Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİRİNCİ sayfamızın en üstünde ve aşağıda gördüğünüz fotoğraf birkaç gün önce elimize geçti.

        Aslına bakarsanız dün yayınlayacaktık. Yazı işlerindeki tartışma sonucunda bu fotoğrafın görsel olarak daha önce yayınladıklarımızdan daha öte bir görüntü oluşturmadığı kanaatine varınca sayfalarımızda yer vermedik. Ne var ki, önceki gece saat 3'te eve gidip, her gece yaptığım gibi kızımın odasına girerek üzerini açmış mı, rahat mı diye bakarken bir anda bu fotoğraf gözümün önüne geldi. Zeynep'in pikesini düzelttikten sonra yatağıma döndüm. Ancak fotoğraf gözümün önünden gitmiyordu. Aslında gözümün önünden gitmeyen fotoğrafın kendisi değildi. Yarattığı çağrışımlar aklımı almıştı. Uyuyamadım. Salona gidip televizyonu açtım. Ama o da düşüncelerimi durduramadı. Birilerinin yıllarca canı gibi, gözü gibi bakarak yetiştirdiği bir çocuk, başka birilerinin aynı niyetlerle yetiştirdiği başka bir çocuk tarafından öldürülmüştü. Ama vahşetin boyutu ve sonrasında yaşananlar sosyopatik bir durumu işaret ediyordu. Bu fotoğraf, Münevver Karabulut'un ailesinde hangi travmayı yarattıysa, gören her ana babada aynı travmayı yaratırdı. Olan biten vahimdi. Çocuk belli ki, bir sosyopat. Yaptığı hareketten en küçük bir pişmanlık duymadan kaçıp, hayatını bu cezasız kalan bir suçla birlikte sürdürmeyi içine sindirebiliyor. Peki ya ailesi? Bunca toplumsal tepkiye, bunca travmaya rağmen nasıl oluyor da olan bitene seyirci kalıyor, o çocuğa destek olabiliyorlar? Bu düşüncelerle, Garipoğlu Ailesi'nin büyüğü Hayyam Garipoğlu'na bir çağrı yapma gereği duyuyorum. Hayyam Bey, Sizinle yıllardır tanışırız. Bazen yazılarımın hedefi oldunuz, bazen size yapıldığını düşündüğüm haksızlıklarda ender de olsa lehinizde yazdım. Siz de bilirsiniz ki, sizinle şahsi hiçbir meselem olmadı. Hayyam Bey, Yeğeniniz Cem'in tek zanlısı olduğu olayın, içinde yaşadığınız toplumda nasıl bir infiale neden olduğunu siz de görüyorsunuz. Ben suçun bireysel olduğunu bilenlerdenim. Bu olaydan ötürü hiç kimse ne sizi, ne de ailenizi suçlamaz, suçlamamalı. Ancak artık iş o noktayı aştı. Yeğeniniz Cem aylardır firarda. Kardeşiniz olan babası Nida Garipoğlu ise hapiste. Bilmem farkında mısınız, ama taşıdığınız soyadına yönelik bir nefret giderek büyüyor. Ailece kanlı bir cinayetin ortak failleri olarak görülmeye başladınız. Bunun önüne bir tek şey geçebilir; siz, Hayyam Garipoğlu. Sizin de çocuklarınız var. Şu fotoğrafa bakıp bir düşünün. Allah göstermesin, sizin çocuklarınızdan biri bir çöplükte bu şekilde bulunsaydı, ne hissederdiniz? Bunu yaptığı düşünülen kişiyi koruyanlar hakkında ne düşünürdünüz? Hayyam Bey, Herkes biliyor ki, sizin desteğiniz olmasa, hele de babası hapisteyken, yeğeniniz Cem bu kaçaklığı sürdüremez. Bu toplumun içinde yaşayan bir fert olarak üzerinize düşeni yapın Hayyam Bey. Yeğeniniz Cem'i getirip adalete teslim edin. Garipoğlu soyadını, vahşi bir cinayetin ortak sanığı olmaktan kurtarın. Üzerinize düşeni yapın. Ailenizin bir onuru olduğunu ispat edin. Temizleyin bu kan lekesini Hayyam Bey. Cem yüzünden siz ve sizin çocuklarınız ve torunlarınız lekelenmesin.

        Albay ifade vermeli

        ÜNLÜ belgenin altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in neden ifade vermediğini anlamakta zorlanıyorum.

        Belge sahte veya doğru olabilir. Altındaki imza doğru olabilir veya monte olabilir.

        Bunlar ayrı tartışmalar.

        Ama bir önemli davada, bir önemli konuda tanıklık etmesi istenen biri, bu tanıklıktan kaçamaz. Hele hele kendini suçlu hissetmiyorsa, hiç kaçamaz, kaçmamalıdır.

        Benim anlamadığım şu: Bugüne kadar daha üst rütbeli veya alt rütbeli onlarca subay bu davada ifade verdi.

        Generaller, orgeneraller, ordu komutanları, kuvvet komutanları tutuklandı.

        Albay Çiçek'in ifade vermesinde ne mahzur olabilir?

        "TSK'nın kurumsal kimliği zedelenir" falan diye bir yanıt verip de kimse beni güldürmesin.

        İfade vermemesi daha fazla zarar veriyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Suçlu olmakla suçluyu korumak arasındaki farkın kıldan ince olduğunu anladığımız zaman

        faltayli@htgazete.com.tr

        Diğer Yazılar