Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gazetecilik ölmüş.

        Ya da gerçek gazetecilik ölmüş.

        Olayın en yakın tanığı Habertürk’ten Vedat Danacı’nın anlattıkları manşet olacak cinsten, ama olayın asıl unsurunu Vedat’ın anlatımında bile açıkça “büyütemiyorsan” gazetecilikten söz edemezsin.

        Arda Turan, Bilal Meşe’ye yumruğu sallıyor.

        Vedat Danacı, Arda’nın elini havada yakalıyor.

        Küfür kıyamet derken konu kapanıyor.

        Selçuk ve bir-iki futbolcu daha araya giriyor; Vedat, futbolculara “Alın Arda’yı götürün buradan. Bu meseleyi gündeme getirmenin yeri burası mı?” diyor.

        Yanıt Caner’den geliyor:

        “Yeri burası. Sen karışma.”

        Futbolcu gazeteciye saldırıyor, yumruklamaya kalkışıyor, bir başka gazeteci “Yeri burası mı?” diyor ve milli futbolcu Caner, “YERİ BURASI, SEN KARIŞMA” diyor.

        Evet tekrarlıyorum ve büyük harflerle yazıyorum.

        Ve çok haklı bir kararla Arda, Milli Takım kadrosundan çıkarılıyor.

        Peki ya Caner...

        “YERİ BURASI” diyerek Arda’nın tüm sözlerine ve yaptıklarına “hak veren, arka çıkan” Caner.

        O hâlâ Milli Takım’da.

        Belli ki, bunlar Arda’yı fiştekleyen, dolduran ve kullanan ekip.

        Ve onlara bir şey olmayacak.

        Soruyorum şimdi Fatih Terim’e.

        Arda’nın yaptıklarına tam destek veren Caner’in yeri o Milli Takım mı?

        “Gazetecilik bitmiş” dediğim yer de tam burası işte.

        Caner’in bu sözünü “büyük harfle” yazmak, bir gün gecikmeyle bana kalıyor.

        Meslektaşları, saldırıya uğrayan spor yazarları dururken...

        DM’DEN YÜRÜYENLER

        Arda ile Caner’in çok ortak yönü var zaten.

        Her ikisi de 1-2 yıldır futboldaki başarılarıyla spor sayfalarının değil, futbol sahası dışındaki “yürümeleriyle” magazin sayfalarının malzemesi halindeler.

        Ya DM’den yürüyorlar ya da gazetecilerin üzerine...

        Not: DM, Instagram gibi sosyal medya hesapları üzerinde direkt mesaj anlamına geliyormuş.

        ŞEYTANLIK

        Arda'nın yaptıklarını savunan tek kişi çıktı.

        Rıdvan Dilmen.

        Bu da beni neredeyse bir yıl önce verdiğim bir röportaja götürdü.

        “Bu işte bir ‘Şeytanlık’ var” demiştim Fransa’da Arda’nın ilk olayı patlayınca.

        Arda, 1 yıldan beri Federasyon’u hedef tahtasına oturtuyor.

        Fatih Terim’i hedef tahtasına oturtuyor.

        “Hak etmiyorlar, şahane bir Futbol Federasyonu var” diyecek halim yok.

        Federasyon tel tel dökülüyor, hepimiz biliyoruz, görüyoruz.

        Tel tel dökülen Federasyon’u düşürmek için de Arda dolduruluyor belli ki!

        Zaten “Şeytanlık” da burada saklı sanki.

        Arda vuracak, Arda sallayacak Federasyon yıpranacak ve düşecek.

        Peki sonra sizce kim Federasyon Başkanlığı’na aday olacak?

        Arda’nın çevresine bakın, savunanlara bakın. Şeytanlığı anlarsınız.

        ‘MİŞ’ GİBİ MÜCADELE

        Türkiye çok garip bir ülke oldu.

        Vurdumduymaz bir ülke.

        Ne olursa olsun normal, ne olursa olsun sıradan.

        Balatayı sıyırmışız gibi bir hal var.

        Dün şöyle bir yazı yazıyorum.

        “Halen görevde olan 12 vali, ByLock kullanıyor” diyorum.

        İçişleri Bakanlığı’ndan “çıt” yok.

        “Bir büyükşehrin valisi, ByLock’tan tam tamına 1800 kere mesajlaşmış” diye yazıyorum. Aktif değil, çok aktif kullanıcı.

        Yine çıt yok.

        “Bunların belgesi, bilgisi savcılarda ve savcılar bunu saklamıyor, üzerini örtmüyor” diyorum.

        Adalet Bakanlığı’ndan da “çıt” yok.

        Sonra Cumhurbaşkanı’na, “FETÖ ile süper mücadele ediyoruz efendim” diyor herkes.

        Yemezler arkadaşlar yemezler.

        FETÖ ile mücadele eden falan yok.

        “Miş gibi” yapan ise çok.

        YER MİSİN YEMEZ MİSİN!

        Katar’a abluka başlatılıyor.

        Katar, teröre ve İran’a destek verdiği iddiasıyla köşeye sıkıştırılıyor.

        İki gün sonra İran’da mecliste ve Humeyni’nin mezarında silahlar konuşuyor, bombalar patlıyor, 10’dan fazla kişi ölüyor.

        İran’daki saldırıyı kim yapıyor dersiniz?

        Türkiye’nin DEAŞ, dünyanın IŞİD dediği terör örgütü.

        5 yıldır Ortadoğu’nun tamamına kan kusturduğu halde İran’a hiç ama hiç bulaşmayan DEAŞ, bir anda İran’da aktif hale geliyor.

        Ve sonra bizim bu DEAŞ’ın bağımsız, kendi kendine ortaya çıkmış bir terör örgütü olduğuna inanmamızı bekliyorlar.

        “Yer misiniz?”

        Bu soruya verilecek yanıt belli:

        “Hayvan terli, yemez.”

        ZEYTİNLİ İKİYÜZLÜLÜK

        Zeytinlikleri sanayiye ve imara açan yasa tartışıldı ve şimdilik tehlike geçti diye seviniyorsunuzdur muhtemelen.

        Ben bu yasaya gösterilen tepkileri komik buluyorum.

        Yasayı desteklediğimden değil, yasa elbette geçmemeli, böyle bir şey düşünülmemeli bile.

        Komik bulduğum, bu milletin ikiyüzlülüğü.

        Ege sahilinde, Güre’nin tepelerinde yıllardır gittiğim bir köy vardır.

        Köy, bomboş bir köy.

        Ahalisi terk etmiş.

        Köyü terk etmemekte direnen, gözleri görmeyen bir yaşlı teyze vardı.

        O da gitti. Tek bir yaşayanı yok.

        İçinde dere akar, şahane bir yerdir.

        25 yıldır her yaz en az bir kere o bomboş köye giderim, saatlerce oturur oradan Ege’yi seyrederim.

        25 yıl kadar önce ilk gittiğimde köyden görünen manzara şuydu: Yemyeşil bir zeytin denizi ve onun bittiği yerde başlayan masmavi Ege.

        Sonra yavaş yavaş Ege ile zeytin denizi arasında tek tük yapılar başladı.

        Şimdi ise zeytin denizi, denize birkaç yüz metre kala bitiyor, arada geneli beyaz, çirkin ötesi bir mimariye sahip yazlık evler yeşil ile mavinin, zeytin ile Ege’nin kucaklaşmasını engelliyor.

        Binlerce dönüm zeytinlik, senede 2 ay kullanılan yazlık çirkinliklere dönüşmüş durumda.

        Peki bu rezalet olurken böyle bir yasa var mıydı?

        Yoktu.

        Zeytinlikler yok oldu mu?

        Oldu.

        Geçen gün o yazlıklardan birinde oturan bir tanıdığım mail atmış, “Zeytinlikleri kurtaralım” diye.

        Ben de ona cevap yazdım:

        “Senin evi yıkarak başlayalım.”

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Zeytinliklerin yasayla değil kafayla korunabileceğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar