Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜN manşetimizde yürek parçalayıcı bir haber var. Adıyaman'da bir genç kız, dedesi ve babası tarafından vahşice katledilmiş. Domuz bağıyla bağlayıp öldürmüşler, gömmüşler, üzerine beton dökmüşler. Vahşi cinayet, komşuların, kızın ortadan kaybolduğunu fark edip polise haber vermesiyle ortaya çıkmış. Babayla dede yakalanmış. Vahşetin nedeni de ortaya çıkmış. Genç kız "bir erkekle konuştu diye" öldürülmüş. Dikkat edin, sadece ve sadece konuştu diye. Umarım bu cinayet "töre" adı altında yumuşatılmaz, insanlıktan uzak baba ve dede, "Törenin gereğini yerine getirdik" diyerek ucuza kurtulmaz. Benim burada sormak istediğim bir soru var. Sorunun muhatabı, Demokratik Toplum Partisi. Kendini bir etnik kimliğe adayan parti. Sürekli olarak Kürtlere yapılan eziyetten, Kürt coğrafyasındaki olumsuzluklardan yakınan ve bunun faturasını "Tece"ye çıkaran parti. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ya da benim DTP Milano milletvekili dediğim Sırrı Sakık. Ya da kim yanıtlarsa yanıtlasın. Bu gibi vahşi cinayetler genelde sizin "Kürt coğrafyası" diye tanımladığınız bölgede işleniyor. Coğrafyanızın bu sorununu, siz sorun olarak görmüyor musunuz? "Töre" bahanesi arkasına gizlenen bu cinayetler, sizce insan haklarına aykırı değil mi? Siz bunu Kürt coğrafyasındaki insanların bir sorunu olarak görmüyor musunuz? Görüyorsanız bununla ilgili bugüne kadar hangi çalışmayı yaptınız? Orada patır patır öldürülen genç kızlarımızın öldürülmesi sorun değil de, "Önderlik" dediğiniz adamın 17 santimetrekarelik sorunu mu sorun?

        Özür

        DÜN sabah HABERTÜRK Gazetesi'ni, yani benim de içinde bulunduğum ekibin hazırladığı gazeteyi elime alınca kendime çok kızdım. Yapmamamız gereken, yola çıkıştaki ilkelerimize aykırı bir gazete yapmış, daha doğrusu bir başlık atmıştık. Üzüldüm. Gözlerimi kapadım, "Fatih daha dikkatli ol" diye yüz kere kendi kendime söyledim. Beni bu kadar üzenin, kızdıranın ne olduğunu belki siz fark etmediniz. Ama bence önemliydi. Dün beni üzen, gazetemizin 1. sayfasına attığımız başlıktı. "Bisiklet Hırsızları" başlığı. Biz HABERTÜRK'ü hazırlar, ilkelerini belirlerken kendi kendimize verdiğimiz bir söz vardı: Kişilere ve kurumlara sıfat takmayacaktık. Dün bunu yaptık. "Hırsız" dedik. Gerçi bir kişiyi veya kurumu hedef almıyorduk ama olsun. Sıfat sıfattı ve 5000'e yakın Meclis çalışanını bu sıfatın altına sokuyordu. Haksızlıktı. Ayıptı. İlkelerimize tersti. Haberimiz doğru ve haklıydı. 24 TBMM çalışanı, bir bisiklete tenezzül etmiş, aşırıp eve götürmüştü ama bunun başlığı böyle olmamalıydı. Haberin şehvetine, Vittorio de Sica'nın filminin adının olaya yakışmasına kapılıp bu "haksız" başlığı attık. Hepinizden özür dilerim.

        Dış politika zaferi

        ÖZÜR dilerken aklıma geldi. Hatırlayacaksınız, eski Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasını Türkiye büyük şiddetle reddetmiş, maraza çıkarmıştı. Daha sonra Obama devreye girmiş ve Türkiye itirazını "şartlı" olarak geri çekmişti. Geri çekme şartları şöyledi: Rasmussen karikatür krizi nedeniyle özür dileyecek, Roj TV'nin yayınları durdurulacak, NATO Genel Sekreter yardımcılarından ikisi Türk olacaktı. Aradan uzun bir zaman, daha doğrusu tam 8 ay geçti. Türk dış politikasının bu büyük zaferi sonucunda olsa gerek Rasmussen özür diledi, Roj TV yayınlarını durdurdu, iki Türk diplomat NATO Genel Sekreter Yardımcısı oldu. Hayırlı uğurlu olsun. Not: Bunların elbette ki hiçbiri olmadı ama olsun.

        Çok ayıp Cemal

        GALATASARAY'ın Maslak'taki binicilik tesislerinin adı "Nevzat Özgörkey Binicilik Tesisleri" olmuş. Dün öğrendim. Bu çok büyük bir ayıptır. Belli ki, yönetim kurulu üyesi sevgili dostum Cemal Özgörkey ve Binicilik Federasyonu Başkanı kardeşi Armağan, bu tesislerin onarımını yaptırmış ve sonra da buraya "babalarının" adını vermişler. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Galatasaray'da yönetim kurulu üyesi olduğunuz zaman, yaptığınız yatırımların karşılığında buraya babanızın adını veremezsiniz. Sizden sonra birisi verirse verir. Ama siz veremezsiniz. Bu tesislere ille de bir isim verilecekse kurucusunun adı verilmelidir. O tesisleri yaptıran, Galatasaray'a bir binicilik şubesi kazandıran kişi Alp Yalman'dır. Başkanlığından çok önce bu tesisleri yaptırmış, dahası fanatik Fenerbahçeli, değerli dostum Mustafa Koç'u da Galatasaray forması altında binicilik takımına almıştır. Sevgili Cemal Özgörkey, o tesislerin adını hemen değiştir. Galatasaraylılığa bu yakışır. Babanın adı değil.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Yukarıdan bakınca küçük görünenin küçük olmadığını anlamak için yanına inmemiz gerekmediği zaman.

        Diğer Yazılar