerine tüy diktin.

        Delilik iyidir de Arda, o da bir yere kadar...

        BİLET ANINDA KESİLİR

        Milli Takım kafilesinin başında kim var bilmiyorum.

        Ama kafile başkanı olmayı hak etmediğini biliyorum.

        Çünkü uçakta meydana gelen olaydan sonra Arda, Milli Takım’ın oteline gitmemeliydi.

        Uçaktan iner inmez, “Arda kusura bakma artık yoksun. Seni görmek istemiyoruz” diyerek aynı uçakla geri yollanmalıydı...

        Bunu yapmamış bir federasyon federasyon değildir.

        Federasyon Başkanı’nın yapması gereken Bilal Meşe’yi arayıp “Sakin ol” demek hiç değildir.

        Fair play ile asla bağdaşmayan bunca adamı sporcu diye ortalıkta dolaştıran federasyon, bir spor federasyonu değildir.

        Bakın Avrupa’ya.

        Benzema ahlaksızca olaylara karıştı diye milli takımdan şutlandı ve belki de bu Fransa’ya Avrupa Şampiyonluğu’na mal oldu.

        Samir Nasri aynı şekilde milli takımdan uzaklaştırıldı.

        Biz ise bunları hâlâ futbolcu diye gezdiriyoruz.

        Yazık!

        1800 BYLOCK’U OLAN VALİ

        “FETÖ ile mücadele ediliyor” cümlesi, en çok bu mücadeleyi yürüten savcıları güldürüyor olmalı.

        Çünkü neyin nasıl yürütüldüğünü en iyi onlar görüyor, onlar biliyor.

        Örnek mi vereyim.

        Hadi madem istediniz vereyim.

        FETÖ’cülüğün en büyük kanıtı ne?

        ByLock kullanmak değil mi?

        Telefonunda ByLock olan çaycının bile işine son veriliyor FETÖ’cü diye.

        Kadri Gürsel’i arayan birinin telefonunda ByLock var diye, arayanın telefonunda ne olduğunu bilmesi mümkün olmayan Kadri Gürsel suçlanıyor.

        Ama bakın soruşturmayı yürüten bir savcı ne diyor:

        “Halen görevde olan 12 valinin ByLock kullanıcısı olduğunu biliyoruz, ama hiçbir şey yapamıyoruz”

        Hele hele bunlardan biri hakkında savcıların söylediği daha da ilginç:

        “Bir valinin ByLock’la yaptığı tam 1800 mesajlaşma var. Çok açık. Hepimiz biliyoruz. Ama dokunamıyoruz. “

        Bunları ben uydurmuyorum.

        Savcılar söylüyor.

        Ve bu ülkede FETÖ ile mücadele ediliyor öyle mi?

        Savcılar gülüyor bu lafa.

        Ben de gülüyorum.

        Siz de gülün.

        İster ağzınızla, ister başka bir yerinizle!

        ANLADIYSAM ARAP OLAYIM

        Arap Yarımadası’nda yer alan Arap ülkelerinin tamamı ile Arap Yarımadası’nda yer almayan ama Arap âleminin önemli ülkesi Mısır, Katar’a yönelik tavır aldılar ve Katar’a bir abluka başlattılar.

        Abluka hem ekonomik hem de siyasi.

        Katar uçakları bile artık bu ülkelere uçamıyor, hatta bazılarının üzerinden bile uçamıyor.

        Ama aynı anda “Arap Birliği” adlı örgüt, Katar’a yönelik ablukayı kınıyor ve Katar’a destek veriyor.

        Katar’a abluka uygulayan Araplar, Katar’a uygulanan ablukaya karşı Katar’a destek veren Arap Birliği.

        Ben bu tuluattan bir şey anladıysam Arap olayım.

        BİR KAHRAMAN MI ÖZGÜR KALDI, ÇÖZEMEDİM DOĞRUSU

        Ortalıkta terör saçanların rahat rahat gezdiği...

        Her gün sokakta adam vuranların çıktıkları ilk mahkemede salıverildiği...

        Uyuşturucu baronlarının saygın işadamı gibi ortalıkta dolaştığı..

        Mafya babalarına ödül verildiği...

        Bir ülkede, Deniz Seki’nin “uyuşturucu temin etme” suçlamasıyla hapis yatması çok da adil değildi elbet.

        İtirazım yok.

        Ama sonuç olarak Deniz Seki bir fikir suçundan falan değil, uyuşturucu kullandığı ve kullandırttığı için hapisteydi.

        İnşallah artık uzak duracaktır.

        Ancak necip basınımızın Deniz Seki’ye yaptığı “kahraman” muamelesini anlamakta zorlanıyorum.

        Zannedersin ki, uyuşturucu suçundan hapiste olan biri değil de, düşman hatları gerisinde ülkesi için kahramanca faaliyet yaparken yakalanıp hapis yatmış bir vatansever özgür kaldı.

        Biraz izan Allah aşkına.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Başı kokmuş balığın arkasını koklamaya gerek olmadığını bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar